Mülkiyet çarpar
Anayasanın 35. maddesine göre; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir."
Söz gelimi; Devletin vergi alması da mülkiyet azalmasına neden olur ve fakat vergi; vergi verenin de yararlandığı kamu hizmetlerinin görülmesi içindir. Mülkiyet hakkı zedelenmez.
Bir araziden yol geçerse veya kamu altyapı yatırımı yaparsa, devlet bedelini vererek araziyi kamulaştırabilir. Çünkü yolu herkes parasız kullanıyor.
Siyasi iktidar, başkanlık sisteminden sonra dolaylı yollardan mülkiyet hakkını ihlal etmeye başladı.
1.Mevzuat; sanayi kuruluşlarının kendi tüketimlerinin gerektirdiği kurulu güçten daha fazla kurulu güce sahip olduğu için lisanssız olarak güneş enerjisi santrali (GES) kurma ve fazla elektriği sisteme satmaya imkan tanıyordu. Yeni yönetmeliğe göre; 1 milyon kWh''ı aşan üretimler YEKDEM''e ''bedelsiz katkı'' olarak verilecek.
2.İhracatçının kazandığı döviz üzerinde tasarruf ve mülkiyet hakkına dolaylı yoldan sınır getirildi.
TL reeskont kredilerinden yararlanmak için ihracat bedellerinin, yüzde 40 Merkez Bankası''na satış koşuluna ilave olarak, en az yüzde 30''unu da çalıştığı bankaya satmayı taahhüt edecek.
Şirketlerin kredi kullanım durumunda döviz varlıklarını 15 milyon TL üzerine çıkarmama şartı getirildi.
TL reel faiz oranı yüzde eksi 37''dir. Yani parasını TL''de tutanların 100 lirası bir yıl sonra satın alma gücü olarak 63 liraya düşüyor. Bu yolla tasarruf sahibi, bankalara ve devlete usulsüz ve haksız vergi ödüyor. Böylece bankalar ve devlet mülkiyete el koymuş oluyorlar.
3.Yap-işlet-devret modelinde, yatırımcı köprü-yol-geçit yapar. Kullanandan para alarak bir süre çalıştırır. Süre sonunda yatırım devlete kalır.
Kamu-Özel İşbirliği yatırımları ile, geçenden yüksek ücret, geçmeyenden bütçe garantisi ile vergi şeklinde ücret alınıyor. Aslında devlet bu altyapı yatırımlarını yapmak için vergi alıyor. Kendinin yapması lazımdır. Dahası yap-işlet-devret alternatif yatırım şeklinde yapılsaydı, bu köprü ve yolları kullanmayanlar mali yük altına girmeyecekti.
Eğer bu yolları kullananlar için ve yüksek kârlar için vergi ödüyorsak, bu aynı zamanda vergi yoluyla mülkiyete el koymaktır. Aynı zamanda toplumdan bazı kişi ve kesimlere kaynak aktarmak demektir.
4.Bankadan kredi alanlar, döviz almayacağım diye taahhüt veriyor. Eğer piyasada döviz spekülasyonu varsa bunun sorumlusu yüzde 79,8 enflasyon varken, Merkez Bankası faizini yüzde 13''e indiren hükümettir. Ama aynı Hükümet vatandaşın tasarruf hakkına sınır getiriyor.
5.İktidar ve muhalefet bir oldu, konut kiralarına yüzde 25 artışla sınır getirdi. Enflasyon yüzde 79,6 iken, konut kiralarına yüzde 25 sınır getirmek, mal sahibinin gelirine el koymak ve mal sahibinden kiracıya haksız gelir aktarmak demektir. Normal demokratik ülkelerde devlet konut mülkiyetine saygı duyar dokunmaz, ama kiracıya kira yardımı yapar.
Mülkiyet insan doğasında var olan en kutsal haktır. Komünist ülkeler bu hakkı kaldırdı. Mülkiyet bunları çarptı ve hayatları da kısa oldu. Çin mülkiyet hakkı tanımasaydı, gelişemezdi. Kuzey Kore ile Güney Kore aynı devlet iken, şimdi mülkiyet hakkını koruyan Güney Kore gelişmiş bir ülkedir. Kuzey Kore ise dünyaya kapalı bir kabile devlettir ve halkı sürünüyor.
Bu uygulamalar nedeni ile; yerli ve yabancı, bankada dövizi olanlar acaba hükümet dövize el koyar mı diye tartışıyor. Bu nedenle sermaye gelmiyor ve çıkıyor. Kriz derinleşiyor.
Devletçilikle bu uygulamaları karıştırmamak gerekir. Devletçilikte; devlet altyapı yatırımlarını devletin kendisi yapar. Kıt malları ve ithal girdi için alternatif üretimi kendisi yapar. Yoksula kira yardımı yapar. Mülkiyet hakkını daha çok korur.
Mülkiyet hakkına dolaylı veya doğrudan müdahale etmesi ve geçim sıkıntısı siyasi iktidarı dönüşü olmayan bir sona getirdi.