Müflis tüccar ne yapar?

MİT krizi ile gerçek fotoğrafları gün ışığına çıkan taraflı-tarafsız AKP’liler, sıkıştıkları alandan kurtulmak için can havliyle manevra üstüne manevra yapıyorlar.
Adeta, içine düştükleri girdapta boğulmak üzereler ve can havliyle yakalamaya çalıştıklarını da kendileri ile boğmak ister gibiler.
Bu ruh halinin en tipik örneğine önceki gün Meclis çalışmaları sırasında şahit olduk.
Hatırlayalım...
Yazılı medyadan:
“MHP’nin ortağı olduğu ANASOL-M Hükümeti döneminde de devletin Öcalan’la görüşme yaptığı ortaya çıktı. BDP’li Hasip Kaplan, görüşmeye avukat olarak bizzat şahit olduğunu açıklarken, AK Partili Ömer Çelik ’Bu MHP’nin tezlerini sarsar’dedi. Devlet görevlilerinin görüşme sonrası Öcalan’ın el yazılı notlarını MHP’li bakanlarla da paylaştığı belirtiliyor.
MİT Kanunu’na ilişkin değişiklik Genel Kurul’da görüşülürken MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile BDP’li Hasip Kaplan’ın tartışmaları ANASOL-M Hükümeti döneminde devletin Öcalan’la yaptığı görüşmeleri deşifre etti.
Kaplan, 99’daki görüşmelere avukat olarak bizzat şahit olduğunu açıkladı. Genel Kurul’daki ” Öcalan’la görüşme “ tartışması şu şekilde başlamıştı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, devletin 1999’dan beri Öcalan’la görüştüğünü ve ihtiyaç olursa görüşmelerin süreceğini söyledi.
Hasip Kaplan, ’Koalisyon hükümeti döneminde, 99 yılında görüşmeler yapıldı. Gözlerimle gördüm. Yani şimdi, ben avukat olarak gözlerimle gördüm. Oralara giden, görüşen memurlar, istihbarat, hepsi, hükümetlere bağlı değil mi?’ifadelerini kullandı.
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık da 1999’daki görüşmeleri doğrularken bu görüşmeler sonrasında PKK’nın silahlı militanlarının ülke dışına çıkıp idam cezasının kaldırıldığını ileri sürdü ve ’Bu görüşmeler İmralı’da yapılmıştır’dedi.”
Terörist Abdullah Öcalan’ın MHP’nin de iktidar ortağı olduğu dönemde asılmamasını her platformda açıktan eleştirenlerden biriyim. Bunun tatmin edici izahını da hâlâ alabilmiş değilim.
“Abdullah Öcalan ile diyalog kuran, görüşmelerden bilgisi olan MHP’lilerin kim olduğu” ve iddialarını somut isimlendirmesi için Hasip Kaplan ile görüştük. BDP’li Kaplan TBMM’de yaptığı konuşmanın aksine farklı bir tablo çizip, geri vitesine taktı. Öcalan’ın avukatı, iddia edilen “dolaylı-dolaysız” MHP’lilerin isimlerini açıklayamadı. Hasip Kaplan’ın sorularımız üzerine yaptığı açıklamayı aynen yazıyorum:
“Bu görüşmeler koalisyon hükümeti adına yapıldı. Tek adres olarak MHP’yi göstermiyorum. Hükümet adına devlet bürokrasisi görüştü. Yani görüşmeleri yapan hükümet adına devlet bürokrasisi. Bunun içinde Genelkurmay, MİT, Emniyet, Jandarma hepsi var. Bu görüşmelerin sonucu ilkin iyi niyet olarak barış grupları geldi. Bir Avrupa’dan geldi, bir silahlı olarak Irak’tan geldi. Sonra da bunlar tutuklandı, 20’şer sene ceza verildi. O arada da sınır ötesine çekilme kararı alındı. 2004’e kadar süren bir ateşkes dönemi yaşandı tek taraflı olarak. Hatta sınır ötesine çekilmede de 500’ün üzerinde pusuya düşürülerek öldürülen PKK’lı var. Yani orada bu görüşmeleri hiçbir zaman bir hükümet bir bakan bir başkan direkt yapmıyor. Onun emrindeki bürokrasi yapıyor, o bürokrasi de bilgilendiriyor. O dönemin hükümeti bu esas görevlerle kim ilgili. Genelkurmay, Başbakan’a bağlı. İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı kim? Onlar bu işleri bilir. Bu bilgiler koalisyon hükümetine geldiği zaman tüm hükümetin haberi olur. Bu kadar açık. O dönem görüşme yapılmadı diyenler var. Hikaye anlatmasın kimse. Kimse, boş boş konuşmasın. Belgeler, her şey var, görüşmeler var. Herkes sıyırmaya çalışıyor kendini. Biraz sorumlu davransalar Türkiye’ye faydaları dokunur herkesin. Direkt hükümetin bilgisi vardı. Görüşmeleri direkt Başbakan ve ilgili bakanlar mutlaka bilir. ”
İşte böyle!...
Bu köşeden MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye de bir çağrım var...
Gündemin geçmesini bekleyerek yazılı açıklama yapmak yerine; lütfen, belirleyeceğiniz canlı bir yöntemle, Öcalan’ın asılmasını önleyen protokol ile birlikte o dönem içinde ne olup bittiğini açıklayın da bu kör dövüşü sona ersin.
Yazının başında belirttiğimiz sıkışıklık noktasına gelelim.
AKP’de dehliz toplantılarının sayısı ve katılımı her geçen gün artıyor. Özellikle “şahin” kanada mensup AKP’liler, Tayyip Erdoğan’ın terör örgütü ve uzantılarına karşı yürüttüğü diyalogcu politikayı kapı arkalarında da olsa yüksek sesle eleştiriyor.
Bu iç eleştiri ve değerlendirmelerin ardından da tek soru gündeme getiriliyor:
“Yeni adres neresi olabilir?”
Herkes duyduğunu ve isteğini gündeme getiriyor.
Ben de Yeniçağ okurlarına somut bir bilgi aktarayım. “Şimdilik” kaydıyla isimlendirmeye girmeyeceğim. Geçtiğimiz genel seçim öncesinde yoğunlaşan ittifak arayışları yerini “yeni oluşum” arayışlarına bıraktı. Seçim öncesinde ittifak yapamayan siyasetin sağ yelpazesindeki bazı partiler ve önde gelen isimleri “yeni oluşum” için kolları sıvadı. Görüşmeler, nabız yoklamalar, el-ense hareketleri seri bir şekilde devam ediyor. Hatta bu partilerden birinde genel başkan herkese “okyanus ötesi aleyhine demeç verme” yasağı koydu.
Bu iş tutar mı?
Ben onu bilemem!..
Bildiğim bir şey daha var;
Çalışmalar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “manevi” himayesinde yürütülüyor.


