Obama ne dediyse, o oluyor
ABD Başkanı Obama, Türkiye’ye Batı’dan gelmişti. Ziyareti sırasında TBMM’de yaptığı konuşmalarda üç önemli hususun altını çizmişti. Bunlar: “Güçlü azınlık hakları, bütün yurttaşlardan gelecek katkıların tamamından toplumun bütününün yararlanmasını sağlar.../... Kürtçe öğretimi ve Kürtçe yayın konusundaki yasakları kaldırdınız. Bütün dünya, Kürtçe yayın yapan yeni devlet kanalıyla verilen önemli mesajı saygıyla not etti.../... Sınırların açık olması Türk ve Ermeni halklarını yeniden barış ve refah içinde bir arada yaşamaya döndürecek, bu da her iki ülkenin yararına olacaktır”. Ziyaretin İstanbul ayağında ise ABD Başkanı Obama, kendisine yöneltilen bir soruyu cevaplandırırken şunları söylemişti: ‘Türkiye’deki Kürt azınlık eşit fırsatlara sahip olarak bu toplumda özgürce ilerlerse, sorunun çözüleceğine inanıyorum. Etnik ve dini azınlıklar, toplumun bir parçası olmalı’.
Türkiye’de son zamanlarda hızlanan açılım furyasının startını ABD Başkanı Obama’nın ziyaretinin verdiği kesine yakın bir gerçektir. “İyi şeyler olacak” söylemleri bu sürecin ürünü olarak zuhur etmiştir. Türkiye’de iktidar yetkilileri Obama sonrasında Kürt, Ermeni, Azınlık ve Kuzey Irak açılımlarıyla ilgili olarak hızlı bir trafik başlattılar. Başbakan Erdoğan Büyükada’da dini cemaat liderleri ve temsilcileriyle yemekte bir araya geldi. Daha sonra “Kürt/Demokratik Açılım” toplantıları ve hareketlenmeleri başladı. Ardından da “Ermenistan Açılımı” devreye sokuldu.
Ermenistan açılımının hikâyesi ilginçtir. Obama henüz Türkiye’ye gelmeden önce Türkiye’de “Ermenilerden Özür Dileme Kampanyası” düzenlenmişti. Ardından da Obama Türkiye’yi ziyaret etmiş. Ermenistan ile Türkiye ilişkileri konusundaki beklentilerini TBMM’deki konuşmada dile getirmişti. Bu bağlamda Türkiye - Ermenistan ilişkileri hızlanmış ve 22 Nisan’da İsviçre’nin arabuluculuğu ile bir yol haritası imzalanmıştı. Bu sayede 24 Nisan’da (ABD’de) bir yol kazası meydana gelmesi önlenmişti. Bu yol haritası Azerbaycan’da büyük rahatsızlık yaratmıştı. Bunun üzerine bizzat Başbakan Erdoğan Bakü’ye giderek Devlet Başkanı İlham Aliyev’e “Dağlık Karabağ’daki işgal kalkmadan bu konuda ilerleme sağlanmadan” Ermenistan-Türkiye sınırlarının açılmayacağı garantisini vermiştir.
Ancak Türkiye Başbakanının açık taahhüdüne rağmen ABD’nin yönlendirmesiyle İsviçre’nin aracılığıyla görüşmelere aynen devam edilmiştir. Böylece yürütülen görüşmeler sonucunda “Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti’nin, İsviçre’nin arabuluculuğuyla ’Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolü’ ile ‘İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü’ne dair iç siyasi istişarelerini başlatma hususunda mutabakata” vardıkları açıklanmıştır.
Bu süreçte Ermenistan, işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından çekilmek konusunda hiçbir adım atmamıştır, atmaya niyeti olmadığını da Cumhurbaşkanı Serkisyan açıklamış bulunmaktadır. Bu durum, Türkiye ile özelde Azerbaycan genelde ise Türk Dünyası ilişkilerini temelden sarsacak niteliktedir. Türkiye’nin güvenilirlik sorununu da ciddi bir biçimde gündeme getirecektir. “Kürt Açılımı” yoluyla Irak’taki petrol ve doğal gaz kaynaklarının, “Ermenistan Açılımı”yla da Hazar petrol ve gaz kaynaklarının Batı’ya naklinin güvenliğinin sağlanması amaçlanıyorsa, gelişmelerin bunun tam tersi sonuçlar vermesine neden olacak bir seyir izlediği öngörülmelidir. Türkiye, dış politika eksenini Obama’nın işaret ettiği hususların üzerine oturtmasının bedelini uzun vadede ödemek zorunda kalacaktır. Obama ne dediyse onu yapmanın dış politika olarak nitelenmesi ise her şeyden önce gülünçtür.