Muhalefetin ibresi...
Seçimler bir siyâsî partinin olduğu kadar o siyâsî partinin liderinden kurmayına hepsi için bir karne hükmündedir.
Tıpkı sezon sonunda kazanılan ya da kaybedilen lig şampiyonluğu gibi.
İstatistikler ‘şerefli ikincilikler’den bahsetmez. ‘Şerefli ikincilikler’i ancak mütekâid futbolcu ya da teknik direktörle yapılan nostalji mülâkatlarında geçmiş zaman hâtıraları olarak dinleriz. Kaçırılan goller, verilmeyen penaltılar, sakatlıklar, hakem hataları, federasyonun tarafsızlığı gibi argümanlar ancak futbol magazin programlarının konusudur, tamamı gerçek olsa bile... Sezon sonunun gerçeği bir şampiyon ve diğerleridir.
Siyâset de futbola benzer bir skor oyunu gibidir, ya şampiyon olursunuz ya da diğerleri arasında geçer adınız.
7 Haziran seçim neticeleri, önceki seçimlere nazaran AKP karşısında ancak ‘hezimete uğramayan’ muhalefet partilerinin ve liderlerinin ‘şerefli ikincilik’ ve ‘gazoz kupası’na katılma hakkı hikâyeleriyle konuşuluyor.
İstatistiklerin dayanılmaz verileriyle kuyunun dibinden çıkarılan başarı rakamları üzerinden simülâtif başarı grafikleri sergileniyor.
Milletvekili sayısını artırdığını söyleyen ama ülkenin bölücü terörden beslenen partisiyle aynı oyu almayı başarı sayan, bunu bir tarihî başarısızlık olarak görmeyen ve ülkenin en büyük ilinde o partinin oy oranının gerisinde kalan bir partimizin genel başkanı, sanki seçimi açık ara kazanmış gibi gayet dik bir duruşla parti içinden yükselen mütevâzı eleştirilere karşı hemen disiplin kurullarını harekete geçiriyor. İstanbul özelinde HDP’nin gerisinde kalınmasını “Başarı nerede?” sorusuyla eleştiren Sinan Oğan ‘ihraç istemiyle’ disiplin kuruluna veriliyor.
“Başarı nerede?” sorusuna bile tahammül etmeyen bu zihin ve yönetim anlayışının siyâsetin konusu olma ihtimâli yoktur.
Gazete ziyâretinde, Meclis başkan vekilliğinde Meral Akşener’in isminin geçtiği şeklindeki soruya sinirlenen aynı Genel Başkanın söyledikleri de yine siyâsetin konusu olmaktan çok uzaktır:
“Bu şekilde söylenen isimlerden hiç hoşlanmam, ismi geçeni de devre dışı tutarım. Meral Akşener’i eğer çok sık kullanırsanız, o devre dışı kalır haberiniz olsun. 80 milletvekilimiz var, her şeyde Meral Akşener. Bu, o zaman başka bir şey var burada demektir...”
Bu sözlerin altında yatan ruh hâlini siyâseten anlamak mümkün değildir...
Son tahlilde en basitinden bir izahla siyâset öncelikle kendini ehil ve hazır görerek ülkenin idâresinetâlip olmak ve bunun tek yolu da sandıktan çıkmak yani halkın oyunu almak ise eğer bu gerçekleşmediğinde bir başarı söz konusu değildir ve yapılacak olan bir tek şey vardır; istifâ etmek.
Oysa siyâsetin değil tıbbın konusu olan davranışların bir istifâ ile neticelenmesi mümkün değildir...
Görünen o ki, gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin koalisyon şartlarını konuşmaya başlayan MHP şeker hastası iktidar için insülin olmaya devam edecektir. Ve eğer AKP ile bir muhtemel koalisyonun ortağı olması durumunda önümüzdeki seçimlerde baraj altında kalması tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Siyâsetin salı günleri efelenmek değildir...
“İsmin ne demiş mülâyim, sert olsan ne yazar” derler adama...
NOT: Değerli kardeşimiz İkbâl Vurucu’nun eşi Ayça Vurucu Hanımefendi Hakk’ın rahmetine kavuştu. İkbâl Vurucu kardeşimize başsağlığı diliyorum, merhume Ayça Vurucu’ya Allah rahmet etsin, sevdiklerine ve sevenlerine sabr-ı cemil ihsân etsin...