Mum Söndü, Hakullah ve Yol Düşkünü Kaftancıoğlu

“Edebiyatlaşan Vergiler” adlı kitabımın “Vergi ve Din” başlıklı bölümüne, Alevi dedelerine verilen bir tür vergi olan “Hakullah”ı da almış, bu ilginç vergileme konusunda yeterince bilgi de vermiştim. Ümit Kaftancıoğlu’nun “Hakullah” adlı bir kitabını okumuştum yıllarca önce, sonra biri okumak üzere alıp geri vermemişti. Bu kitabı da bulup, Kaftancıoğlu’nun yazdıklarından da alıntı yapmak istemiştim. Sahaf sahaf gezdim, kütüphanelere, internete baktım, yoktu bu kitap. “Ümit Kaftancıoğlu’na bir kitap yazdıran ve Alevilerin onu “Yol Düşkünü” ilan etmelerine (afaroz) yol açan Hakullah” tümcesi ile yetinmek zorunda kaldım.
Geçen hafta Ankara otogarında bir kitap satıcısında gördüm bu kitabı, dünyalar benim oldu. Hemen aldım ve otobüste okumaya başladım. Kocaeli’ye vardığımda çok az kalmıştı bitmesine. Şunu fark ettim: Yıllar önceki okumam, bilinçsiz bir okumaymış, Kaftancıoğlu’nun yazdıkları Alevilik araştırmalarının olmazsa olmazıymış; en nesneli, en gerçekçisi, en derinliklisiymiş. Edebiyatlaşan Vergiler’in 2. baskısında bu kitaptan çok ilginç alıntılar olacak.
Hakullah’ın ne olduğu biliniyor, meraklısı araştırır öğrenir, Kaftancıoğlu, bu ödentilerin kimi Dedeler tarafından nasıl bir soygun ve sömürü aracına dönüştürüldüğünü, bütün çıplaklığı ile şahitli-ispatlı anlatıyor. Bir köyden 200 koyun alan dede var, gümüş mecidiye toplayan da, kağıt para alan da. Yıl 1971’dir, mekan Ardahan’ın Hanak ve Damal İlçesi Türkmen köyleridir. Yoksul köylünün çoğu bu sömürünün farkında değildir. Varını yoğunu dedelere vermekle kalmayıp dedenin elini yıkadığı suyu içmektedir şifa ve baht niyetine. Kaftancıoğlu, neşter vurur bu yaraya, Teslim Abdal’ın “Şimdi seccadeye çıkmış kabalar/Üstüne yol sürsen, döner çabalar/Talibe hakkı bildirmeyen dedeler/İnanma ki cehennemin itidir” dörtlüğüyle sorguya çeker dedeleri, canları konuşturur, sonra da yazar olup biteni, duyurur cümle âleme. Sen misin yazan? Yol Düşkünü ilan edilir dede milletince.
Yalnız Hakullah mı? O çok tartışılan “Mum Söndü”yü de tüm gizli yanları ve şifreleriyle açıklıyor bu kitapta rahmetli Ümit Kaftancıoğlu. Mum Söndü’ye, “Ana-Bacı, Üryan-Büryan” da deniyor. Yanlış anlaşılmaya son derece uygun bir ritüel. Ayrıntısıyla anlatmak isterdim ya, bu köşeye sığmaz. Çok çetin bir nefs sınavı aslında. Üryan-Büryan’ı uzun uzun anlatan bir Alevi ereni, şöyle diyor en sonunda: “Üryan-Büryan’a bilmeyenler ürür. Oysa üryan-büryan belki de hiçbir inancın, dinin varacağı yer değil... Çok yüce, çok ulu... Tanrı o kata kimi çıkarır? Kime nasip eder? (...) Bize ana-bacı, mum söndü yakıştıranlara söyle, kendilerine güveniyorlarsa gelsinler. Namus yolunun, el, dil, bel yolunun darlığını görsünler.”
Kaftancıoğlu, değerli bir halk edebiyatı araştırmacısı olduğunu bu kitapta da gösteriyor. Halk ozanlarından öyle güzel şiirler almış ki, okuyup mest olmamak elde değil. Sarıkamışlı Mevlüd İhsanî bakın neler diyor:
“Hasretlik sinemi etti bin pare/İster kanım çıksın ister çıkmasın/O yar ecel oldu çekti ruhumu/İster canım çıksın ister çıkmasın.
Mevlüd’em o yarin arzumanında/Sefinem dolanır dert ummanında/Dert beni öğütür değirmeninde/İster unum çıksın ister çıkmasın”

Yazarın Diğer Yazıları