Okuyan - Şıvgın polemiği
Her yıldönümünde olduğu gibi 12 Eylül ile ilgili gazetelerde yazı dizileri, televizyonlarda özel programlar yapıldı. Aradan 29 yıl geçince ayrıntıları hatırlamakta güçlük çekenler oluyor. Üstelik o günkü olayları biraz kendine yontanlarla siyasal dogmalarını aşamayanlar da var. 12 Eylül’ün öncesi ve sonrası ile ilgili neredeyse 12 yıldır hummalı bir çalışma yürütüyorum. On cilt planlayıp altısını bitirdiğim incelemenin ilki olan “Darbe ve İnfaz”ı da yayınladım. Sadece ülkücülere değil solun çeşitli fraksiyonlarına da teyit ettirmek titizliği yüzünden baskıda geç kaldım. Ama hiç tevazu göstermeden gazetecilik hayatımın en iyi işini çıkardığımı söylemeliyim.
“12 Eylül’ün Sırları” başlığı ile Akşam gazetesinde yayınlanan Yaşar Okuyan’ın anlattıklarından fazlası kişisel arşivimde bulunmakla beraber “Darbe ve İnfaz” adlı kitabımda da var. Okuyan’ın 12 Eylül gecesi için anlattıkları kısmen doğru olmakla beraber Halil Şıvgın’ın evinde cereyan eden olaylarda ciddi eksiklik var.
Şıvgın ailesi bu konuda tarihi bir misyon yüklendiği halde merhum Türkeş’i evlerinde misafir etmekle ilgili konuşmaktan imtina etmişlerdir. Halil bey, ANAP’ta bakanlık yaptığı, Turgut Özal’a yakın olduğu dönemlerde bile darbe gecesi evinde misafir ettiği Alparslan Türkeş ile ilgili basına konuşmaktan kaçınmış, ısrarla sorulanları cevapsız bırakarak Türkeş’in gizemini yıllarca korumuştur. Eşi Hale hanım da “Evimizdeki misafir ile ilgili konuşmak bize yakışmaz. Yüreğinde vatan sevgisi olan her aile bizim yaptığımızı yapardı. Yorumu bile hoş değil” diyerek, siyasette prim yapmak isteyenlere önemli bir ders vermiştir. O gece Şıvgın’ların evinin kapısını çalan sadece Yaşar Okuyan değildir. Alparslan Türkeş’in de içinde bulunduğu arabanın içinde Ramiz Ongun, Türkmen Onur ve Ahmet Hamdi Ayan da vardır. İlk kapıyı çalıp durumu anlatan Okuyan’a eşinin hamile olduğunu, hemen yakınlarına götürmek istediğini söyleyen Halil Şıvgın, Türkeş’in aşağıda arabada olduğunu öğrenmesi üzerine derhal getirilmesini de ifade etmiştir. Alparslan Türkeş’in teslim olma kararı ve basını bilgilendirme konusuyla beraber o üç günü Tuğrul Türkeş de anlattı. Ben de kitabıma yazdım. Gelelim Şıvgın ile Okuyan arasındaki polemiğe. Okuyan’ı 80 öncesinden tanırım. Şıvgın’la ise yıllar sonra bir araya geldik. Peşinen Yaşar Okuyan’ın politikacı olduğunu ifade etmeliyim. Okuyan, her şeyden önce gazeteci kökenlidir. Neyin haber olup olmayacağını çok önceden kestirir. Siyasal çizgisinde bir çok viraj olmasına rağmen halen basında ilgi görmesi maharetlerinden kaynaklanmaktadır.
Halil Şıvgın ise Anadolu’ludur. Yetişme tarzı itibarıyla köklerine, geleneklerine sımsıkı bağlıdır. Ketumdur. Sır tutma pahasına siyasi ikbali elinin tersi ile itebilme cesareti gösteren az sayıda insandan biridir. Samimiyetime güvenerek yazılmamak kaydıyla anlattıklarını bu gidişle mezara kadar götürecek. Keşke yaşadıklarını bir kitapta toplayabilse. Ama o da benim gibi endişe duyuyor. Tarihin zamanla her şeyi açığa çıkarmasından ziyade vicdanların rahat etmesinden yana.
İstese Mesut Yılmaz’a katlanır, ANAP’ta bakanlığa devam edebilirdi. Özal’a inanmıştı. Özal’dan sonra misyonun bittiğini ilk o gördü. Türkeş’in sağlığında MHP’ye katıldı. Partinin büyüyüp iktidar olması için güzel projeler hazırladı. Ama o yıllarda merhum Türkeş’in etrafını ören duvara tosladı. O duvarın kimler tarafından, niçin örüldüğü ve bu günkü uzantılarını tüm camia biliyor. Yüksek ses ile yanlış yapıldığını söyleme cesareti de sergiledi. Bir şeyleri değiştiremeyeceğini anlayınca onuru ile istifa etti. Yine istese bugünün AKP’sine katılıp, milletvekili, bakan da olabilirdi. Yapmadığı gibi memleketin gidişatından duyduğu endişeyi, tecrübe birikimleriyle beraber anlatıyor. Kısacası Okuyan-Şıvgın polemiğinde Halil beyin söyledikleri doğrudur. Bu vesile ile Şıvgın’a yapılan haksızlığı geç de olsa belirtmiş olalım.
NOT: Darbe ve İnfaz adlı kitabım Bilgeoğuz Yayınları’ndan çıktı. 0212 527 33 65 numaralı telefon ile bağlantı kurabilirsiniz.