Obama ile ne değişecek?
Yalnız ABD’de değil bütün dünyada Bush’tan kurtulmanın sevinci yaşanıyor. Bunun haklı nedenleri var. Çünkü Bush, maddenin (gücün) zalimleşebilme yeteneğinin en üst kapasitesini temsil etmekteydi. Bush döneminden geriye hafızalarda ikiz kule, Afganistan ve Irak saldırılarıyla bir de ayakkabı savunması kalacaktır.
Obama, imajı bu kadar kötü olan bir başkanın ardından iktidara geldiği için son derece avantajlıdır. Obama’nın ABD’de başkanlığa kadar yükselen bir siyah olması, demokrasi vurgusu ve ezilenleri simgelemesi, kendisini “öteki” olarak niteleyen her çevrede büyük beklentiler yaratmıştır. Obama’nın bu olumlu imajı ABD’nin kurumsallaşmış stratejilerini bir anda değiştirmeye yetmeyecektir. Bu durumda da yaratılan büyük beklentilerin büyük hayal kırıklıklarına dönüşmesi kaçınılmazdır.
Diğer yandan Obama döneminde ABD’nin küresel hedeflerinden bir sapma olacağını düşünmek çok gerçekçi değildir. Obama’yla birlikte ABD’de stratejilerin değil yöntemlerin değişebileceğini düşünmek gerekir. ABD’de Obama’yla birlikte askeri gücünden çok yumuşak gücünü küresel etkinliği aracı olarak kullanacaktır.
Yumuşak güç!
Joseph S. Nye Jr. ve Soros gibiler başından beri Bush’un ABD’nin yumuşak gücünü yeterince etkin kullanmadığını söylüyorlardı. Bu bağlamda demokrasi ve insan haklarını öncelemesi isteniyordu.
Yumuşak güç bir ülkenin başka bir ülkeyi ayartma ve cezbetme kabiliyetidir. Eğer istediğim şeyi istemini sağlayabilirsem, o zaman yapmak istemediğin şeyi yapmaya seni zorlamama gerek kalmaz. Yumuşak güç aynı zamanda iknadan veya insanları tartışarak harekete geçirmekten de farklıdır. Ayartma ve cezbetme çoğu zaman karşındakini gönüllü itaatkârlığa veya taklide sevk eder.
Yumuşak güç, askeri güç kullanmaktan çok çekim gücüyle bir ülkenin diğer ülke insanlarını ikna etmesidir. Bir ülkenin kültürel, sanatsal, sosyal ve siyasal çekiciliği o ülkenin yumuşak gücünün araçlarıdır. Eğer hedef ülkeler sizin politikalarınızı meşru görüyorsa yumuşak gücünüz fazla demektir. Yumuşak güç bir ülkenin kendi istediği şeyi başkalarının da istemesini sağlamaya yarayan güçtür. Bir ülke kendi amaçlarının ve değerlerinin başka ülkeler tarafından benimsenmesini sağlayabilirse askeri güç ve ekonomik gücünün ağırlıkta olduğu sert gücünü daha az kullanmak zorunda kalır. Yumuşak gücün kaynakları olan kültür, sanat ve politik değerler açısından ABD rakipsiz bir çekim gücüne sahiptir.
Türkiye dahil ABD’nin küresel güç stratejilerinin hedefinde olan ülkelerdeki ayarlı aydınlar ABD’nin ülkeler üzerindeki etkilerine değil yöntemlerine karşı çıkmaktadır. Onlar örneğin ABD’nin “Ortadoğu ülkelerinde de bir demokratikleşme dalgasının oluşturulabilmesi için ABD’nin yumuşak gücüyle bu bölgeyi etkilemesi gereklidir” olduğunu söylemektedirler. Bu, “Amerika’ya evet, askerlerine hayır” demek anlamına gelmektedir.
Amerika’nın yumuşak gücünün merkezi ise Hollywood’dur. Hollywood küresel kültür merkezidir. Hemen hiç kimse, onun güç alanının dışında değildir.
ABD şimdi en az Hollywood kadar önemli bir araca daha sahiptir. Bu araç Obama’nın bizzat kendisidir. Obama’yı ABD yeni yüzü olarak pazarlayarak Bush döneminde yerlerde sürünen Amerika imajı kısa sürede düzeltilmeye çalışılacaktır. İnsanlara Bush döneminde yaşananları Amerikan emperyalizminin ürünü olarak değil de Bush ve ekibinin marifetleri olarak algılatacaklardır. Küresel ağlarla ekonomik, siyasi, kültürel ve gönülden ABD şirketlerine bağlı olanlar da buna dünden hazırdır. Kısacası Obama’yla birlikte “Garp Cephesi’nde” fazla bir şey değişmiş olmayacaktır.