O yurda da depremzede yerleştirdiniz mi?

Yangında ilk kurtarılacak olanlar öncelik sırasına göre renklendirilen etiketlerle işaretlenir ya;

Önce illa ki canlılar…

Sonra, idari dokümanlar, dosyalar, kayıtlar, patlayıcı-parlayıcı maddeler vesair…

Sonra, maruz kalmış kurum için hayati olanlardan başlayarak cihazlar…

En son da masadır, sandalyedir; kuru mobilyalar…

*

Ülkeye bakınca bir de tersinden derecelendirme yapıldığı kanaati oluşuyor insanda.

Bunun tebliğ edildiği, yazılı olmayan, sözlü bir yönerge var sanki:

-Afet halinde ilk olarak eğitim-öğretimden vazgeçilmeli!

*

Anladığınız üzere, depremden sonra alınan ilk "tedbir"lerden birinin, üniversitelerin örgün eğitim işleyişinin askıya alınması ve buna paralel KYK yurtlarının boşaltılması olması mevzusuna geleceğim.

*

Konu;

*Aslen, selden depreme, salgından kıtlığa maruz kaldığımız envai çeşit afetin etki, hasar ve yaralarını derinleştiren temel unsurun liyakatsizlik olması…

*İhmalkâr, gafil, ancak cühelaya özgü olacak denli cüretkâr, erdem yoksunu, duyarsız rejimlerin, sistemli yozlaştırma/cahilleştirmeden besleniyor olması…

*İnsanlar gibi toplumlar ve sistemlerin de yeniden ayağa kalkmaya "düştükleri yerden" başlama ihtiyacının bulunması…

*Ve kiminin "üç ay da sosyalleşmeyiversinler" diyerek aşağıladığı o bir arada olma, toplumsallaşma halinin, bu nevi felaketlerden sonra özellikle de gençler ve çocuklar için temel şifa araçlarından biri olması, "akran desteği" diye bilimsel bir gerçeğin varlığı…

Gibi gibi; bilinen nedenlerle de tartışma ve itiraza değer olmakla birlikte…

Ben, benliğimi yapıp başka bir başlık da açacağım bu gündem dahilinde:

-Ardahan''da bulunan 852 yatak kapasiteli Niyazi Mısri Kız Öğrenci Yurdu da, depremzedelerin yerleştirileceği yurtlara dahil mi?

*

Çok değil, daha 6 ay önce Barış Terkoğlu, Cumhuriyet''teki köşesinde gündeme getirmişti.

Hali pürmelalimiz nereye baksak skandal olunca, layığınca tartışılmadan, önce kaynadı, sonra unutuldu gitti.

Halbuki, Terkoğlu''nun aktardığına göre;

İhalesi 2014 yılında yapılmış…

İnşaatı, ihaleyi alan firma değil devrettiği taşeronu yapmış…

Bitirmiş…

Yurt açılmış…

Öğrenci alımı başlamış…

Derken…

Aradan 6 yıl geçtikten sonra inşaatı yapan taşeron firmanın sahibi ortaya çıkmış ve "Bu binayı ben yaptım ama yıkılabilir" demişti.

*

İddiasına göre;

Yurt inşaatının betonunu döken firmanın "malzemeden çaldığı" bilgisine ulaşmıştı; sonradan…

Firma malzemeden çalmakla kalmamış, yine taşeronun iddiasına göre denetçiyle ortaklık kurup "sahte numuneler"le her şeyin kitabına uygun yapıldığını da belgelemişti.

*

Taşeron, durumu öğrenir öğrenmez CİMER''e şikayette bulunmuştu; binada meydana gelebilecek herhangi bir yıkılma, çökme ve "yurt binası" olması sebebiyle yol açacağı facianın sorumlusu durumuna düşmek, faili, sadığı olmak istemiyordu.

*

İhbarda bulundu.

Da… Ne oldu?

Şikayeti üzerine, bağımsız üniversite ve kuruluşların projenin temel, kolon, perde ve kirişlerinden yeni numuneler alıp gerekli testleri yapmasını beklerken, eski numune sonuçları esas alınarak, herhangi bir tehlike bulunmadığına karar verildi.

Taşeron vazgeçmedi.

İddialarını doğrulayan bazı belgeleri savcılığa bildirdi.

Gelin görün ki, yine yeni karot numunesi alınmadı.

Bakın burası çok önemli!

Alınmadı çünkü, ilgili müdürlük, elinde bunu yapacak personeli bulunmadığını bildirdi!

Bu nevi bir denetim için 100''ün üzerinde kart numunesi almak gerekiyordu ve ilgili müdürlükte de bu işi yapabilecek tek kişi vardı; o da geçici görevliydi ve zaten emekliliği gelmişti!

Eh bir de tabii, bina kız yurdu olunca…

Orada haftalarca sürecek bir çalışmayla kızları rahatsız/mağdur etmek de uygun düşmezdi!

*

Hikayenin, benzeri bütün diğer hikayelerde olan "yakinimdir" ekibine hiç girmiyorum… Mesele tek tek isimler değil, topyekûn bir zihniyet.

*

Günlerdir durup durup bu iddiaları hatırlama nedenim, depremzedelerin, yurtlara "güvenli barınma yerleri" diye yerleştirilmesi.

Acaba…

Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremden sağ kurtulan ve ağır bir travma yaşayan depremzedelerden, bizzat inşaatı yapan firma yetkilisinin "yıkılabilir" ihbarında bulunduğu bu yurt binasına yerleştirilenler/yerleştirilecekler de olmuş mudur?

İddialar tümüyle asılsız ise bile umarım olmamıştır/olmaz; psikolojik nedenlerle.

*

Yer doldurmak için yazmıyorum bütün bunları…

Hatay''da, Kahramanmaraş''ta, Malatya''da, Adıyaman''da kamu binalarının nasıl yıkıldığını gördüğümüz için yazıyorum.

AFAD''ın kendi binasının dahi yerle bir olduğuna tanıklık ettiğimiz için…

"Testi kırılmadan" kavlince.

Türkiye genelinde, zemin yahut bina sağlamlığına dair benzer kaygılar duyulan başka yurt binaları da var mıdır acaba?

Varsa…

Ve haklarındaki iddialar yukarıdakine benzer şeklide geçiştiriliyorsa…

Biz şimdi gerçekten "güvenli yerlere" mi yerleştirmiş oluyoruz o depremzedeleri acaba?

Dahası, "güvenli yerlerde" mi barındırıyoruz çocuklarımızı "okuyup kendilerini kurtarsınlar" umuduyla!

*

Kimse yağmurdan nem kapmasın.

Bunlar hiçbir kötü niyet ve duygu içermeyen ve bu ülke birinin altından çıkamadan yeni bir enkazın daha altında kalmasın diye sorulması elzem sorulardır.

"İbret" dediğimiz tam da bunu gerektirir.

Yazarın Diğer Yazıları