Norm dışı bilinçler
Geçen haftanın gündemi, İstanbul BBB'na CHP ve İYİ Partinin ortak adayı Ekrem İmamoğlu'nun ikinci kez seçilmesi idi. İmamoğlu'nun HDP'nin de kitlesel desteği ile seçilmesiyle rutin gündeme geri dönme çabaları başladı.
Bizler için "rutinleşen" gündem -ne yazık ki- yüzde 15'ler civarında pek çok ürüne "zam" yapılması idi.
Tabii, "klasik" gündemimiz içinde uluslararası ilişkiler, S-400 füzelerinin Rusya'dan, F-15 uçaklarının ise ABD'den alımı tartışmaları da vardı.
Tartışmalar halen de sürüyor.
"Normale" dönmek, aslında "bize ait bir şeyin olmaması" anlamına da geliyor.
Gâvurun (!) ürettiği teknolojinin peşinde kavgalar, kavgalar…
***
Siyasette sorduğumuz soruların yanıtlarını ilgilerden almak zor oluyor.
Ya da, sorduğumuz yerden ses gelmiyor, gelse de başkası üzerinden geliyor.
Örneğin, geçen haftaki yazımda İBB seçilecek adaya İstanbul metropolünün (Kentsel İmparatorluğunun) yönetimi ile ilgili sorular sormuştum.
Yanıt gelmedi.
Öte yandan, CHP'nin "eski" cumhurbaşkanı adayı M. İnce, "yine" Nagehan Alçı üzerinden topluma mesajlarını vermeyi tercih etti.
Neyse geçelim, bunlar derin (!) siyasi ilişkiler içeriyor sanıyorum.
İNSAN VE ROBOT ZİHNİNDE "BİLİNÇ"
Ülkemizin "toplumsal gündemine" çıkamasa da ben farklı bir konuya yer vermek istiyorum:
Dünyanın büyük hızla önemli gelişmeler sağladığı, "rutin" gündemi içine aldığı "İnsan ve Robot Zihninde Bilinç!"
Bugün, "bizim dışımızdaki dünyada", insan ve robotların aynı akla/zihne sahip olup olamayacakları tartışılıyor.
- Robotlar maddidir, insanlar ise ruha da sahiptir,
- Robotlar inorganiktir, bilinç ise organik madde gerektirir,
- Robotlar üretilmiş yapılardır, insanlar ise doğal biçimde doğarlar,
- Robotlar basit yapılardır, insanlar ise karmaşık yapıya sahiptir, diyerek robotların insanla aynı akla sahip olmayacağını savunanlar var.
Bunların karşısında ise, insan beyninin bilgisayar gibi olduğunu, bu durumda robotların da bilinç sahibi olabileceklerini savunlar bulunuyor.
MAKİNE AKLI
Ben de niçin her ikisinin birden gerçek olabileceğini savunuyorum.
Neden olmasın?
Hem organik yapılı bilinç hem de inorganik yapılı bilinç® mümkündür. Buna makine aklı® diyebiliriz.
Tartışılması gereken şudur. Ya da, şimdi söyleyeceklerimi tartışmaya açıyorum:
Makineler birer Frankenstein'a dönüşebilir ya da "ruhlarında"(!) bu vardır. Makineler insanların kontrolünden çıkabilirler.
Bu cümledeki "kontrol" sözcüğü dahi, insanmerkezli yorumların ne kadar insanben'li® (insan egosunun/benliğinin esiri) olduğunu ortaya koymaktadır.
Bizim ona yüklediğimiz özelliğin dışına çıkarsa "bozuk" ya da "hatalı" diyoruz. (Örneğin, Türkiye'de ilk dönemlerdeki santrifüjlü çamaşır makineleri, "yürümeleri" ile ün yapmıştı. Çamaşırı kurularken santrifüj sistemi çalışmaya başlayınca makine sarsıntıdan dolayı yürümeye başlıyordu).
Bir makineye bozuk/hatalı/arızalı vb. sıfatlar takmamız, onların bizleri takmadığı, kendiliklerinden devinime geçebildikleri ve farklı bir eylemde bulunmaları demektir.
İşte ben buna "makine aklı"®, "makine bilinci"® diyorum.
İNSAN DENETİMİNDEN "KAÇIP KURTULAN" CANLI MAKİNELER
İnsanlar, kendi denetimlerinden "kaçıp kurtulanları" ister insan, ister hayvan ve isterse makine olsun sevmezler.
Sevilen özne (makineler de bu anlamda özneleşmiştir), "insana itaat eden öznedir."
Evcil hayvanları sevmemiz de bundandır. Elimizi ısıran hayvandan veya evcilleştiremediğimiz canlılardan uzak dururuz.
Evcilleştirme ise gerçekte bir köleleştirmedir.
"NORM DIŞI BİLİNÇLER"
Sonuçta, kontrolümüz dışındaki, "norm dışı bilinçler"® bizler için arızadır, bozuktur, hatalıdır. Bize karşı hata işlemişlerdir!
Verdiğim örnekte, nesne kendiliğinden -bilinç sahibi- özneye dönüşmektedir.
Yani, yerinden yürüyen çamaşır makinesinin "bizim bildiğimiz/bilmemiz gereken" bir nedeni olmak zorunluluğu yoktur.
Felsefenin yıllardır tartıştığı o "zorunlu bağ" yerine "bağlantısız bir gerekçe"® ya da "insanla bağı olmayan yeni bir zihin oluşumu"® kavramını devreye sokmalıyız diye düşünüyorum.
***
Farklı bir konuyla "rutinin" dışına çıkıp, buraya kadar okuyabildiyseniz hâlâ umut var demektir.