Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Ölmeden önce...

Sevgili okuyucum, pek çok yazımda Türk milletinin kendi ürettiği teknik-teknolojik araçlara ihtiyacı olduğunu belirttim.

Belirtmeye de devam edeceğim... 72 yaşındayım. Ölmeden önce, ülkemde kendi insanımın uçak motoru, tank motoru ürettiğini, ülkelere Türk uçakları sattığını görmek istiyorum. Ne var ki, bu benim için gerçekleşmeyecek bir hayâl! Çünkü Türkiye'nin ileri teknoloji üretimiyle ilgili bir derdi yok. 'Aynen Araplar gibi, veririm parayı satın alırım' anlayışı var. ABD'deki 'silikon vadisi' gibi; dünya üretimini Türkiye'ye çekip, bir ticari üs kurma derdi de yok!

Bu aymazlığın çaresi nedir? Derseniz; diyeceğim şudur:

Düşünme, aklı yorma ve araştırma 'zahmet'ine katlandığımız sürece çağın ilerisinde bir zihniyete sahip olabiliriz. Yoksa, 'gâvur' dediğimiz o harika, o bilge insanlar, teknik bilgileri icat ederler, biz de para verir kullanırız... 'Gâvur' düşünür, araştırır, bulur; biz de -utanç dolu olarak- anlamsızca 'keyfini' süreriz... (Önemli iliştiri: Maalesef Osmanlı da öyleydi. 16. yüzyılda yoğun etkili barutu İngiltere'den alıyorduk. Kaynak: Halil İnalcık.)

Atadan babaya, babadan oğula; bin yılı aşkın zamandır, 'tekrarcı, nakilci' aldatmaca bir zihniyetin tutsağı gibiyiz...

Felâketlerimiz bu tutsaklıkta saklıdır! Oysa, aklı devreye sokup, araştırmak; eskilerin deyimiyle 'tahkik' etmek gibi, erdemli bir zorluğu yaşamamız daha doğru olmaz mıydı?

"Atam, dedem ne demişse ben ona uyarım" sözünün ambalajında bir 'saygı' görünse de, gerçekte; bilimin temelini oluşturan 'bilimlik kuşku'yu taşıma zorluğundan kaçış vardır... Bu kaçak, bu kolaycı, bu geri zihniyet ürünü davranışın yanlışlığını Cenab Şahabeddin çok güzel açıklıyor ve şöyle diyor:

"Ben atalarım gibi nasıl olabilirim; onların başından bulut ve kuş geçiyordu; benim başımdan radyo dalgaları ve tayyare geçiyor."

Her konuda araştırmak, yeni 'şeyler' bulmak zorundayız... Düşünme ve araştırma 'zahmetine' katlandığımız sürece ancak çağın ilerisinde bir zihniyete sahip olabiliriz. İşte o zaman Alman'ın tankını da, ABD'nin F16'sını da önemsemeyiz!

Otobüste üniversiteli bir genç ile kültür emperyalizmini tartışıyorduk... Ben "faks yerine 'Belgegeçer' veya 'Belgeç' kullansak..." deyince, bana şöyle dedi: "Hayır! Adamlar çalışmış, bulmuş ve kendi kültüründen gelen 'faks' sözcüğünü ad olarak koymuş; ne hakkın var, adamların buluşuna verdiği adı değiştirmeye?"

Bu yanıtın 'tersliği' ortada...

Ortada, ama; bu yanıt, kuşkusuz, o gencin gönlünü dağlayan çok derin bir üzüntünün de ifadesidir... Ve gerçekte o yanıt; okumayan, araştırmayan, 'bulmayan' bir toplumun; 'buluşlar insanlığın ortak malıdır' gerekçesine sığınarak, tembelliğini yaşatmasına, bir tepki sözüdür.

Batı dediğimiz, Avrupalı milletlerde -hem de Rönesans'a karşın- bir süre 'akıl uyudu' ve mezhep kökenli 'din savaşlarını' tüm Avrupa 17. yüzyılda doyasıya yaşadı... Kısa süre sonra da, o defteri kapatıp, insan aklını, yine insan için doludizgin koşturmaya başladılar.

Günümüzde yaşantımızı kolaylaştıran pek çok 'şey'i onlar armağan etti insanlığa... Ama temel bir gerçek var ki; onlar, matbaanın ürününü, 15. yüzyılın ikinci yarısından beri kullandılar; biz ise, 18. yüzyıldan beri...

Şimdi, bir küçük hesap yapalım...

Matbaanın ciddi anlamda ürün vermeye başladığı yıl olan 1450 yılından 1500 yılına kadar Avrupa'da 20 bin kitap basılırken; matbaanın bizde ürün vermeye başladığı yıl olan 1727 yılından 1923 yılına kadar geçen 200 yıla yakın zaman içinde ancak 20 bin kitap basılabilmiş!

Buyurun bakalım!

Bu bizim ayıbımızdır! Zihniyet kulvarındaki bu 'açığı' hızla kapatmak zorundayız. Kitap okumamanın hiçbir mazereti olamaz! Uzağa gitmeye gerek yok! Rusya, 1989'da başlayan ve birkaç yıl süren ekonomik ve sosyal çalkantı içinde dahi, ekmek gibi kitap tüketiyordu!

Öğretmen oğlum sevgili Kutalmış Tonyukuk'un 'acı' bir sözü var:

"Bilgin ve aklın ölçüsünde insansın!"

Ne yalan söyleyeyim,

İnanasım geliyor!

Esen kalın efendim

Yazarın Diğer Yazıları