Muhalefetin yakın çekim fotoğrafı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara mesaisine başladığı gün (Perşembe) muhalefet liderleri ile bir araya gelip siyasetin nabzını daha yakından tutma fırsatı buldum.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı kahvaltılı sohbete katıldıktan sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile de özel bir söyleşi yaptım. CHP liderinin YENİÇAĞ’a verdiği özel demecin ayrıntılarını haber sütunlarımızda okuyacaksanız.
Türkiye ateş çemberinden geçerken Kemal Kılıçdaroğlu, gerçekten kararlı ve sağduyulu bir duruş sergiliyor. Partisindeki çatlak seslere rağmen Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinden bir gram bile ödün vermiyor ve vermeye de hiç niyetli değil. AKP’nin anayasa değişiklikleri kapsamında Atatürk’ü ve Türk Milliyetçiliğini silme çabalarına karşı Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’deki bu dik duruş hayati önem taşıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu da Devlet Bahçeli gibi Tayyip Erdoğan’ın sağlığı ve AKP’nin parçalanma sürecinin üzerinden siyaset yapmıyor.
“Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi tartışmaları liderlik veya taht bölüşümü sürecine girerse ne olur” sorumuza Kılıçdaroğlu net yanıt veriyor:
“Anayasa değişikliklerinin Sayın Başbakan’ın son sağlık olayıyla ilişkilendirilmesini çok doğru bulmuyorum. Anayasa, eğer parlamentoda bir toplumsal uzlaşma sağlayabilirsek, daha demokratik, daha özgürlükçü, daha çağdaş bir anayasa yapma yönünde bir irade ortaya koyabilirsek, bunun gerçekleşebileceğini umuyorum.
Öyle bir sürecin içine gireceğini sanmıyorum. Nedeni de şu: Böyle bir talep ne üniversitelerde, ne sivil toplum kuruluşlarında, ne de siyasal partilerde açıkça dillendirilmiş değil. Böyle bir talep yok ortada. O nedenle ben, anayasa sürecinin eğer sağlıklı yönetilebilirse, iyi yönetilebilirse, iyi bir diyalog kurulabilirse güzel bir süreç olacağına inanıyorum.”
Kemal Kılıçdaroğlu, halkoylamasına karşı değil ama Cumhurbaşkanının eskisi gibi Parlamentodan seçilmesi konusunda çok dikkate alınması gereken bir uyarı yapıyor:
“Cumhurbaşkanı halk iradesi ile seçildi ve diyelim ki yüzde 55-60 oy aldı. Bizim Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı gerektiğinde Bakanlar Kurulu’na da başkanlık yapıyor. Şöyle bir tablo olduğunu düşünelim. Bir Cumhurbaşkanı seçildi, yüzde 60 oy aldı. Hükümet var, o da yüzde 49 oy aldı ve Cumhurbaşkanı ile Hükümet anlaşamadılar. Ve Cumhurbaşkanı geldi, Bakanlar Kurulu’na oturdu ve Başbakan’a dedi ki ’Sen şöyle yanda otur bakayım’. ’Sen kaç oy aldın. Yüzde 47-49. Ben kaç aldım. Yüzde 60. Benim halk desteğim seninkinden fazla. Çekil bakalım kardeşim. Bakanlar Kurulu’nu ben yöneteceğim’ derse ne olacak? Kaş yapalım derken göz çıkaracağız ve bir kaos ortamına zemin hazırlayacağız demektir”.
Kılıçdaroğlu, yalnızca eleştirmiyor ve her eleştirisine karşı kamuoyuna sunduğu alternatifli çözüm önerilerini de tek tek sıralıyor. CHP lideri bu yönüyle de gerçekten uzun yıllardır sol partilerde göremediğimiz bir duruş sergiliyor.

***


“AKP Parçalanmasın” diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de önceki gün yaptığı, fakat satır aralarında kaybolan uyarılarına tekrar dönelim;
- “Savaş tehdidinin tartışıldığı bir dönemde siyasi iktidar üzerinden tartışma yapılmasının ülkeye faydası olmaz.”
- “Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıl olduğu takdirde 2014 yılında Türkiye ne olacaktır, o belirsizdir. Sonra o Cumhurbaşkanlığı seçiminden Türkiye nereye götürülecektir, bunu da bugünden ülke sorumluluğunu üstlenmiş olan kişilerin iyi düşünmesi lazımdır.”
- “Tutukluluk meselesini kilitlemeye de Sayın Adalet Bakanı çok heves etmesin, gün gelir devir değişir ne olacağı belli olmaz, her şartı siyasetçi düşünmeli ve görmelidir. Türkiye bu manada siyaset laboratuvarıdır. Bunu iyi anlamak lazım”
- “Türkiye açısından ’Halk oylaması ile seçim çok faydalıdır, millet
iradesi ile seçim iyi düşünülmüştür’ denilmesinin risk ve faydalarının iyi görülmesi gerekiyor. Çünkü ileriki günlerde kimin ne olduğu, ne kadar olduğu tartışmaları sürdürülürken birisi ’Ben şu (etnik) kimlikteyim ve şu kimlikle aday oluyorum ve oy talep ediyorum’ dediği takdirde o kişinin aldığı oy o şahsa verilmiş oy mudur, o kimliğe verilmiş bir oy mudur tartışması başlarsa Türkiye hangi noktaya doğru götürülür? Bunları da düşünmek lazım”
MHP Genel Başkanı’nın “Arif olan anlar” mahiyetindeki bu uyarılarını Başbakan Tayyip Erdoğan’ın mutlaka not etmesi gerektiğini düşünenlerdenim.
“Usta oldum” diyen Erdoğan’ın, ustaların ustası Bülent Ecevit’e siyasete nasıl jübile yaptırıldığını hiç unutmaması gerekir. Karşısındaki sağduyulu muhalefet, Türkiye için hazırlanan ve uygulanan tezgahların bozulması için Tayyip Erdoğan’a büyük fırsattır.
Çıraklık döneminde Tayyip Erdoğan 2 Haziran 2002 günü Erzincan’da partililerine ne demişti?
“Haftalar, aylardır, ’Bu hükümet hasta’ diyoruz. Sayın Başbakan’a, İnönü için söylediklerini kendisine hatırlattık. Artık vakti gelince siyasetten çekilmesini bilmelidir’diyordunuz. Şimdi o sözleri biz size hatırlatıyoruz ve diyoruz ki ’Vaktiniz geldi geçiyor, istifa edin’ diyoruz. Artık fiziken çökmüş, bitmiş bir insan var karşımızda. Bakın her taraf kırılmaya, dökülmeye başladı. Bu neyi gösteriyor. Artık çelik korselerle duruyorsun.”
Muhalefet liderleri o kadar sağduyulu ki bu sözleri bile tekrar edilip kendisine hatırlatılmıyor.
Daha ne olsun?

Yazarın Diğer Yazıları