Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Mücadele mi, müzakere mi?

Başbakan Erdoğan’ın terör örgütünün uzantısı olan devletin tiyatro partisi ile müzakerelerde bulunmasının perde arkası henüz aralanmış değil. Bir taraftan görüşmenin tarihi bir adım olduğu iddia edilirken, diğer taraftan vaziyeti kurtarmaya yönelik “Görüşme AKP Genel Başkanı sıfatı ile yapıldı” açıklaması kandırmaca değil mi? Boşa koyuyor doludan alıyorum ama bir türlü işin içinden çıkamıyorum. Yıl 2002 filan değil. Yani 3 Kasım seçimlerinde Erdoğan AKP Genel Başkanı olmasına rağmen milletvekili seçilme hakkı olmadığı için yerine başbakanlığı Abdullah Gül yapmıyor. Yıl 2009 Erdoğan 2. defa seçilen vekil olarak aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanlık makamı sahibi. İşine gelince çıkarıp giydiği Milli Görüş gömleği değildir Başbakanlık. Bütün bunların yanında yandaş medyayı anladık da ara sıra muhalefet yapar gibi yapıp patronlarının işini takip eden pek değerli, çok da ünlü araştırmacı karıştırmacı gazeteciler “Yoksa bu görüşmeyi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı kimliği ile mi yaptınız” diye sormuyor.

Dünün belediye kadrosu ile yönettiği memlekette ne de olsa Erdoğan İstanbul Belediyesi’nden elini çekmiş değil. Bunu iyi bilen malum medyanın patronları da İstanbul’daki rant işleri ile ilgili taleplerini Kadir Topbaş yerine Erdoğan ile yaptıklarına göre sözde demokratik açılım paketinin müzakereleri bu gömlek ya da kimlik ile yapılmış olmaz mı?

Okyanus ötesinden çok önceden planlanıp AKP hükümeti eli ile uygulamaya konulan “Ateşle oyunun” galibinin kim olacağı hiç merak edilmesin. Ateşle oyunun galibi olmaz. Erdoğan’ın “Ne olursa olsun sürdüreceğiz” meydan okuması ne kadar samimi değilse Bahçeli’nin “Yüce divan yolu açılır” lakırtıları da samimi bulunmuyor.

“Türkiye’yi kimsenin bölmesine izin vermeyeceğiz” kararlılığı ile yüreğimize bir nebze su serpen Deniz Baykal’ın mazi itibarıyla bugün söyledikleri ise tartışmaya açık.

Benim bugün asıl tartışmak istediğim konu ise devletin güvenliğinden sorumlu olup ön adında “Milli” kelimesi bulunan istihbarat teşkilatıdır. Terörle mücadele yerine müzakere öneren bir istihbarat teşkilatı olabilir mi? Benim memleketimde oluyor işte. Tıpkı 7 - 8 yıl önce kimsenin söylemeye cesaret edemediği kelimelerin bugün sakız niyetine çiğnenmesi gibi memleketimde her şey mübah hale getirildi. Bölücü terörün had safhada olduğu dönemde devletin istihbarat teşkilatının başında bulunan Sönmez Köksal meslek alışkanlığıyla müzakerelerin gizli yapılmasını önerenlerden. Cevat Öneş de öyle. Üstelik Öneş kamuoyunun psikolojik olarak hazırlanması gerektiğinin de altını çiziyor.

Lafa gelince terörist başını Şam’da öldürmeyi planladığını, birkaç sabotaj girişimi yaptığını, planların asker ve siyasiler tarafından bozulduğunu, dolayısıyla kendisinin heykeli dikilmesi gereken bir kahraman olduğunu ilan ederken neredeyse medya bülbülü kesilen Mehmet Eymür müzakerelerin servisler aracılığıyla yapılması gerektiğini, dolayısıyla CIA ile beraber yürütülmesi zorunluluğunu ifade ediyor. İnsan bütün bunları öğrenince ister istemez “Peki öyleyse binlerce asker ve polis niye şehit edildi” diye sormaz mı ? Dahası “Peki öyleyse siz o zaman Tapu müdürü müydünüz” diye ağızların payını vermez mi?

Nereden baksan karmaşa, nereden baksan çelişki. Seçim öncesi “Tek vatan, tek bayrak” sonrasında terörist ile şehidin anasını aynı kefeye koyma. Görevdeyken aslan, kaplan, emekli olunca kedi. Önce mücadele sonra müzakere. Hadi oradan yeter be.

Yazarın Diğer Yazıları