Mümtaz Turhan Sempozyumu
Gazi Üniversitesinde 02/03Kasım 2009 tarihinde “Aramızdan Ayrılışının 40. Yılında Prof. Dr. Mümtaz Turhan” adlı bir sempozyum düzenlendi. İki gün süren sempozyumda Türk Düşünce Hayatının en önemli şahsiyetlerinden olan Prof. Dr. Mümtaz Turhan çeşitli yönleriyle tartışıldı. Sempozyum, “Doğu-Batı”, “Batılılaşma, Modernleşme, Çağdaşlaşma: Kavram Farklılıkları”, “Milletleşme ve Modernleşme”, “Avrupa ve Amerika’ya Öğrenci Gönderme”, “Bilim, Teknik ve Kalkınma”, “Eğitim” başlıkları altında gerçekleştirildi.
Bilim ve değerin, itibar görmediği yerden göç ettiğini sosyolojik gerçekler söyler. Mümtaz Turhan’ın bu dünyadan bu yüzden göç ettiğini elbette söylemiyoruz. Ancak onun düşünce ve eserlerinin layık olduğu ilgiyi görmediğini söylüyoruz. Mümtaz Turhan sağlığında kıymeti fark edilmiş, ancak bilinçli olarak varlığı görülmezden gelinmiş bu vatanın evlatlarından birisidir. Türkiye’deki aydının katı ideolojik tutumu ve siyasetin kör yaklaşımı Turhan’ın ortaya koyduğu görüşlerin hayata geçirilmesini engellemiştir. Burada hüzünle ifade etmek gerekir ki, Turhan’ın eserleri çorak düşünce hayatının üzerine serpilen rahmet gibiydi. Türkiye’deki aydınlar ve siyasetçiler onun düşüncelerini sünger gibi emmek yerine mermer gibi itmek muamelesine tabi tutmuşlardır. Bu nedenle Türkiye hâlâ günümüz sorunlarının altından kalkacak entelektüel kapasiteyi yaratamamıştır. Onun izlediği çizginin zaman içinde geliştirilmesi yerine terk edilmiş olması, bugünkü Türkiye’nin karşılaştığı sorunlara etkili cevap verilememesi sonucunu doğurmuştur. Türk aydını ve siyaset adamları onlar gibi Türkiye’nin gerçeklerinden yola çıkarak karşılaşılan sorunları çözümlemek yerine farklı toplumlara özgü ithal çözüm yöntemlerini benimsemeleri kafaların iyiden iyiye karışmasına neden olmuştur.
Mümtaz Turhan, geri kalmış olma sorununun özünü kavramış bir düşünce adamıydı. O, Türkiye’nin önündeki tek yolun Batı medeniyetinin temel öğelerini yaşama geçirmek olduğunu söyler. Bu öğeler ilim ve ilim zihniyetidir. Ona göre ilmin uygulaması olan teknik; ilim zihniyetinin gelişeceği çevrenin koşulu olarak hukuk ve özgürlük esas olmalıdır. Bu nedenle Turhan, düşüncelerinin odağına bu değerleri koymuştur. O, Batılılaşmayı bir put ya da amaç olarak almamış, batının bilim zihniyetini almayı var olmanın zorunlu şartı olarak görmüştür. Turhan, alternatifinin olmadığını düşündüğü bir çareyi topluma kabul ettirmek için çabalamıştır. Amacı açıktır: Benliği ve kimliği kaybetmeden Batı’nın bilimini almak. Turhan batılılaşmadan söz eder ama “batıcı” değildir.
Hiç kuşkusuz Turhan, Türk düşünce tarihinin zirvelerindendir. Türk toplumunun sahip olduğu medeniyet dünyasını Batı medeniyeti ile sentezleme çalışmalarının en önemlilerinden birisi onundur. Türkiye’nin ölüm kalım davası olan kalkınma meselesinde, ütopyaya olduğu kadar ümitsizliğe de yer vermeden, tamamen bilimsel ve gerçekçi analizler yaptı.
Turhan ve Milliyetçilik
Türkiye’deki milliyetçiliğe olmadık anlamlar yükleyenler, Gökalp’in olduğu kadar Turhan’ın analizlerini de görmezlikten gelmektedir. Turhan milliyetçiliği, millet olmanın bilinci diye tarif eder. O, doğal olarak Türkiye’de bilinç ve iradenin imparatorlukla birlikte çökmesiyle milletin varlığının büyük bir tehlike altına girdiğini söyler. Böylece var olma kaygısıyla Türk aydınlarının bir can simidi gibi milliyetçilik bilincine sarıldıklarını söyler. Onun ifadesiyle “Türkiye’de, milliyetçiliğin asıl anlamı budur ve milliyetçilikte bundan başka bir anlam aranmamalıdır.../... Millet olarak yaşamak ve milletin siyasi birliğini koruma iradesi olarak milliyetçiliğe her zaman ihtiyacımız olacaktır” der.
Büyük düşünür Mümtaz Turhan için sempozyum düzenleyen Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan ve Prof. Dr. Çağatay Özdemir büyük bir teşekkürü hak etmiştir.
Mümtaz Turhan Sempozyumunda sunulan bildiriler ayrıca kitap halinde basılmıştır.