Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Olmazsa olmazlarımız

Anavatan Türkiye Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt Paşa ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ Paşa’nın birbiri ardına KKTC’ye yaptıkları ziyaretlerde Kıbrıs sorununa çözüm bulma arayışlarıyla ilgili verdikleri mesajlarda, sorunun çözümünün iki halka, iki demokrasiye ve iki devlete dayalı olmasının gerekliliğine vurgu yapılmış, Türkiye’nin garantörlük hakkının pazarlık konusu yapılamayacağının altı çizilmiş ve Kıbrıs Türkü’nün güvenliğinin hiçbir şartta riske atılamayacağı belirtilmişti.
24 Nisan 2008 tarihinde gerçekleşen son Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan kararda; “Kıbrıs’ta 21 Mart 2008 tarihinde başlayan yeni süreç ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu çerçevede, Türkiye’nin Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması çabalarını içtenlikle desteklediği, çözümün ada’daki gerçekler temelinde iki ayrı halkın ve iki demokrasinin varlığına dayanacağı, iki kesimliliğin, iki tarafın siyasi eşitliğinin, iki kurucu devletin eşit statüsünün ve yeni ortaklık devleti parametrelerinin korunmasının esas olduğu, garanti ve ittifak antlaşmaları’nın yürürlükte kalacağı” vurgulanmıştır.
Aynı gün Ankara’da bulunan KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, ilgililerle yaptığı temaslardan sonra “Türkiye ve özellikle Başbakan Erdoğan ile aynı çizgide olduğunu, birlikte hareket edildiğini” açıklamıştır.
9 Mayıs 2008 tarihinde Dışişleri Bakanı Babacan’ın, Ankara’yı ziyaret eden KKTC Dışişleri Bakanı Turgay Avcı ile ortaklaşa düzenlediği basın toplantısında, Kıbrıs’ın Türk halkı için “milli dava” olduğunu belirterek, Kıbrıs ile ilgili tüm gelişmeleri büyük bir dikkatle izlediklerini söylemesi ve “Kapsamlı çözüm iki halkın irade ve rızasına dayanacaktır. Türk tarafı, Kıbrıs’ta yerleşmiş BM parametreleri çerçevesinde siyasi eşitliğe, iki kesimliliğe, iki kurucu devletin eşit statüsüne dayanan yeni bir ortaklığa hazırdır. Garanti ve ittifak antlaşmaları kuşkusuz yürürlükte olmaya devam edecektir.” açıklaması önemlidir.
Emperyalizmin Kıbrıs sorununa kendi çıkarları doğrultusunda çözüm bulma gayretlerine karşın Kıbrıs Türkü’nün ve Anavatan Türkiye’nin kırmızı çizgilerini belirleyerek bunları dosta düşmana duyurması çok önemli ve gereklidir. Bu nedenle bu çerçevede atılan adımlar desteklenmeli ve idarecilerimiz bu yönde yüreklendirilmelidir.
Bu bağlamda federal veya konfederal bir çözümde iki ayrı Devlet’ten bahsederken bundan ne kastedildiği; Annan planındaki gibi “bir eyaletten farkı olmayan bir devletçikten” mi bahsediliyor, yoksa “bağımsız, egemen KKTC’den” mi bahsediliyor bunun açıkça belirginleşmesi ve kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde açıklanması lazımdır. Bu görev KKTC Cumhurbaşkanı Talat’a düşmektedir. Kavram kargaşalarının Milli davamıza ve Kıbrıs sorununun çözümüne faydası yoktur. Pozisyonumuzu açıkça ortaya koymaktan kaçınmamalıyız.
7 Mayıs 2008 akşamı DİSİ Başkanı Nikos Anastasiadis’in evinde verdiği yemekte, Anastasiadis’in yemek sırasında Kıbrıs Türk tarafından “iki devlet, iki halk” şeklinde yapılan açıklamaların fayda sağlamadığını ifade etmesi üzerine, yemeğe katılan Cumhurbaşkanı Talat’ın “tezlerinin yanlış anlaşıldığını, iki devletten bahsederken Annan Planı’nda öngörülen kurucu devletçikleri kastetmekte olduğunu” söylediği Rum tarafında yayınlanan POLITIS gazetesinde yer almıştır. Eğer bu haber Rum tarafının yeni bir manipülasyonu değil de gerçekleri yansıtıyorsa o zaman yandığımızın günüdür. Durum farzettiğimizden de vahimdir. KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın Ankara’da başka, Lefkoşa’da başka ve Brüksel’de daha başka mesajlar vermesi doğru değildir ve Milli davamıza hizmet etmeyecektir. Umarım Rum tarafının yaydığı haberler yalandır...
Kıbrıs’ta varılabilecek bir çözümde olmazsa olmazlarımız belirlenip duyuruldukça, Rum tarafının buna karşı tepki ve açıklamalarından “çözüme ne kadar uzak olunduğu” ve hatta “çözümün imkansız olduğu” da ortaya çıkacaktır.
KKTC’nin içinde yer almayacağı ve Anavatan Türkiye’nin de garantörlüğünün devamının söz konusu olmadığı bir çözümün Kıbrıs Türkü ve Anavatan Türkiye tarafından kesinlikle kabul edilemeyeceği en yetkili makamlarımız tarafından bir kez daha açıklanıp tüm dünyaya duyurulmalıdır. Rum tarafında yapılan anketlerde Rumların, bizim içimizdeki bazı işbirlikçi gafillerin bile hâlâ içine sindiremediği, iki ayrı devlet gerçeğini kabul ettiği, bundan geri dönüş olmayacağını gördüğü, Türkiye’nin garantörlüğünün devam edeceğini anladığı bir dönemde bu yapılmaz ve Rum tarafının KKTC’yi ve Anavatan Türkiye’nin garantörlüğünü tanımayan resmi pozisyonuna rağmen müzakerelere devam edilir; komitelerde bu konular pazarlığa tabi tutulursa ileride çok büyük sıkıntılar yaşayacağımız kesindir...

Yazarın Diğer Yazıları