Müzakerede başarısızlık çatışmaya neden olur mu
KKTC Dışişleri Bakanı Özdil Nami, Güney Kıbrıs’ta yayımlanan Politis Gazetesi’ne verdiği mülakatta, Kıbrıs Türk ve Rum tarafı arasında sürdürülen müzakerelerin ilerleyiş hızından memnun olmadığını söyledi. Dışişleri Bakanı Nami, Kıbrıs’ta tarafların uzlaşıya vardıkları ortak açıklamanın müzakerelerin sonuca ulaşacağı umudunu verdiğini ve büyük önem taşıdığını belirterek, sürecin günümüzde vardığı noktanın “Kıbrıs’taki her iki taraf için hayal kırıklığı olduğunu” ifade etti. Ortak açıklamanın gayet net olduğunu ve çeşitli kesimlerce farklı yorumlanmasına anlam veremediğini vurgulayan Nami, burada uzlaşıya varılanlara bakıldığında, sürecin devamında daha fazla uzlaşı olmamasının hayal kırıklığı yarattığını belirtti.
KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, “Sigma” kanalına verdiği söyleşide, Maraş’ın güven yaratıcı önlemlerin değil, Kıbrıs sorununun bütünlüklü çözümün parçası olduğunu ifade etti. Talat müzakerelerin akıbetinden endişe duyduğunu; müzakerelerin, ilke olarak değerinin düşürüldüğünü ve liderlerin temsilcileri arasında yapılmaya başlandığını belirtti.
Müzakerelerin, hemen liderler düzeyine yükseltilmesi gerektiğini söyleyen Talat, bunun ön şart olduğunu aksi halde çözümün, imkansız değil ama, çok zor olacağını ifade etti
Talat, kendi şahsi fikrinin, yapılan yöntemin yanlış olduğu şeklinde olduğunu söyledi.
KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ise geçtiğimiz hafta sonu katıldığı bir toplantıda yaptığı açıklamada müzakerelerde Kıbrıs Rum tarafından antlaşma yönünde istek görmediğini söyledi. Eroğlu, müzakere sürecinde her zaman Kıbrıs Türk tarafının taviz vermesi beklentisi bulunduğunu, ancak karşılarında taviz vermeyi düşünmeyen bir taraf bulunduğunu vurguladı. Müzakerelerde al-ver sürecine girileceğini, ancak sadece almayı düşünen bir tarafla müzakere etmenin mümkün olmadığını belirten Eroğlu, “Karşı tarafta samimiyet ve istek göremiyorum” dedi. Güney Kıbrıs’ın müzakerelerin ileriki safhalarında tavır değişikliği içerisine girmesini beklediğini kaydeden Eroğlu, Güney Kıbrıs’ın da taviz vermeye yanaşması gerektiğini söyledi. Güney Kıbrıs’ın müzakerelerde 1974 sonrasını da dikkate alması gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs Rum tarafının geçen 40 yılı yok saymaya kalkışması halinde müzakerelerin kilitlenebileceğini söyledi. Geçen 40 yılın önemine atıfta bulunan Eroğlu, Kıbrıs Türk tarafının adanın kuzeyini yeniden vatan yaptığını, yerleştiğini ve kökleştiğini, tüm dünyanın bunu görmesi gerektiğini kaydetti.
KKTC’deki yetkili makamların samimi ve iyi niyetli çözüm çabaları sürerken son dönemde ABD ve AB’nin sürdürülmekte olan müzakere sürecine etkin bir şekilde dahil olmayı istemeleri midemi bulandırmaktadır. İster istemez daha geçtiğimiz 24 Nisan gününde 10. yıldönümünü ibretle hatırladığımız Annan Planı referandumu günlerindeki varlığımızı tehdit eden tehlikeler belleğimizde tazelenmektedir. Anlaşmaya “evet” dememiz halinde başımıza eurolar yağacak, KKTC’e tanınacak, ambargo ve izolasyonlar kalkacak, kısaca Kıbrıs Türkü çağdaş dünya içerisinde hak ettiği yeri alacak diye kandırılmadık mı? Batı’nın yalanlarına inanıp “evet” denmedi mi? Son on yılda verilen hangi söz tutuldu? Hangi vaat yerine getirildi? Batı şimdi yeni oyunlar peşindedir.
Türk müzakereci Kudret Özersay ve Rum müzakereci Andreas Mavroyannis’in, ABD’nin Lefkoşa Büyükelçisi John Koenig’in peşine takılarak, “siyahlar ile beyazlar arasındaki uzlaşı deneyimini yakından gözlemlemek” üzere Güney Afrika’ya gitmeleri sizce sürece ne kadar katkı koyacaktır?
2009’da Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso tarafından çözüm görüşmelerini desteklemek ve AB ile ilgili konularda koordinasyon sağlamak amacıyla oluşturulan Kıbrıs Yönlendirme Grubu’nun geçtiğimiz Mart ayı sonundaki toplantısının yol haritası nedir ve çözüme katkısı ne olacaktır?
Bu ayın başında Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stephan Füle ve ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Eric Rubin’in adaya yaptıkları, Türk ve Rum liderlerle ayrı ayrı Kıbrıs sorununu masaya yatıran toplantılarının, yakın geçmişte yaşananları da göz önüne alarak, başımıza yeni dertler açmak amacı gütmediğini kim garanti edebilir?
Her an yeni bir şer planı, yeni bir tuzakla karşılaşma olasılığımız yüksektir. Kıbrıs etrafındaki doğal zenginlikler, Kıbrıs’ın stratejik konumu ve Rumların inatla uzlaşmazlık yolundan vazgeçmemeleri adada her an huzurun bozulmasına neden olabilecektir. Adada 1974 Barış Harekatı’dan beri sağlanmış olan barış ortamı İsrail, ABD, AB, hatta Rusya ve Çin’in de müdahil olmalarıyla bir kez daha tehdit altındadır.