Garip işler

Tutuklu milletvekillerine emanette tutulan maaşlarının ödenmesi dün TBMM Başkanlık Divanı’nda tartışılarak karara bağlandı. Karara bağlanamayan husus ise maaşları ödenecek tutuklu milletvekillerine yemin ettirilmesi konusu oldu. İşte o tartışma:
AKP Ankara Milletvekili ve Başkanlık Divanı üyesi Fatih Şahin: “Tutuklu milletvekillerinin maaşlarının ödenmesi Anayasa’nın 75. maddesine aykırı. Milletvekili seçildiler ancak çalışmadılar. Bunu doğru bulmuyorum.”
CHP Bolu Milletvekili ve Başkanlık Divanı üyesi Tanju Özcan: “Anayasa’nın 83. maddesine göre milletvekillerinin tutuklu yargılanması mümkün değil. Bu konuda bir şeyler yapalım.”
TBMM Başkanı Cemil Çiçek: “Bu konu çok geniş bir konu. Bilahare üzerinde durmak gerekir.”
Özcan: “Bunun yolu var. Milletvekillerine yemin ettirebiliriz.”
Çiçek: “Nasıl?”
Özcan: “Tutuklu milletvekillerinin bulunduğu cezaevine tebligat yaparsınız.
Onları yemin etmeye davet edersiniz. Bu sorun da aşılmış olur.”
Çiçek: “Yargıya müdahale olarak algılanabilir.”
JET hızıyla çıkarılan MİT yasası neydi?

Yazarın Diğer Yazıları