O parayı burada yemek zorundasınız
Geçenlerde ATV’de “Kim Milyoner Olmak İster” adlı yarışma programı sunucusu Kenan Işık, bir Avrupa ülkesi seyahatinde, Türk ve Müslüman olduğu için, yabancı gümrük memurlarının hışmına uğradığını ve bir odada bir süre tutulduğunu anlattı. İnsan olarak ve uygar bir ülke vatandaşı için normal ve haklı bir şikâyet.
Aslında bu düşmanlık akımı, yeni değil. Sizler, önümüzdeki ay ve yıllarda yurt dışına, tatile, okumaya, çalışmaya veya iş görüşmeleri için gideceğinizde de sık sık karşınıza çıkacak. Olayın ardındaki gerçek ise Avrupalılıktan çıkan ve Araplaşan Türkiye’ye Batı’nın yeni bakışı ve dışlayışı.
Sevgili okurum, ben size bu köşeden birçok kez Tayyip Erdoğan ve takımının, Batı, uygarlık, demokrasi ninnileri ile uyuşturduğu toplumu, uçuruma ve çağın gerisine götürdüğünü yazmıştım. Mesela benim ABD’ye gittiğim 35 yıl öncesi, sade bir Amerikan vatandaşının kafasındaki Türk imajı oldukça olumluydu. Bu o yıllardaki Avrupalı ve Almanların tersine bir algılama. Ama geçenlerde yapılan bir kamuoyu yoklaması, Amerikan toplumunun aklına Türk denince Arap imajı geldiğini ortaya çıkardı.
Erdoğan’ın İslamcı söylemleri ve tüm dünyaca terörist ilan edilen kişi ve liderleri koruyup kollayan demeç, açıklama ve görüşleri yüzünden bu imaj değişikliğinin ortaya çıktığı görüldü. Artık dünya, Türkiye’yi “fanatik İslam”ın bir başka merkezi olarak görüyor. Tabii sizler ve özellikle gençler, sakallı hallerinizle karizma yaratmıyor kendinizi anında Araplaştırıyorsunuz. Kim aklınıza soktuysa bu kıllı imajı, tüm Batılı kadınların kıllılara bayıldığını sanıyorsunuz. Bu ne cehalet, bu ne çağ dışılık savunması.
Sevgili okurlarım söz etmek istediğim, yeni eğilimin Reyhanlı veya Suriye olayları ile ilişkisi yok. Kısa bir hatırlatma yaparsak, son günlerde uluslararası alanda meydana gelen birkaç şiddet olayı bu tezimize ışık tutuyor
Mesela Boston’da Çeçen bombacılar ve bunların arkadaşları. Birini polis vurdu, tanık, FBI sorgusunda öldürüldü. Mesela geçen hafta Londra’da bir İngiliz askerine ateş edip sonra da bıçaklayarak öldüren iki Somalili Müslüman. Polis sorgulamaya bile gerek görmeden olay yerinde saldırganları vurup öldürdü. Sonra Fransa’da bir askerin bıçaklanması olayı. O da gene radikal bir Müslüman vakası.
Bu tarzda bir dizi olayın peş peşe meydana gelmesine herhalde tesadüf diyemezsiniz. Şimdi bunlar ne anlama geliyor, bir oturup düşünelim. Bir kere tüm saldırılarda saldırganlar Müslüman. Gerekçeleri ne olursa olsun masum insanlara saldırıyorlar.
İkinci önemli nokta, güvenlik kuvvetleri bu saldırganları yaralı teslim alıp sorgulama yerine, vurup öldürüyor. Üçüncü önemli nokta da saldırıyı yapanların, saldırıyı gerçekleştirdikleri ülkenin vatandaşı olması. Bu arada hepsinin dışındaki önemli nokta saldırıların meydana geldiği ülkelerin her birinin, Türkiye gibi başka ülkelerin talimatıyla hareket eden, politika belirleyen ülkeler olmaması.
Öte yandan alev alev yeni başlayan bir başka tepki de göçmenlere karşı... İsveç’te, İngiltere, Almanya ve Fransa’da göçmenler konusunda olaylar var. Dünyanın yabancılara karşı en hoş görülü ülkelerinin sabrı deneniyor. Almanya’da bu eğilimin patlaması da yakın.
Ekonomik kriz içindeki Avrupa ülkeleri topraklarında barındırdığı Müslümanları kovarlarsa hem iş imkânları açılıp hem de para tasarrufu yapmaz mı? Şimdi Türkiye’nin Avrupa ülkelerinde yaşayan milyonlarca vatandaşının da bir anda “evli evine köylü köyüne” mantığı ile kapının önüne konmasının yaratacağı etkiyi düşünün. Hani sürekli faiz hadlerini düşüren muhteşem ekonomimiz var ya, işte onun bir ay içinde ne kadar kâğıttan kaplan olduğunu da görebiliriz.
Bakarsınız o arada birileri Esad’dan önce gider ne dersiniz?