On sekiz saat ART'yi aramak!
Türkiye’de siyaset hoyratça yapılmaktadır. Ülkede yaşananlar, iktidar ile muhalefetin ülkeye hizmet etmek için değil de adeta birbirini yok etmek için yapıldığı görüntüsü vermektedir. Son zamanlarda siyasetin esneklik, edep, insaf ve estetikten yoksunluğu tehlikeli bir boyut kazanmıştır. Erkler arasındaki güç mücadelesi de giderek kontrolden çıkmaktadır. Her alandaki karşıt görüş ve çıkar sahipleri birbirlerine en yaman acıyı tattırmak için yarışmaktadır. Bu bağlamda en çok kullanılan slogan da karşıtlar için “yaşasın cehennem” sloganıdır. Her alanda rakipler ve karşıtlar için bir “ötekileştirme” ve yabancılaştırma faaliyeti alabildiğine sürdürülmektedir.
Giderek bütün insani ve ahlaki değerler yurttaşların değil, iktidarın mülkiyeti haline gelmiştir. Rakipler ve muhalifler için insafsızlık, acımasızlık, hoyratlık ve adaletsizlik, yalnızca polis operasyonlarında değil her alanda yaşanmaktadır.
İktidar güce doymuyor!
Türkiye’deki AKP iktidarı güce doymuyor. Çok partili siyasi hayata geçildikten sonra, bir iktidarın bu denli her şeye hâkim olduğu bir zamanı Türkiye, ilk kez yaşıyor. İktidar bürokrasiye, STK’lara, sermayeye, üniversitelere, dini kurumlara, sendikalara tam anlamıyla her yere hâkim durumdadır. AKP karşıtı görüşe sahip olanlar marjinal konuma düşürülmüştür. Bu bağlamda medyanın tamamına yakını iktidarı onaylamak, övmek ve yüceltmekle görevli hale getirilmiştir. İktidardakiler yalnız siyaseti değil, mülkiyetini de bir biçimde ele geçirdikleri medya yoluyla sürekli toplumsal yönlendirme yapmaktadır. İktidar halkın yanında yer alan ve karşıt görüşleri dillendirmeye çalışan basın yayın kuruluşlarına karşı inanılmaz bir baskı ve yok etme kampanyası sürdürmektedir. Son operasyonlar bağlamında ART’nin 18 saat boyunca aranmasının bir başka anlamını bilen varsa bunu açıklamalıdır.
Güvenlik güçlerinin on sekiz saat boyunca kameralar, stüdyolar, filmler, arşivler, CD’ler, DVD’ler, spikerler, haberler, e-mailler arasında suç unsuru araması Türkiye’ye özgü bir baskı yöntemidir. Baskıyı iktidara muhalif herkesin iliklerine kadar hissetmesi için elden gelen her şey yapılmıştır.
Muhalifleri susturmak!
Aklına her geleni yapmak, önüne her çıkanı yok etmek, karşısına her dikileni ortadan kaldırmak imkânına sahip bir iktidarın medyaya karşı tavrı da tek yönlü değildir. İktidarın muhalif düşünceleri susturma yöntemleri arasında yok; yoktur.
Başbakan bizzat bunu şöyle izah ediyor: ‘Siz basına yasaklar getiriyorsunuz’ dediler. Basına yasak getirmiyorum. Sivil inisiyatif kullanıyorum. Yalan yanlış haber yapan medyaya karşı, gelin almama kampanyasını yapalım. Boşuna paranızı niye veriyorsunuz? “ Bu sözler herkesin Başbakanının, nasıl da bir kesimin Başbakanı haline geldiğinin itirafıdır.
Elbette medyada yalan yanlış haber yapanlar vardır, esasen olmaması eşyanın tabiatına da aykırıdır. Ancak bu yalan yanlış haberleri daha çok, iktidara yandaş medya yapmaktadır. Sonuçta bu yandaş medyanın “yalan yanlış” haberleriyle muhaliflere yönelik operasyonlar yapılıyor ve insanlar tutuklanıyor. Yandaş medya suç ve suçlu inşa ederek, hem kendi rakiplerini hem de iktidar muhaliflerini susturuyor. Yandaş medya ve iktidar operasyonlar konusunda kol koladır. Türkiye’yi bir “haham” taslağı ve bir de eski terörist, yeni itirafçının rehinesi haline bu birliktelik getirmiştir. Bu ülke, üzerinde yaşayan herkesindir. Özgürlük, adalet ve demokrasi de yine herkesin paranoyaklığa kurban edemeyecek kadar önem vermesi gereken değerleridir. Anlayanlar için!