Nefret dili
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Aydın''da AKP Genel Başkanı olarak katıldığı toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada kendisine ve partisine destek isterken konuşmasında "14 Mayıs''ta bunlara öyle çakalım ki bir daha bellerini doğrultamasınlar" dedi.
Söyleyecek sözü kalmayan ve kaybetme paniği yaşayanlar ancak nefret dili kullanır.
AKP Genel Başkanı da olsa, böyle konuşarak toplumda kamplaşma yaratmak, kısa dönemde oy getirebilir ve fakat uzun dönemde başta güven sorunu ve bağlı olarak da, siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar yaratır.
11 ilde ağır kayıplara neden olan deprem; aynı zamanda nefret dili ile oy toplamaya değer mi? sorusunu da gündeme getirdi.
Cumhurbaşkanı nefret diliyle konuşunca, bu dil iktidar veya muhalefet olsun topluma da yansıyor.
Twitter''da Deniz Baykal için birisi "Başımıza gelen her belanın sebebi sensin. Tarih seni affetmeyecek" diye yazmış.
Deniz Baykal''la yakın çalışmış ve tanıyanlar olarak; ben ve arkadaşlarımın, bir kişinin Deniz Baykal''a karşı neden bu kadar nefret dili kullandığını, neden bu kadar tepkili olduğunu ve neden bu kadar yanlış yaptığını anlamamız mümkün değildir. Bu şekilde beyaza siyah demek yanlış bilgiden kaynaklanmaz. Çünkü gerçekler ortadadır. Bu dili kullananlar ancak ve ancak geçmişte siyasi başarısızlıklarını örtmek için, Deniz Baykal''ı suçlayarak kendilerini kandırırlar.
Türkiye ABD''ye karşı iki defa dik durdu... Birisi 1974 Kıbrıs Barış Harekatı… Diğeri de 1 Mart 2003 Tezkeresi.
25 Şubat 2003''te Meclise sunulan tezkerede, ABD''nin Irak''ı işgali için Türk hava sahasını, liman ve topraklarını kullanmasına izin isteniyordu. Baykal ve CHP bu tezkereye karşı çıkarak, Türkiye''yi bedel ödemekten kurtardı.
Deniz Baykal 1 Mart Tezkeresinin kahramanıdır.
4 Ekim 1989 günü 2172 sayılı Kanun, madenlerin devlet tarafından işletilmesini düzenliyordu. Bu düzenleme temelinde birçok maden devletleştirildi. Adalet Partisi Cumhuriyet Senatosu Grubu 2172 Sayılı Yasanın biçim ve öz yönünden iptali için Anayasa Mahkemesi''ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, 1979/1 Esas, 1979/30 karar sayılı ve 21.6.1979 günlü kararıyla bu başvuruyu reddetti. Sonraki iktidarlar bu yasayı değiştirdi. Ne var ki Türkiye ''''ya maden ya çevre'''' paradoksu içinde kaldı. Bu madenleri devlet çıkarsaydı, sosyal maliyetini de hesap eder ve çevreye zarar vermeden çıkarırdı.
Madenlerin devletleştirilmesinde Enerji Bakanı, Deniz Baykal idi.
Baykal''a en fazla haksızlık edenler "2003 yılında AKP Genel Başkanı olan Tayyip Erdoğan''ın engellenen milletvekilliğinin yolunu açtı.'''' şeklinde iddiada bulunanlardır. Bu iddiaların kaynağı da Baykal genel başkan iken, milletvekili yapılmayan bazı eski milletvekilleridir.
Gerçekler ise farklıdır; 2003 genel seçimlerinde AKP geçerli oyların yüzde 34,29''unu alarak 363 milletvekilliği kazandı. CHP ise oyların yüzde 19,38''ini alan 178 milletvekili çıkardı. Ayrıca 9 bağımsız aday da TBMM''ye girdi.
Deniz Baykal, partinin yetkili kurulları ile tartışarak ve karar alarak, Siirt''te yapılacak ara seçim öncesinde Meclis''te yapılan Anayasa değişikliğiyle Erdoğan''ın milletvekili seçilmesinin önündeki engelin kaldırılmasına destek verdi.
CHP Anayasa değişikliğine evet demeseydi, AKP mağduriyeti de kullanarak, o rüzgârla oylarını yüzde 50 üstüne çıkarırdı ve başkanlığa geçişi daha erken yapabilirdi. CHP de oy kaybeder ve Meclis''teki sayısı düşerdi.
Bütün bunları bir yana bırakalım, aslında demokrasiye inanan, halkın siyasi tercihlerine saygılı bir liderin, başka türlü davranması yanlış oldurdu.
Deniz Baykal halka çok yakın bir liderdi. O kadar ki her isteyen vatandaş, Deniz Baykal''a evinin telefonundan ulaşırdı. Bu uygulama Cumhuriyet tarihinde bir ilk ve aynı zamanda da sondur.
Baykal 2015 Haziran seçimlerinden sonra, Erdoğan''ın daveti üzerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''na haber verip olurunu aldıktan sonra Beştepe''de görüşmeye gitti. Görüşme kamuoyuna açıklandı. Baykal en yaşlı üye olarak geçici Meclis Başkanı''ydı ve koalisyon tartışmalarıyla ilgili olarak da "burada benim bir koalisyon görüşmesi yapma konumum yok. Olamaz" şeklinde de bir açıklama yaptı.
Bu görüşmenin altında senaryo aramak, öküzün altında buzağı aramaya benzer.
Her yanlışın negatif enerjisi o yanlışı yapanlara döner. Güneş balçıkla sıvanmaz ve bugün de şahit olduğumuz üzere gerçekler er ya da geç ortaya çıkar.