O "düşünceler" ne?
MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin televizyon röportajını seyrettik. Eskiden beri dile getirdiğimi yine dile getirmemde mahsur yok.
Bahçeli'nin televizyon performansı meydan performansından iyidir; bu kez de iyiydi.
Bahçeli'nin samimi Çukurovalı tarzı insanlara sıcak geliyor. Çevreden gelen tepkilerden anlıyoruz bunu. Ve şu da bir gerçek ki Bahçeli bir metne bağlı kalmadan, meseleleri kendi üslubu ile sakin bir şekilde anlattığı zaman etkili oluyor.
Habertürk programı bunun son örneği oldu.
***
Takip edenler bilir, 7 Haziran seçimleri sonunda "MHP koalisyon görüşmeleri sürecini şeffaf bir şekilde yürütmeli, kamuoyu net bir şekilde bilgilendirilmeli" diye yazmıştım bu sütunda.
"...
O yüzden muhtemel bir koalisyonda üç şeye dikkat etmek gerekiyor.
Öncelikle koalisyon yapılacak partiye, sonra koalisyon görüşme sürecinin "şeffaf" yürütülmesine ve nihayet koalisyon süresince kamuoyuna kendini izah edecek bir "pi-ar" anlayışına."
Tabii ki bu bir kehanet değildi. AKP'nin yıllardır uyguladığı stratejiye bakarak varılan bir hükümdü.
Bahçeli'nin o programda yaptığı "MHP seçmeni niye her şeye hayır diyoruz, diye soruyor" açıklaması bu konuda ne kadar haklı çıktığımızı gösterdi.
Bu cümleden de anlaşıldığı gibi MHP, koalisyon görüşmeleri sırasında takındığı tutumu ve aldığı pozisyonu kendi seçmenine bile yeterince anlatamamış.
Bunda görüşmelerin "şeffaf" yürütülmemesi ve kamuoyunu bilgilendirmede izlenen yanlış stratejinin etkisi büyük. Yazılı açıklamalarla bu işlerin yürümediği ortada.
Umarım Bahçeli televizyon programlarına devam eder.
***
Programda Bahçeli şu sözlerle AKP ile yaptığı koalisyon görüşmelerindeki bir hususa işaret etti ".... Dediler ki bu düşüncelerin burada kalmasını rica ederim. Biz de dedik ki: Hiç merak etmeyiniz, bu konuşmalar bu odanın hafızasındadır, MHP'nin emanetindedir."
Bahçeli, Davutoğlu'nun "burada kalsın" dediği "düşüncelerin" MHP'nin dört maddelik kırmızı çizgilerinin ilk maddesi dışındaki hususlarla ilgili olduğunu işaret ediyor.
Ayrıntı? Ayrıntı yok, çünkü Bahçeli bu düşünceleri "MHP'nin emanetindedir" sözleri ile açıklayamayacağını söylüyor.
Davutoğlu, Bahçeli'nin bu tavır ve tarzını bildiği için olsa gerek biraz "rahat" konuşmuş. Ve yine anlaşılıyor ki bu konuşmalar Davutoğlu'nun birileri ile arasını bozacak nitelikte.
Bahçeli'nin bu devlet adamı tavrı takdire şayan.
Lakin aynı toplantıda, yanlış hatırlamıyorsam bir televizyon programında MHP'li bir yetkili açıklamıştı, AKP heyetine "Dışarı çıkınca MHP her şeye hayır dedi gibi bir algı yaratılmasın, içerideki tavrımızı yanlış aktarmayın" meyanında bir talepte bulunulmuş onlar da "tabii" demişler...
Peki AKP'liler bunu yaptı mı? Tabii ki hayır. Aksine MHP Genel Başkanı'nın adını "Bay Hayır"a çıkartmaya yönelik bir kampanya yürüttüler. Yürütmeye de devam ediyorlar.
Böyle bir yaklaşıma sahip bir kafaya "söz verdik" diyerek prim tanımak, hareket alanı bırakmak ne kadar gerçekçi?.
Şu söylenebilir "onlar delikanlı değilse biz sözümüzü mü yiyeceğiz?" Doğrudur, lakin süreç size ve dolayısıyla ülkeye zarar veriyorsa verilen sözlerin hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur; olmamalıdır.
Kaldı ki muhalif bir liderin yanında ne konuşacağını bilmeyenlere söz verilmez.
Hele hele televizyonlara çıkıp, kendi sabıkasına bakmadan size "izinsiz kayıt" imasında bulunan bir zihniyete hiç verilmez!
Bahçeli yine devlet adamı duruşu sergileyip "Davutoğlu anlatsın" diyor. Hadi soralım: Davutoğlu o "düşünceleri" açıklar mı?
Açıklamaz. Nitekim "ellerinde bir dinleme varsa..." denerek işin başka mecralara çekilmeye çalışılması Bahçeli'nin işaret ettiği "düşünceler"den dolayı birilerinin köşeye sıkıştığını gösteriyor.
O yüzden "yok öyle bir şey" diyemiyor, "açıklasınlar" diyor.
Bence Davutoğlu'nun çağrısı karşılıksız kalmamalı.
Netice-i kelam...
Şu tarihi bir vakıadır ki gereksiz şövalyelikler devlete de, millete de zarar vermiştir.
Bunun son örneği Yıldırım Bayezid idi. O da delikanlılık yapıp Timur'un ordusuna gece baskını yapmayı reddetmişti.
Sonuç malum.