Mısır’da Yeni Dönem ve Sorunlar
Tunus’ta başlayan diktatör kaçırtma eylemi Mısır’da da sonuç verdi. Otuz yıldır Mısır halkının kaderine el koymuş olan Hüsnü Mübarek sonunda pes etti. Mübarek, önce yetkilerinin önemli bir kısmını devrederek, iktidarını Eylül’e kadar uzatmak istedi. Mısır halkının buna tepkisi büyük olunca da bu defa Mübarek çareyi istifa etmekte buldu. Diktatörün istifası Mısır halkını sevince boğdu. Halk sokaklara döküldü.
Mısır’da yönetim yüksek ordu konseyine geçti. Öteden beri ordu ile yönetimin sınırlarının belirgin olmadığı Mısır’da ülkenin ve demokrasinin geleceği ordu konseyinin tutumu ile halka bağlıdır.
CIA’nın sesi olarak bilinen Strafor’a göre Mısır’da, ordu Mübarek’e darbe gerçekleştirdi ve yönetime el koydu. Strafor’a göre Mısır’da, yeniden 1952 modeline geri dönülmüş oldu. Strafor, ordunun yönetimi sivillerle paylaşma isteyip istemeyeceği, seçimlerin açıklandığı gibi Eylül’de yapılıp yapılmayacağı, Müslüman Kardeşleri kontrol altında tutacak araçların devreye sokulup sokulmayacağı Mısır’ın kaderini belirleyecektir. Ayrıca Strafor’a göre ordu, demokratik bir yönetim kurarken, otoriteyi sağlamak; rejimi değiştirirken de anayasal krizlerle boğuşmak gibi çelişkilerle karşı karşıya kalacaktır.
Yaşananların İsrail/ABD için anlamı nedir?
Mübarek’in ABD ve İsrail tarafından bir çeşit yardım/hibe ile satın alınmış dış politikası sürdürülebilir değildi. Son olarak yaşananlar, doğal olmayan bir siyasetin Mısır gibi ülkelerde bile sürdürülebilir olmadığını göstermektedir. Mübarek rejiminin önce halkın, sonra bölgenin, daha sonra da Müslüman ülkelerin çıkarları aleyhine izlediği politika iflas etmiştir. Mısır’da eller üzerinde yürüyen dış politikanın Mübarek sonrasında ayaklarının üzerine oturması beklenmelidir.
“Ben gidersem Müslüman Kardeşler gelir!” şantajı, Mübarek’e otuz yıl iktidar sağlamıştır. Ancak bu tür, ölümü gösterip sıtmaya razı etme stratejisinin de bir sonu vardı. ABD ve İsrail sonuçta Mısır’da bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalmıştır. ABD ve İsrail önümüzdeki dönemlerde diktatörler üzerinden değil gerçekler üzerinden siyaseti yürütmek zorunda kalacaktır.
ABD/İsrail artık bölgede Araplara dayatılan değil, Araplarla birlikte sürdürülebilir bir barışı aramak zorunda kalacaktır!
Halktaki büyük beklenti!
Büyük bir tarihin küçük takipçileri olarak diktatörlerin izlediği siyaset, Mısır’ı yoksullaştırmış ve her şeyden de yoksun kılmıştır. Uygulanan halk düşmanı siyasetler günlük iki dolara çalışan insanları, mezarlıklarda yatmak zorunda kalan evsizleri ve çökmüş bir sosyal düzeni yaratmıştır. Mısır’da Mübarek dönemi, yolsuzluk, yokluk ve işsizlikle tarif edilir hale gelmiştir.
Mübarek rejiminden direnerek kurtulan halkın yokluk, yoksulluk ve yozlaşmadan kurtulabilmesi için çok daha zorlu bir direniş içine girmesi gerekmektedir.
Yoksulluktan, miskinlikten ve tembellikten kurtulmak, diktatörlükten kurtulmaktan çok daha zor bir iştir. Bu nedenle Mısır’da ’asıl sorun şimdi başlıyor’ dersek çok yanlış bir şey söylemiş olmayız. Mısır’daki devrimin, bölgedeki diğer baskıcı rejimlerin kimyasını bozacağını da bugünden söylemek mümkündür. Mısır, devrimi Tunus’tan kopya etmiştir. Mısır da diğer despotik rejimi olan ülkelere kendi deneyimini ihraç edecektir. Artık Yemen, Suriye, Cezayir vb. ülkelerin yurttaşları da “komşu başardı biz niye başaramayalım?” sorusunu kendi kendilerine soracaklardır. Çünkü halklar güçlerinin diktatörlerden daha büyük olduğunun farkına varmışlardır. Değişim de farkına varmakla başlar.