Murat Özçelik’e göre; "Bakan Atalay beceriksiz..."
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Büyükelçi Murat Özçelik’in istifası AKP iktidarında şokun yanı sıra paniğe de sebep oldu. Hükümet sözcüleri ısrarla, “İstifa da yok, görevden alma da yok” deseler de artık olup bitenleri gizleyemez hale geldiler. Murat Özçelik’in Başbakana gönderdiği mektup, “istifa” mektubu. İstifa tek taraflı çalışan bir müessesedir. Başbakan kabul etmemiş ve hatta görevine dönmesi için Murat Özçelik’e baskı kurmuş olabilir. Ama ok yaydan çıkmış bir kere. Hükümetin “görevinin başında” dediği Özçelik, bu satırların yazıldığı saatlerde hala KDGM binasında ve makamda bulunmuyordu. Murat Özçelik’in nerede olduğunu bilen de yoktu. Tayyip Erdoğan’ın görev verdiği kurmayları, Özçelik ile telefon diplomasisini sürdürmek için kıvranıyordu. KDGM’nin internet sitesinde Müsteşar bölümünün altında bembeyaz bir sayfa var. Onca habere rağmen, “basın duyuruları” kısmında ise tek satır yoktu.
Bu puslu istifa hikayesinin biraz daha derinlerine inelim..
Büyükelçinin istifasının şifreleri bizzat kendi kullandığı şu sözlerde saklı:
“Oslo’da dağdakilerle görüşüldü, bir şey çıkmadı. Ellerine yüzlerine bulaştırdılar. İmralı ile görüşüldü. Bir şey çıkmadı. Hatta İmralı’dakinin verdiği mesajların olumlu olabileceklerini örgüt uygulamazken, ne kadar olumsuz mesajı varsa eksiksiz uyguladı. Ben bunlarla değil, anayasal zeminde yer alan, parlamentodaki siyasi uzantıları ile görüşürüm. Dağdakilerle görüşme, ancak bunların yapılacak operasyonlarla burnu sürtüldükten sonra yapılabilir. Masaya kolları, kanatları kırık bir şekilde getirtilirler. O zaman bu görüşme mümkün olabilir. Bu strateji Başbakan’ın kafasına yattı. Ancak Beşir Atalay bir türlü bu plana ikna olmadı.”
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın bu istifayı nasıl hazmettiğini bilemiyorum. Atalay, dışarıya ne söylerse söylesin içinden derin bir “oh” çektiğine de eminim. Başbakan Tayyip Erdoğan ise istifa konularında pek gariptir. Kendi deyimiyle “atanmışların” kafa tutarak istifa etmesini hiç mi hiç içine sindiremez. Erdoğan, “Bir atanmış, bir görevden ayrılacaksa ona ancak ben hükmederim” halet-i ruhiyesi içinde yaşar. Sultan hazretlerinin gözünde “atanmışların” ömrü iki dudak arasındadır; “Gel denir gelinir, git dendiyse de gidilir”.
Kıymetli okuyucularım lütfen bu satırları bir yere not edin!..
Görünürde, sonucu ne olursa Murat Özçelik’in yaptığı bu çıkış Tayyip Erdoğan’ın siyaset hayatının geleceği ile ilgili çok önemli bir işaret fişeğidir. Bu aynı zamanda Sultan Erdoğan’ın siyaset hayatında çok önemli bir kırılma noktasıdır.
AKP’nin tıbbı
Eski futbolcu ve de tiyatrocu Tayyip Erdoğan ve kabinesinin gösterilerle başlattığı “okul sütü” projesinin nasıl bir rezalet ve skandala sebep olduğunu hep birlikte izliyoruz. AKP sözcüleri, süt yüzünden meydana gelen zehirlenmelere, “psikolojik” , “alerjik” gibi yorumlarda bulundular. Rezalet boyutundaki skandalı yüzsüzce örtbas etmeye çalıştılar.
Ne yazık ki; bu özel tiyatrodan da AKP’nin tıbbı ortaya çıktı. Artık bundan sonra hastanelere koşmayın, doktora da sormayın, en yakınınızdaki AKP yetkilisine gidin; o sizin hastalığınıza teşhis koysun.
Bizim mesleğimiz doktorluk olmadığı için meydana gelen skandalı doktor kökenli eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a sorduk. Bakın Durmuş ne dedi:
“Bu besin zehirlenmesidir. Havalar beklenenden daha fazla ısındı. Soğuk zincire riayet edilmedi. Okullara götürülüp depo edildi. Bilinçsiz ve dikkatsiz bir dağıtım yapıldı. Belli bir süre konsantre süt saklanabilir ama belli koşulları taşımak kaydı ile. Alerji çok nadirdir. Sütlerin uzun süre kalması ile ilgili kimyasallar var onların yan etkisi olarak da düşünmüyorum. Bozulmuş sütün cevabıdır bu. Dolayısıyla çocuklarda bulantı, kusma ve karın ağrısı vardır.
Bunu her tıp mensubu bilir. Diyarbakır Valisinin açıklamaları konuyu çarpıtmak için. Süt, AKP tarafından dağıtılınca tıp alt üst ediliyor. Böyle bir rezalet olmaz. Sütler nakil sırasında, saklanma aşamasında dikkat edilmeyince, tarih geçtiğinde veya ilk hazırlık aşamasında iyi hazırlanmadıysa bu şekilde olur. Bugün Ankara’da 24-27 dereceye çıkan bir ısı varsa Diyarbakır’da kaç dereceydi. Bu sütler kaç gün buzdolabından uzak saklandı. Bunlar basit şeyleri bile çarpıtıyorlar. Tıbbın temel kurallarını alt üst ediyorlar.
Süt o kadar alerjen etkisi olan bir şey değil. Alerjide döküntü olur. Bulantı, kusma ve ishal olmaz. Cehaletin bu kadarı ancak tahsille mümkün. 540 sayılı gıda yasası ile ilgili kanunda ’bozulan gıdaları vakıflara verelim, vakıflar onları kullanışlı hale getirsin kullansın’dediler. Bir gıdada enfeksiyon varsa bunun düzeltilmesi mümkün müdür? AKP zihniyeti budur. Çağdışıdır, ilkeldir. Tamamen tıbbın kabul etmediği bir savunma sistemi içerisine giriyorlar. Süt yaz günü bozulur. Bozulmasın diye içerisine bir takım kimyasallar katılır. Nakillerde soğuk zincire riayet edilmez, korunmaz ise bunda streptokok enfeksiyonları görülür bu kadar basit.
Tezgâh. Kendi yandaş müstecirlerini zengin etmek için çocuklarımızın sağlığını tehlikeye atıyorlar. Siz asgari ücretle geçinen ailelerin ihtiyaçlarını gidermiyorsunuz, birçok insanı açlığa mahkûm ediyorsunuz, bir süt parasını verin aileye. Aile bakkaldan günlük taze süt alsın. En azından buzdolabından alır. Bunlar kamyonlarla taşınmış. Okullarımızın hiç birinde buzdolabı yok. Süt ihmalden bozulmuştur. Müstecir dikkatsizdir ve AKP’de bu konuları çarpıtıyor. Başbakan çıkıyor, ’7milyon 200 bin kişiye süt veriyoruz’diyor. Bununla birilerini zengin ediyorlar. Hâlbuki bu sütü bakkaldan satın alırlarsa Türkiye’de esnaflar da, bakkallar da yaşar. AKP’lilerden kendilerinden başka kimseye hayat hakkı tanımıyorlar. ”
AKP son günlerde gıda işlerine çok daldı. Pek hayra alamet değil. Dikkat edin!..