O bağırdıkça, dolar yükseliyor

İçerideki, günlük bağırış çağırış, memleketin elimizden nasıl kayarak gittiğini gizliyor. Aslında, bağırış çağırış sırasında bile, bu işin sorumluları, ülkeye bu kadar yıldır yaptıklarının farkında olmadıklarını gösteriyor ve kendilerini haklı görüyor. Gerçekte ise durum, gizlenemeyecek kadar net. Hoş arkadaşın, bağırıp, sesini yükseltişi de, başına geleceklerin bilincinde olduğunu gösteriyor ya. Ama o bağırdıkça Amerikan doları yükseliyor. Tabii sizler, cemaat-parti kavgasından ne çıkacak sıkıntısındasınız
Ama Türkiye’nin kaderi üzerinde etkin olan, Washington’da ilginç gelişmeler var. Mesela ABD Savunma Bakanı’nın Türkiye ziyaretini iptal edişi. Mesela Amerikan basınında çıkan analizler ve uyarılar. Mesela yayınlanan yeni raporlar. Bu durum, nedense AKP iktidarını, yalandan bile olsa geri adım atmaya zorlamıyor. ABD Savunma Bakanlığı ziyareti açıklamıştı. Daha sonra Pentagon, bu iptalin ardından yeni bir ziyaret tarihi vermedi. Mazeret olarak, önce Başkanın Birliği durumu konuşması için Washington’dan ayrılamayacağı gösterilmiş. Yerseniz.
Aslında Hagel’in gelişi de, gezisinin iptali kadar garip. AKP iktidarının, herkesi kandırma faslından, Obama ile Erdoğan’ı aynı kategoriye koyması anlaşılan Beyaz Saray’ı kızdırıyor. Sözcüler, Erdoğan’ın çıkışlarını resmen yalanlamasa da, güneş balçıkla sıvanamayacak duruma girdi. Zira ABD uzun süredir El Kaide ve köktendinci konularda, AKP ve Erdoğan’ın kafasına göre takılmasından rahatsız. Bunu doğrudan ve dolaylı şekilde Erdoğan ve yardımcılarına bildirdi.
Erdoğan hükümeti, Washington tarafından, artık Amerikan çıkarlarına, zarar verecek bir unsur olarak görülüyor. Özellikle son yakalanan TIR’lar ve içindeki cephanenin kime gittiği konuları ABD’yi rahatsız etmiş durumda. Burada, TIR’ların içindeki bomba veya cephane ile ilgili bilginin, Amerikan istihbarat birimleri tarafından sızdırıldığı bile söyleniyor. ABD Savunma Bakanı’nın Türkiye ziyaretinin de bu konuyla ilgili olduğu ve “maksat hâsıl olduğu için de gelmesine gerek kalmadığı” ileri sürüldü.
Washington’daki rahatsızlıklar, yalnız bu tepkiler değil, aynı zamanda, daha önce, Ankara’da görev yapmış iki Amerikalı büyükelçi Abramowitz ile Edelman’ın Washington Post gazetesinde yayınlanan son analizleri ile ilginç boyuta ulaştı. Biri Demokrat, öteki Cumhuriyetçi (yani her iki partiden veya partiler üstü de diyebileceğimiz bir anlayışla) başkanlar tarafından Ankara’ya atanan bu diplomatların, daha önceki analizlerine oranla eleştiri dozlarını artırdığı görülüyor. Ayrıca daha önce Erdoğan’ın destekçisi bir başka Amerikalı büyükelçi Ross Wilson’da eleştirenler kervanına katıldı.
Ben bu diplomatların, Türkiye’de daha önce demokratikleşmenin engeli olarak Atatürkçülüğü görüp eleştirdiklerini duymuştum. Son analizleri, bu deneyimli diplomatların, bu suçlamadan 180 derece çark ettiklerini ortaya koyuyor. Bu da AKP’nin temsil ettiği radikal İslam-Ilımlı İslam’ın yarattığı tehlikenin Batı başkentlerini ne kadar korkuttuğunu sergiliyor. Şimdilerde ne hikmetse Atatürk ve devrimlerine birden sarılıverdiler. Her şeyi yıkıp, harabeye çevirdikten sonra.
Yalnız otoriterlik mi? Hayır, ekonomide sırtını Batı’ya dayayıp, el parası ile efelik edenlerin, ne kadar kolay yıkılabileceği de sergileniyor. Son yolsuzluk iddiaları konusunda, Erdoğan hükümetinin, kılını bile kıpırdatmaması, Türkiye’de para işletenleri korkutuyor. Sonuç. Türkiye’deki paralarını doğal olarak çekmeleri. Ve doların önlenemeyen yükselişi. Ben daha önce Amerikan Dolarının 2.50 olacağını tahmin etmiştim ama yeni gelişmeler bu yükselişin 3.00 liraya kadar uzanabileceği sinyalleri de vermeye başladı.
Sevgili okurum, her ne kadar AKP iktidarı zayıflayıp, halkın desteğini kaybetse de, geleneksel olarak dünyada bu tür zihniyetler, gücü elden bırakmamak için iki yol izler. Geçmişte örneklerini gördüğümüz gibi, tüm totaliter liderler, önce son dakikaya kadar koltuklarını terk etmemek için her türlü alternatifi dener. Buna icabında kan akıtmak da dâhildir. Bu tür liderlere, genelde iktidarla suç ortağı olan, iktidarı kaybettikleri takdirde kendileri de yargılanacak olan yandaşlar gaz verir. Sonuçta ise becerebilirlerse paralarını stokladıkları ve kendilerini emniyette hissedebilecekleri ülkelere kaçar veya kaçmaya çalışırlar. Mesela Malezya gibi. Ama hepsinin unuttuğu tek ve en önemli şey, bu paraları yemenin hiçbir kaçak veya devrik lidere nasip olmadığı. Ben daha yiyebilenini görmedim. Allah ömür verirse göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları