Neoliberalizmin maskesini indirmek insanlık görevidir

erturk-aksun.jpgAraştırmacı yazar Ertürk Akşun’un kaleme aldığı “Şimdi Canavarlar Zamanı”, dünyanın aşırı özgürlüklerle nasıl canavarlaştırıldığının ve yeni bir dünya savaşına ne şekilde sürüklenmekte olduğunun ipuçlarını bulmaya çalışıyor.

Sınırsız özgürlük vaadiyle yola çıkan neoliberalizmin yarattığı devasa eşitsizlikler neticesinde vahşetin kaçınılmaz hale geldiğinin altını çizen Ertürk Akşun sıradaki daha büyük vahşetin yeni dünya savaşı olduğunu işaret ediyor. Kitabın yazılış amacını “bugünü anlamak ve yarının bize neler getireceği üzerine kafa yormak” diye açıklayan Ertürk Akşun, şu değerlendirmeyi yapıyor:

Bazılarımız geleceğin bir yıkım olduğunu, bazılarımızda hâlâ bir umut olduğunu düşünüyor. Teknoloji gelişiyor ve bu nedenle toplumun daha fazla zenginleşeceğini düşünüyorken, tam tersi yoksul halk teknolojinin gelişmesinden, otomasyondan, sadece işsizlik olarak yararlanabiliyor.

İnsanlar çaresizlik İçinde büyük bir boşluğa düşmüş durumda. Gelecekten umudunu kesmiş, ütopyaları artık kalmamış vaziyetteler.

canavar.jpg

Peki bu hale nasıl geldik?

Yaşadığımız dünyanın asıl probleminin neoliberaller ve bu düşüncenin ürünleri olduğunu düşünüyorum. Neoliberalizm teknik olarak iktisadi bir terim olsa bile, karşımıza felsefi, ideolojik, tarihsel, ahlaki yozlaşmanın sebebi olarak çıkıyor. Yürürlüğe girdiği tarih ise 1970'li yılların ortaları.

Neoliberalizmin bizi felsefi anlamda nasıl çürüttüğünü, aydınlanma fikrine nasıl cepheden savaş açtığını, sanatı nasıl yozlaştırdığını ve hatta hatta yok ettiğini, gündelik insan hayatını ve ahlakını nasıl erozyona uğrattığını birçoğumuz fark ediyordur. Yeni bir ortaçağda yaşamamızın ana sebebi maalesef neoliberalizmdir, çünkü aptallaştırmadan ve cahilleştirmeden yönetmek mümkün değildir. Ancak bu yolla Aydınlanmanın kazanımlarından ve ilerlemeci bakıştan kurtulmak mümkündür. Neoliberalizm insanlığı "Yeni Ortaçağ'a sürüklerken, en önemli silahı cahilleştirme, aptallaştırma ve sürüleştirmedir. Bunu yapmak için de felsefi anlamda postmodernizmi kullanır, sanatı bitirirken gerçeklikten uzaklaşmayı kullanır ve insanı bencilleştirirken, narsisizmi kutsallaştırmaktan geri kalmaz.

Tüm bunları açıklamak için öncelikli olarak tarihsel gelişimi anlatmak gerekiyor. Bizi şu içinde yaşadığımız döneme sürükleyen sürece uzunca bakacağız. Bizi ilgilendiren neoliberalizme geçiş ve bunun yansıması olarak ortaya çıkan kavramlar, yönelişler ve siyaset. Neoliberalizm bize özgürlük diye sunuldu. Maskesi hep özgürlük, daha fazla demokrasi ve tüm kültürlerin birleşmesi yani küreselleşme. Bizim buradaki amacımız maskeleri kaldırmak.”

Neoliberalizmin ortaya çıkardığı olguların enine boyuna inceleyen Ertürk Akşun pek çok soruyu ortaya attığı bu çalışmasında cevaplarının da peşinden gidiyor:

*Ütopyadan, distopyaya nasıl geçildi?

*Demokrasi kavramı nasıl tabulaştırıldı?

*Sivil toplum kuruluşları aracılığıyla örgütlenmeye nasıl ket vuruldu, birçok ülkede renkli devrimlerin yolu nasıl açıldı?

*Bireyin özgürleşmesi, herkesin hakikatinin kendine olduğu fikri ve içeriğin değersizleşmesi olarak postmodernizm, yeni bir ortaçağ mı yarattı?

*Ulusal devletin ortadan kalkmasıyla birlikte baş gösteren yeni mafya düzeninin toplumsal, kültürel ve ekonomik bedelleri ne olur?

*Üçüncü dünya ülkelerinin yağmalanması, yeni faşizmi mi doğurmuştur?

Destek Yayınları

Tel:(0212) 252 22 42

asena.jpg

Devlet yöneten hatunlar

Uçsuz bucaksız bozkırda var olma mücadelesinde Türkleri başarıya götüren en önemli özellik kadın ve erkeğin birbirlerini tamamladıklarına olan inançları olmuştur. Türk toplumunda yazılı olmayan ancak her bireyin uymak zorunda olduğu kuralları ifade eden töre; sosyal, siyasi, askerî ve iktisadi hayatta kadın ve erkeğin hak ve yetkilerini liyakat ve adalet esasına göre belirlemiştir.

Aileden devlete giden yapıda ve var olma mücadelesinde, hayatın getirdikleri ile birlikte mücadele etme anlayışından hareket edilerek, kadın daima erkeğinin yanında yer almış; hem aileyi hem de yeri geldiğinde devleti yönetmiştir. İşte bu anlayışın bir yansıması ve sonucu olarak da Türk tarihinde onlarca kadın tahta geçip devleti yönetmiştir.

Prof. Dr. Muallâ Uydu Yücel’in “Bozkırın Asenaları/Türk Tarihinde Kadın Liderler” adlı bu çalışmasında, MÖ. 6. yüzyılda yaşayan Türk tarihinin ilk hükümdarı Tomris Hatun’dan, Kırgızların 19. yüzyıldaki bağımsızlık mücadelesinin yılmaz neferi Kurbancan Datha’ya; Sabar Kağanlığı’nın muktedir gücü Boğarık Hatun’dan, Abbâsî Devleti’ni yöneten Valide Sultan Şağab Hatun’a; Büyük Selçuklu Devleti’nin son terken hatunu Gevher Hatun’dan, Türkiye Selçukluları Sultanı I. Kılıçarslan’ın ömrünü oğluna adayan eşi Ayşe Hatun’a; Hindistan’ın kahraman kadın hükümdarı Raziye Begüm Sultan’dan, Kayı boyunun dirayetli hatunu Hayme Ana’ya kadar “Altun Özük Uz Hatun: Altın Gibi Temiz, Akıllı ve Bilgili Hatun” ünvanını hak eden bütün kadın hükümdarlarımız anlatılmakta. Yücel, bu kitabı yazmaktaki amacının, tarihimizin güçlü kadınlarının çok az bilinen hayat hikâyelerini bir araya getirerek günümüz nesline yeniden hatırlatmak olduğunu belirtiyor.

Timaş Yayınları

Tel:(0212) 511 24 24

Yazarın Diğer Yazıları