Ne çektin be Aydın Doğan...

‘Ben muhalifim, “büyüyerek bölünme”ye karşıyım, millete açtığınız savaşın parçası olmayacağım arkadaş!’diye tavrını net olarak ortaya koymayan her gazeteye, -değilse bile her medya grubuna- en az bir akil
düşüyor ya;
“Sürecin” kaçınılmaz sonucu, “akilime laf söyletmem” refleksiyle hareket eden basın yayın organları, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin parti grubunda yaptığı konuşmanın önemli bölümünü buharlaştırdı.
Star, Sabah, Vatan, Yeni Akit, Yeni Şafak, Akşam, Radikal, Hürriyet... Dün bu gazetelerde, Bahçeli’nin konuşmasının başı vardı, sonu vardı, ortası olmadığına göre muhtemelen “dağa kaçırılmıştı” !


***


Hiçbir gazete, -propaganda bülteni değilse- hiçbir siyasinin konuşmasını baştan aşağı yayınlamayacak tabii.
Ama “haber” dediğimiz şeyin “güncel” olması, “ilgi çekici” olması, “önemli” olması gibi temel bir takım ölçüleri varsa ve Türkiye’nin en önemli gündem maddesi AKP’nin PKK ve Abdullah Öcalan ile yürüttüğü pazarlık ise en azından bu paraleldeki gelişmelerin okura, izleyiciye, dinleyiciye öncelikle ve özellikle aktarılması gerekmez mi?
En azından bütün ülkenin kilitlendiği ve devletin geleceğinin şekillendirildiği bu konuda, aynı zamanda “kamu görevi” de yapan gazetecilerin, halka “fotoğrafın tamamını” göstermesi gerekmez mi?
Gerekir gerekmesine de; bu sorumluluğu taşıyan gazeteciler, köşe yazarları ve patronlar “akil” sıfatıyla “sürece” dahil edilince “milli” olmaktan çıkıp “şahsileşiveriyor” mesele!
Özetle;
Muhalefet lideri “akilleri” mi eleştiriyor; zinhar duymamalı hiç kimse, gölge, leke, şüphe düşmemeli isimlerine...
Dolayısıyla;
Fehmi Koru tutuyor, Hasan Karakaya kesiyor, Hilal Kaplan pişiriyor, Arzuhan Doğan Yalçındağ yiyor...
(Bu arada çalıştıkları gazeteler Bahçeli’nin akil eleştirilerini sayfalarına taşıyan Vedat Bilgin, Ahmet Taşgetiren, Etyen Mahçupyan, Yıldıray Oğur, Oral Çalışlar vs. de boyunları bükük “hani bize, hani bize perde” diyor!)


***


Bahçeli;
“AKP ve PKK’nın emirnamelerini yerine getiriyorlar” diyor akiller için,
“İhanet sürecine memur olarak dahil edildiler” diyor, “Bölücülüğün kabullendirilmesi için psikolojik harekata başladılar” diyor, en hafif tabirle “aklı karışıklar” olarak nitelendiriyor, “Türk-Kürt ayrımını kaşıdıklarını, kardeş ihtilafını kamçıladıklarını” söylüyor, bu işi “kalleşliğin ileri derecesi” olarak tanımlıyor...
Akillerin “PKK tetikçisi” ve “AKP propagandisti” olduklarını ileri sürüyor.
MHP liderinin ince göndermesiyle “63’lükler”den biri de Hürriyet’in patroniçesi!
Düşünün şimdi;
Hürriyet’in muhabiri bu sözleri geçebilir mi? O geçse editör girmesine izin verir mi? O verse Yayın Yönetmeni “işimizden mi edeceksiniz” diye sayfayı iptal etmez mi?
İşin hangi aşamasında devreye girdi bilinmez ama “akil sansürü” önceki gün Bahçeli’nin konuşmasına başladığı an itibarıyla etkisini gösterdi.
Önce gazetenin internet sitesinde;
MHP lideri konuşmaya başladı. Seri biçimde konuşmayı geçen Hürriyet bir ara “durakladı” . “Tehlike” geçince kaldığı yerden devam etti, Bahçeli’nin sözlerini iletmeye.
Aynı kesinti, ertesi gün gazeteye de yansıdı haliyle!


***


Yalnız anlamadığım bir şey var:
Madem gazeteyi “patron” ve “işleri” için “koruma kalkanı” olarak dizayn ettiniz, hangi kafayla Bahçeli’nin konuşmasının “en zararsız” yerinin “2 komisyon önerisi” olduğuna kanaat getirdiniz?


***


Neydi Bahçeli’nin iki teklifinden
biri?
“57’nci koalisyon hükümeti dönemini tüm ayrıntılarıyla araştıracak bir Meclis Araştırma Komisyonu”nun hemen hayata geçirilmesi!
Hürriyet’teki arkadaşlar Pazar günü attıkları “dahiyane” manşetteki gibi incelemeye tabi tutulacak olanın “Bahçeli dönemi” olacağını, “Mesut Yılmaz dönemi”nin, “Hüsamettin Özkan dönemi” nin, rahmetli oldu ama, “İsmail Cem dönemi” nin es geçileceğini zannediyorlar belli ki!
Yoksa, patronunu bu kadar düşünen bir gazete yönetimi;
İçinden Başbakan Yardımcılarına “şu yasayı geri çek” / “şu yasayı çıkar” talimatları veren medya patronlarının,
“Ecevit’siz ve MHP’siz” koalisyon tezgahlarının kurulduğu medya plazaların,
“Bir Başbakan Yardımcısı ile bir medya patronunun ayarladığı” Pamukbank operasyonunun...
“Bir Başbakan Yardımcısı ile bir medya patronunun” bir başka medya patronunu imha için yaptıkları 7 saatlik “plan semineri(!)” nin,
TÜSİAD destekli sivil darbe girişiminin,
Frankfurt’ta bir başbakan yardımcısı, biri potansiyel başbakan adayı olmak üzere üç siyasi parti lideri ve bir medya patronunun “Büyük AB Uzlaşması”nın,
POAŞ’ın, Dışbank’ın,
Ertuğrul Özkök’ün, bugün Habertürk’ün başında iştahla “O dönem incelenecek” manşeti atan Fatih Altaylı’nın,
Ve daha kimlerin, nelerin çıkacağı günlerin didiklenmesini teşvik için tribün liderliğini üstlenir mi?


***


Mesela “o komisyon”, incelemelerine, dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’dan başlayarak görevlerini bırakmak durumunda kalan bakanlarını dinleyerek başlasa...
Böyle dostları varken, düşman gerekmez Doğan Grubu’na...
Kraldan çok kralcılık yapayım, takla atayım, kaş yapayım derken göz çıkaran bu kadrodan ne çektin be Aydın Doğan... Ne çektin!..

Yazarın Diğer Yazıları