Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Mülkiyet ve toprak sorununun çözümü

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin, en son liderler görüşmesinin ardından yaptığı, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in “mülkiyet hakkına saygı duyulması ilkesinde anlaştığı, bu ilke anlaşmasının kriterlerinin yapılacak müzakerelerde belirleneceği” açıklamasının üzerinde hassasiyetle durulmalıdır.

Mülkiyet, toprak, güç ve yönetim konuları bilindiği üzere birlikte, veya birbiri ile ilişkilendirilerek ele alınmaktadır. Türk tarafının vereceği toprak tavizine göre güya yönetim ve karar almada daha etkin rol almasının önü açılacaktır. Siyasi eşitliğe dayanan ortaklığımızın yeniden tesisi için bizden istenen, KKTC topraklarının bir kısmını Rum’a iade etmemizdir. Yıllardır, Kıbrıs Türk tarafı olarak mülkiyet ve toprak konusunun global mal takası ve tazminat yolu ile çözümlenmesi siyaseti izlendi. Rum tarafı ise bugüne kadar takas, tazminat ve hatta bireysel iadeyi reddetmekteydi. Rum’un istediği toplu iade ve 1974 öncesi mal sahibinin kesin söz hakkının olmasıydı. KKTC’de kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu, zamanla işlevsellik kazandı. Birçok Rum, Komisyon’a başvurarak tazminatını aldı; veya takas yoluyla sorununu halletti. Komisyon AİHM tarafından da kabul gördü ve kararlarına yansıdı. AİHM nezdinde görülen iki davada verilen kararlar nispeten bu konudaki Rum uzlaşmazlığını yumuşattı. Örneğin Dimopulos davasında AİHM, 1974 sonrasında taşınmazları kullanan Kıbrıs Türklerinin de söz konusu taşınmaz ile gönül bağının oluştuğunu vurgulamış ve taşınmaz mülk üzerinde hak sahibi bulunduğuna karar vermişti. AİHM kararına göre mülk sahibi ile kullanıcının hakları eşitlenmiş oldu.

Görüşmeler aynı havada

Rum basını önceki gün liderler arasında gerçekleşen son görüşmenin ardından BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’nin açıklamalarına yer verdi. Mülkiyet konusundaki bu açıklamanın üzerinde durmakta yarar vardır.

Politis gazetesi Eide’nin son liderler toplantısı sonrasında, müzakerelerde uzlaşılanlarla ilgili ilk somut açıklamaları yapmaya başladığına dikkat çektiği haberini “Mülkiyette Bozma Adımı... Toplu Takastan Kişisel Haklara... Anlaşmayla Ayrılık Kavramı İptal Ediliyor” başlık ve spotlarıyla manşete çekti.

Gazete “Anlaşma, Kıbrıs Türk tarafının, toplu mal mübadelesi (takası) tezini değiştirip etnik köken temelinde ayrılık (iki bölgelilik) anlayışını iptal ederek, bir göçmenin öteki toplumun oluşturucu devletinde dahi malına geri dönme olasılığını açık bırakması ile mülkiyetin kapatılması için ilk adımı oluşturuyor” yorumunu yaptı.

Anastasiadis’in görüşme sonrasında Rum Başkanlık Sarayı’na dönüşünde gazetecilerin, görüşmenin nasıl bir havada geçtiği sorusu üzerine “aynı havada” dediğini kaydeden gazete, başka bir şey söylemek istemeyen Anastasiadis’in Eide tarafından okunan ortak açıklamanın yeterli olduğunu söylediğini yazdı.

1974 öncesine dönüş olamaz

Mülkiyet sorununun aşılmasında ‘iade’ seçeneği üzerinde durmak istiyorum. İsteyen her Rum’a, bireysel hakkıdır diye, 1974 öncesinde sahip olduğu mal iade edilirse, aynı şekilde Kıbrıs Türklerine de bu hak sağlanırsa önümüze çıkacak durum 1974 öncesine dönüşten başka birşey değildir. Böyle bir uygulama mümkün müdür? Nerede kaldı iki bölgelilik-iki toplumluluk? İki toplumlu-iki bölgeli federasyon çözüm modeli palavra mıdır? Şimdi Avrupa Birliği’nin müzakere sürecine etkin katılımın neden ısrarla istendiğini anlamamız daha da kolaylaşmıştır. Özellikle mülkiyet konusunda, 4 özgürlüğün sağlanması çerçevesinde, iki bölgelilik ve iki toplumluluk ortadan kaldırılacaktır. Bireysel haklar güçlendirilecek diye 1974 öncesine dönüşün önü açılacaktır. Böyle bir düzenleme kesinlikle kabul edilmemelidir. Mevcut şartlar altında ve ada gerçekleri göz önünde bulundurularak konunun global takas ve tazminat yoluyla çözümlenmesi en doğru yoldur. Diğer taraftan böyle bir düzenleme, yani bireysel hakların güçlendirilmesi sadece Rumlar için gerçekleşebilecektir. Bilindiği üzere Güney Kıbrıs’ta mal-mülk bırakan Kıbrıs Türkleri, bu mallar üzerindeki mülkiyet haklarını bir ‘feragatname’ ile KKTC’ye devretmiştir. Güneyden kuzeye gelenlerin 1974 öncesinde sahip oldukları malları üzerinde herhangi bir hukuki hakları kalmamıştır. Mülkiyet sorununun sadece hak sahibi Rumların bireysel hakları düşünülerek çözümlenmesi de ayrı bir adaletsizlik olacaktır. Tekrar edilmesinde fayda vardır; 1974 sonrasında ortaya çıkan durum ve aradan 41 yıl gibi uzun bir zaman geçmesi nedeni ile en doğru çözüm global takas, tazminat veya çok sınırlı iadedir. Başka olasılıklar Kıbrıs Türkünün aleyhinedir ve kabul edilmemelidir.

Yazarın Diğer Yazıları