O ten, şu beden..
Vay anasına sayın seyirciler: Nasıl da özlemişiz Salı sohbetlerini. Necip milletimizin oyları ile seçilen milletvekilleri TBMM'de yerlerini itina ile alıp grup toplantılarında "velinimetleri" olan "Sayın Genel Başkanı"larını nasıl da alkışlıyorlar. Avuçlarını adeta patlatırken duydukları ızdırap da yüzlerine yansımıyor değil. Bu arada göz yaşları akıp sel oluyor. Maazallah Meclis'i su basacak. Canım memleketimin her kentinden katar katar ziyaretçiler geliyor başkente. Sadakat seranatları, bağlılık yeminleri derken parti içi demokrasi yerine parti içi turizm de ciddi gelişmeler oluyor. Vaziyet böyle iken kim tutar erişilmez liderleri.. Alayına gider yapıyorlar kürsüde.. Sokaktaki vatandaşın ,uçuruma sürüklenen memleketin meselelerine dair bir tek çözüm önerisi yok! Günü kurtarma, haftayı kazasız-belasız atlatma çabası ile parti içi propaganda bombardumanı ve kuru hamasi nutuklar. Her biri bozgun ile çıktıkları seçim sonuçlarına dair seçmenine hesap verme yerine yüksek perdeden yel değirmenlerine savaş açma moduna girmişler ki tutana aşk olsun.
Bayılıyorum şu Salı günkü grup toplantılarına.. Vıcık vıcık yağ dökülüyor koridorlara, birinin ayağı kayıp da bir yerlerini kıracak diye ödüm patlıyor. Her hafta komedyenlere bol malzeme dağıtılıyor. Bu gidişle tolk şovcular ekmeklerinden olacak diye endişeleniyorum. Kürsüdeki hatiplerin mizah kültürü gelişmemiş olsa da memleketin siyasi izahına katkılarından dolayı kadife kaplı plaketleri hak ettiklerini de ifade etmekte lazım.
Genel Başkanlar Meclis grubunda konuşur da "Baş Başkan" geride kalır mı? Aynı saatlerde kimseyi bulamaz, açılış felan da yok ise muhtarları çağırıp esiyor, gürlüyor. Kendi adıma izlerken, dinlerken yoruluyorum ama onlar konuşmaktan bıkmıyor, yorulmuyorlar.
Gönül sızım depreşiyor. Televizyonu açıp MHP grubunu izlemeye niyetleniyorum. Haber bültenlerinde artık canlı yayın değeri bile olmadığı için özetine razı oluyor, yazılı metni okuyoruz. Devlet Bahçeli'den günlerdir 1 Kasım bozgununa dair tesbitlerini öğrenme beklentimiz yine boşa çıkıyor. Hükümete çakıyor biraz, Putin'e bağırıyor. Derken"MHP'siz siyaset Türkiyesiz vatan demektir. MHP'siz siyaset vatansız Türkye demektir" sözleri umutlandırıyor izleyiciyi. Alkışlar doruğa çıktığı anda "Henüz söylenmemiş sözlerimiz vardır" diye devam edince "Aha işte yeni şeyler söyleyecek" hissine kapılıyor insanımız. "Henüz kırılmadık umudumuz vardır" deyince de umutlanıyor kitle.. "Mücadelemiz son nefese kadar sürecektir" cümlesi pörsütüyor heyecanı. "Kısmetimizde son nefes varmış. Hissemize Allah'tan umut kesilmez teslimiyeti düştü yine" iç geçirmesi ile kırmızı ışıkta bekleme stratejisi geliyor akıllara. Veee Bahçeli son bombayı patlatıyor: "Bu can bu ten de bulunduğu müddetçe Türk düşmanlarına ve MHP üzerinden hesap yapan çevrelere asla ama asla izin vermeyecek, imkan tanımayacağım.. " Bahçeli'nin konuşması biter bitmez bir koşu fotoğraf karesine, kamera açısına girme gayretindekiler bu son cümleden ne anladı bilmem. Lakin "can ve ten" ile başlayıp "imkan tanımayacağım" ile biten cümleden benim çıkardığım sonuç şu: "Ey millet, ey MHP'liler ölünceye kadar başınızdayım. Kongreye falan izin vermeyeceğim. Haberiniz olsun"dur. Umarım yanılırım.