NATO'nun PKK/YPG Planı
Türkiye'nin NATO ve NATO deyince onunla örtüşen ABD ile ilişkileri bir süredir çoklu kriz halinde.
Suriye konusunda da ABD ve Avrupa'nın planlarının Türkiye'nin çıkarlarıyla örtüşmediği gibi çakıştığı bir süreç içindeyiz. Bunda da, YPG'nin PKK'nın bir kolu olarak terör örgütü kabul edilmemesi sorun listesinin başındaki konu.
Diğer taraftan 2017'den bu yana Türkiye'nin Rus S400 sistemi alımı süreciyle birlikte ABD ve NATO ile anlaşmazlık bu krizin suyun üstündeki kısmı oldu.
Bunun yanında Türkiye'nin Suriye'de Rusya ile işbirliği yapması, S400'lerden başka yeni askeri işbirliklerine başlayabileceği açıklamaları Türkiye'nin Batı'da ve NATO içindeki konumunda sorgulamaların başlamasına neden olmuştur.
Türkiye kriz ve çatışmaların başladığı 2011'den bu yana Suriye politikasını ve bunun içinde de PYD/YPG'nin konumu yanlış ele almış, denklemi ve tezlerini yanlış kurgulamıştır. PYD/YPG'nin de terör örgütü kabul edilmesi talebi geç kalmıştır. Çünkü öncesinde YPG'nin bağlı olduğu PKK ile yürütülen bir müzakere süreci vardır. Hal böyle olunca, YPG'yi terör örgütü listesine alın talebi inandırıcı olmamıştır.
Batı'nın terör örgütüne bakışındaki iki yüzlülüğü biliyoruz ama kendi terörle mücadele strateji dokümanlarında ve yasalarındaki terör örgütüyle müzakere edilmez ilişki kurulmaz kriterlerini Türkiye'ye karşı koz olarak kullanıyorlar. Batı, terör örgütleriyle görüşmem ama hak arayan isyancı (insurgency) örgütlerle görüşebilirim diyor. İşte dananın kuyruğu burada kopuyor. Batı PYD/YPG'ye bu statüde muamele yapıyor.
YPG konusunda Batı'dan istediği desteği bir türlü alamayan Türkiye'nin, Batı-NATO bünyesindeki güvenirliğinin sorgulanmasının iyice arttığı, Rusya'ya daha da yaklaşma suçlamalarının yoğunlaştığı bir ortamda Türkiye yanlış bir adım daha atmıştır.
YPG'nin terör örgütü olarak kabul ederek Türkiye'ye yönelik Suriye'deki tehdide bu kapsamda müdahale edilip Türkiye'ye destek verilmesini sağlamak için Polonya ve Baltık ülkelerinin muhtemel Rus saldırılarından korunmasına yönelik NATO savunma planının onaylanmasını geciktirmesi Türkiye'ye yönelik şüpheleri artırmıştır.
Çünkü Türkiye'nin onayını geciktirdiği plan Rus tehdidine karşıdır ve Türkiye sanki Rusya'nın yanında yer alıyormuş algısı yaratması söz konusudur.
Tam da Türkiye-NATO/ABD arasındaki bu kriz ortamında Rusya'dan gelen Türkiye'ye yeni S400'ler dahil daha fazla askeri sistemler satılacağı, işbirliğinin gelişeceği yönündeki açıklamaların bu krizi daha da alevlendirmek için yapıldığını not etmek gerekir.
Bu gelişmeler Türkiye'nin NATO içindeki güvenirliğini zedeleyebilecek, sorgulanmasını artırabilecektir. Bunun Türkiye'nin NATO'dan çıkarılmasına kadar gideceğini düşünmüyorum. Çünkü NATO anlaşmasında üyelikten çıkarma konusu düzenlenmemiştir.
Ancak, NATO'dan çıkarmak için gerekçeler bulmanın mümkün olduğunu belirtelim. Bunu ayrıca yazarız.
Diğer taraftan Türkiye'nin NATO'daki son çıkışının (YPG-Baltık planı) zamanlaması dikkat çekicidir. 35 yıldır Türkiye'ye saldırı yapan PKK konusunda NATO'yu harekete geçirmeyen, 5. maddenin uygulanmasını istemeyen Türkiye'nin tam da Almanya'nın önerisi olarak Suriye kuzeyine bir NATO gücü gönderilmesinin konuşulacağı NATO zirvesi öncesinde YPG çıkışı yapması manidar.
NATO'nun bir terör örgütü listesi uygulaması yoktur. Hem NATO'nun bir terör örgütü listesi yoktur hem de her üyenin terör örgütü listesi hazırlama yöntemleri kriterleri farklıdır. Dolayısıyla NATO'nun YPG'yi terör örgütü olarak kabul etmesi söz konusu olmayacak.
ABD ve Avrupa PKK'yı terör örgütü kabul etmesine rağmen PKK'ya karşı bir mücadeleye girmedikleri ortadayken YPG konusundaki bu çıkış attığın taşın ürküttüğün kurbağaya değmemesinden başka bir şey değildir.
Macron'un NATO'nun beyin ölümü gerçekleştiği çıkışı üzerinden Türk yetkililerin Macron'a yönelik sert karşılıklarının yanında NATO'yu canla başla savunan söylemleri NATO zirvesinden Türkiye'yi Suriye kuzeyindeki tehditlerden korumaya yönelik önerilerine sıcak bakacağı havası oluşturmuştur.
Tam da bu nedenle, Türkiye'nin NATO'daki bu çıkışı, Suriye kuzeyine Türkiye'nin güvenliğini sağlama o bölgeden gelen saldırıların önlenmesi bağlamında NATO kuvvetlerinin yerleştirilmesinin önünü de açabilecektir. Bugün başlayan NATO zirvesinin öncelikli konusu budur.
YPG'ye terör örgütü demeden Suriye kuzeyinden Türkiye'ye gelen saldırıları önlemek ve Suriye kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturmak maksadıyla Almanya liderliğinde bir NATO istikrar gücü (Körfez ülkeleri de hem askeri hem de ekonomik katkı sağlayabilir) Suriye kuzeyinde öncelikle Fırat doğusuna, sonra da İdlib'teki gelişmelere bağlı olarak Hatay-İdlib sınır hattına konuşlandırılabilecektir. 2018 NATO liderler zirvesinde alınan kararlarda bunun alt yapısı var.
Türkiye-Almanya-İngiltere-Fransa liderlerinin Suriye konulu 4'lü zirvesinin ana konusu da bu olacaktır.
"İyi işte bak, NATO Türkiye'yi korumak için adım atıyor" denilebilir. Ama o sadece görünen resim. Böyle bir adım aslında Suriye kuzeyinde SDG/YPG güdümünde bir özerk bölgeye açılan NATO şemsiyesi olacaktır. NATO'daki plan budur.
Rusya ne mi der? Onu da ABD ayarlayacaktır.