Obama’dan Erdoğan’a karşı şartlar
Geçtiğimiz hafta yeşil ve henüz yeşillenmemiş ama bayatlayarak yeşermeye başlayan bizim basındaki haberler, Erdoğan-Obama konusunda mangalda kül bırakmadı. Neymiş Erdoğan füze kalkanı konusunda ABD Başkanı Obama ile yarım saat (yani 30 dakika) konuşup görüşmüş ve de bir sürü şart ileri sürmüş. Bu şartların sayısı, bazılarına göre üç, bazılarına göre beş adetmiş. At martini Debreli Hasan.
Ben ilk duyup okuduğum zaman kendi deneyimlere göre bunun ne denli büyük bir abartma olduğunu hemen anladım. Anladım anlamasına da dur bir de Amerikan tarafından yapılan açıklamaları bekleyelim diye, sesimi çıkarmadım.
Nitekim bir iki gün sonra Amerikan kaynakları dökülmeye başladı. Önce gelin hesap yapalım; iki liderin toplam 30 dakika birlikte olduğu açıklandı. Buna göre Erdoğan’ın akıcı ve selis İngilizcesi bu siyasi görüşmenin hızı için fazla geleceğinden, görüşme tercüman aracılığıyla yapılmış. (Resimlerde tercümanı da gördük.)
Şimdi önce görüşme G-20 zirve salonunda Obama’nın oturduğu masaya Bakan Babacan ile birlikte gittiği belli olan Başbakan özel bir görüşme değil ayaküstü bir konuşma yapmış demek. Bu konuşmada tercüman, söylenenleri anında tercüme ettiğine göre görüşme süresinin yarısı tercümeye gider. Yani Erdoğan’ın derdini anlatma süresi 15 dakika. Bunun 5 dakikası, Erdoğan’ın eşi Emine hanım, Obama’nın karısı Michell, çoluk çocuk, torun torba hal hatır sormaya gittiğine göre kaldı 10 dakika.
Şimdi Amerikan kaynaklarına göre gelelim konuşma gündeminde yer alan konulara. Yazının sonunda size kaynağımı da vereceğim kafadan kaynak yaratmadım bazıları gibi.
- Görüşmelerin ana konusunu, ABD ve AB’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar ve Türkiye’nin bu yaptırımları delmesi oluşturmuş. Yani Amerikan tarafı duyulan rahatsızlığı dile getirmiş.
- İsrail ile devam eden huzursuzluğun Washington’u çok rahatsız ettiğini söylemiş Obama ve ilişkinin düzeltilmesini istemiş.
- ABD, sık sık tekrarladığı Afganistan’a kuvvet artırımı sorununu tekrar gündeme getirmiş. Tabii doğal olarak Türkiye’den daha fazla kuvvet istenmiş.
- Ermenistan ve Dağlık Karabağ konusu, Sınırın açılması, Kıbrıs sorunu ve Toplumlararası görüşmelere de değinilmiş.
Şimdi gördüğünüz gibi bizimkiler merhaba diye ağzını açınca karşı taraf sıralamış bir bir sorunları. Bu konuları İngilizce birer cümleye çevirirseniz 10 dakika bile yetmez. Buyurun şimdi siz karar verin kaç tane füze sistemi ve kaç koşul ileri sürdüklerine. Ha Amerikan kaynaklarına bakarsanız bu konuda da tek satır yok. Amerikalılar bir şey demiyor. Şimdi biz mi koşul ileri sürdük yoksa onlar mı bize koşul sürdüler siz çözün.
Ha, kaynak demiştim ya, kaynak ABD’nin Sovyetler döneminde Rusya’ya yönelik yayınlarını yaptığı Radio Free Europe (Avrupa Özgürlük radyosu). Yani bir devlet radyosu.
Bugün değinmek istediğim bir başka konu da Abdullah Gül’ün türbandan rahatsız oluşu. Gül, çok sıkılmış konudan. İyi de, bu başörtüsü bunalımını yaratan Erdoğan, Abdullah Gül ve arkadaşları değil mi? Ve hatta Gül’ün eşi değil mi Avrupa İnsan hakları mahkemesine dava açan? Ve de Türkiye’yi iyi savunan bir büyükelçinin başını yakan?
Ortaya bir problem atacaksınız, sonra o problemi çözmeden konudan kaçarak size sorulduğunda canınızın sıkıldığını söyleyeceksiniz. Peki, biz ne yapalım her yurt dışına çıkışınızda ortaya attığınız her kesin canını sıkan cevherlerinizle?
Bu arada tüm okuyucularımın Kurban Bayramını kutlar sağlık ve mutluluk dilerim.