Muhalefete fezleke, iktidara... Memura “Bîat” et

Söz; demokrasi, hak-hukuk, eşitlik, garip-gureba ve de anayasal haklara gelince mangalda kül bırakmayan AKP iktidarı, bütün kolları ile yandaşları adaletli kollamada ne kadar mahir olduğunun bir örneğini daha sergiliyor.
Büyük tantanalarla ve halkoyu ile gerçekleştirilen Anayasa değişikliğinin üstünden ne kadar süre geçti?
1 yıl 4 ay..
Anayasa değişikliği paketinin bayrak maddelerinden biri neydi?
Memurlara toplu sözleşme
hakkı...
Peki ne oldu?
Ne olacak?...
Hâlâ uyum kanunu hazırlanıp çıkarılmadığı için memurlar anayasal hakkı olan toplu sözleşme görüşmelerini yapamıyorlar ve de maaşlarına zam alamıyorlar.
Söz konusu taht kavgası olunca..Cumhurbaşkanının görev süresi ile ilgili anayasa uyum kanununu süratle meclise getiren, gece yarısı operasyonu ile milletvekillerine ballı emeklilik ve maaş ayarı yapan, hatta veto yedikten sonra tekrar emekli milletvekillerinin maaşına vakit geçirmeden zam yapan, yandaşlarını adil kollayan iktidar ne yapar?
Mahkemeye kadar intikal etmiş somut bir olaydan başlayarak anlatalım..
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2011 yılının sonlarına doğru Bursa’da Memur-Sen il temsilciliğini ziyarete gider . Arınç, iktidarın icraatlarını överken söz Anayasa reformuna ve de memurların toplu sözleşme hakkına gelir. Bülent Arınç, başlar anlatmaya:
 “O ‘toplu sözleşme olsun’ diye bağıran sendikalardan biri MHP doğrultusunda ‘hayır’ oyu verilmesi konusunda çabaladı. Öbürü de sol ve başka fraksiyonların temsilcisi olarak, onlar da ‘hayır’ oyu verilmesi konusunda çabaladı. Şimdi sonuçlar ortaya çıkınca çelişkiye, paradoksa bakınız, ‘hayır, toplu sözleşme olmasın’ diye sandığa gidip ‘hayır’ oyu kullanan ve ‘hayır’ oyu verilmesini isteyenler ‘hadi bakalım toplu sözleşmeye başlayalım’dediler. Buna sadece Memur-Sen’in hakkı var. Dürüst, samimi, yurtsever olarak,’ben evet demiştim, şimdi evetin karşılığını görmek istiyorum’ demeye sadece Memur-Sen’in hakkı var.”
Dahası da var Bülent Arınç’ın konuşmasının. Yorumlamaya da hiç ihtiyacı yok!..
Bu olayın ardından Türkiye Kamu-Sen de hiç vakit geçirmeden soluğu mahkeme kapısında alıyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Bülent Arınç hakkında “sendikal hakların kullanılmasını engellenmek, görevi kötüye kullanmak” gerekçeleriyle suç duyurusunda bulunup kamu davası açılması talep ediliyor.
Dava dilekçesinde, “Anayasal düzenlemeler:genel tekdüze ve herkes için eşit olarak uygulanmak üzere, Meclisçe müzakere edilerek yürürlüğe girer ve sonuç doğurur” deniliyor ve Bülent Arınç’ın anayasal bir suç işlediği ileri sürülüyor.Türk Ceza Kanununa göre de işlendiği iddia edilen suçların altı çiziliyor.
Sonra, ne mi oluyor?...
Eski Genelkurmay Başkanı “terörist” suçlaması ile hapiste tutulurken, ana muhalefet liderine yaptığı bir konuşmadan dolayı dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlayan yargı vakit geçirmeden kararı veriyor:
 “Devlet Bakanı Bülent Arınç hakkında isnat edilen suçlamanın görevi sırasında ve görevine ilişkin bulunduğu,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 100. ve Türkiye Büyük Milet Meclisi İç Tüzüğünün 107. maddelerine göre Başbakan ve Bakanlar hakkındaki soruşturma yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ait olduğu,
Cumhuriyet Başsavcılığımızın bu sıfata sahip kişiler hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisinin bulunmadığı,
Şikayet edilen hakkında kamu adına SORUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,
CMK 172/1 maddesi gereğince kararın bir örneğinin müşteki kurum vekiline tebliğine
CMK’nun 6217 sayılı kanunla değişik 173. maddesi gereğince, tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Sincan Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakkının bulunduğuna,
CMK’nun 172 ve 173 maddeleri gereğince itirazı kabil olmak üzere karar verildi.
Nuri Yiğit
Cumhuriyet Başsavcı Vekili.”
Ben de yargı kararlarını yorumlamada herkes kadar hassasiyet gösteririm.
Fakat sormak istiyorum:
-Acaba bu karar, Bülent Arınç için “görev suçu” kapsamına mı giriyor?
-Bülent Arınç bu yaptıklarından dolayı Yüce Divan’da mı yargılanmalı?
-Aradan 1 yılı aşkın süre geçmesine rağmen memurların toplu sözleşme hakkı için gerekli uyum kanunu neden çıkarılamıyor?
-Bir sendikanın üye sayısının arttırılması için çabalar ve baskılar var mı?
-Bülent Arınç, memurlara “ne zaman toplu sözleşmeye imza atarsanız gecikmeden dolayı doğan farkı da cebinize koyarsınız” diyor.Vatandaşın yapacağı en ufak bir ödemenin gecikmesi halinde derhal faiz cezası uygulayan Devlet, aradaki farkın faizini vatandaşa verecek mi?
-Bülent Arınç ve AKP’nin bu tavrı “devlet millet için var” raconuna uyuyor mu?
-Her sandık sonrasındaki balkon konuşmalarında “vatandaşlar arasında ayrıcalık olmayacak” şeklindeki cilalı sözlere ne oldu?
Türkiye Kamu-Sen Başkanı İsmail Koncuk Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği karara, Sincan Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edeceklerini bildirdi.


Arşive dair not

Mahkemenin, Hrant Dink davası ile ilgili aldığı karar üzerine öyle bir kıyamet koparılıyor ki, anlayabilene
aşk olsun!..
“Mahkeme örgütü görmemiş”, “suikast karanlıkta kalmış”, “Şu -bu isim serbest bırakılmış”...
Eyvallah!..
Karanlıkta ne varsa hepsi, kimsenin gözünün yaşına bakılmadan ortaya çıkarılsın ve hak edilen cezalar verilsin.
Peki...
18 Aralık 2002’de evinin önünde katledilen Necip Hablemitoğlu ile ilgili niye kimse bir-kaç laf etmiyor?
Bırakın sonucu, davanın seyri konusunda rahmetlinin eşinin bile net bilgisi yok.
Ne oldu bu karanlık güçlere karşı yüksek hassasiyet sahiplerine?
Söz konusu Necip Hablemitoğlu olunca “Hepimiz Türküz” diyebilmek çok mu zor?
BDP’nin kendi futbol ligini kurduğu bir Türkiye’de yoksa birileri de kendi yargı ligini kurdu da bizim mi haberimiz yok!..
Hayırlı seyirler...

Yazarın Diğer Yazıları