Mısır’da darbe tiyatrosu

Sevgili okurlarım, Mısır olaylarını doğru değerlendirmek gerek. Yoksa her gün, futbolcu transferleri, yaza nasıl diyet yaparak girersiniz veya bu haftaki burçlarınız gibi, gazoz düzmece haber ve yazılarla dolu bizim cahil ve yobaz medyanın laf salataları, hayhuy ve gay guylarıyla kendinizi gene bilmediğiniz sularda bulabilirsiniz. Bence Mısır’daki gelişmeler içinde, ince ince ABD’nin bir planı, bir oyunu ve belki de bir tepkisi gizli. Doğru değerlendirmek lazım
Önce darbe denilen Mursi’nin görevden alınma işlemini, geri sarıp inceleyelim. Mursi’nin, Mübarek dönemi komutanlarını, (Genel Kurmay, Kara ve Hava Kuvvetleri komutanları ve çok sayıda generali) görevden alarak, ordunun başına getirdiği Korgeneral Sisi’nin kafa yapısı, kendisini atayandan farklı değil. Onu yemin ettirip görevi veren de Mursi. Karısı feraceli ve kadın göstericilere bekâret testi yaptıracak kadar örümcek kafalı bir asker.
Peki, onu efendisi Mursi karşıtı bir eyleme sürükleyen ne olabilir? Önce darbe denilen gelişmeleri dikkatle incelemek lazım. Birincisi Korgeneral Sisi, Mursi’ye karşı bildiri yayınlamadan bir gece önce, Washington’da ABD Savunma Bakanı Hagel’le uzun bir görüşme yapmış. (tesadüf) Bu görüşme Pentagon basın toplantısında bir gazetecinin sorusu ile doğrulandı. Hagel’den birkaç gün önce ise ABD Başkanı Obama, Mursi’yi arayarak muhalefete daha ılımlı yaklaşması yönünde uyarmış. (bu da tesadüf) Bu konudaki açıklama ise Beyaz Saray Basın toplantısı kayıtlarında.
Demek ki Mısır’daki eylemlerin temelinde, ABD’den gelen uyarı veya tepkiler var. Başbakanlığa adı geçen, ABD’nin has adamı Uluslar arası Atom Enerjisi Eski Başkanı Baradey’in ortaya çıkması dikkat çekici. Biliyorsunuz Baradey seçimler sırasında, ABD adaylarından biriydi. Peki, bu tepki veya uyarı acaba muhalefet için mi yoksa başka bir nedeni var mı? Buna geçmeden önce Mısır’daki müdahale de önemli noktalara işaret etmek lazım.
Bir kere, geleneksel askeri darbeler, ani ve habersiz olur. Davul zurna veya Kim milyoner olmak ister programı gibi şovlarla, darbe yapılmaz. Mısır’da nerede ise davul zurna eşliğinde bir televizyon şovu gerçekleşti. İkincisi, askeri darbeler sırasında, can ve mal kaybı olmaması için, sokağa çıkma yasağı veya sıkıyönetim uygulanır. Birkaç gece öncesinden, askeri birlikler önemli kilit noktalarına kaydırılır. Ama Kahire’de böyle olmadı. Mısır ordusu lütfen kışlasından çıktı. Mursi’yi gözaltına alırlarken de tam bir Arap şamatası yaşandı. Bağırış, çağırış, harala, gürele. Ayrıca asker neredeyse tarafların birbirini yemesi için ortadan çekilip, laf olsun diye bir iki ateş açma olayı yarattı. Ölen ve öldürülenler, birbirinin gırtlağına sarılanlar. İşte bu noktadan gelişmeye askeri darbe de demek yanlış.
Mursi belli ki birilerinin damarına veya ayağına bastı. Ya da birilerine verdiği sözleri tutmadı. Bu İsrail olamaz. Hani Obama da kankası Tayyib’i üzdü veya daha popüler oldu diye de böyle bir şey yapmaz. Mantık ise bunun, demokrasi veya özgürlük, laiklik savunucularını destek amacı taşımadığını söylüyor. Öyle olsa önce Suudi Arabistan, Kuveyt ve emirlikler şeyhleri hedef alırlardı. Demek ki, konu, özgürlük demokrasi falan da değil. Konu bence, aslında Mursi’nin Mısır’da bulunan Hıristiyan topluma Kıptilere karşı dengesiz bir baskıya yönelmesi. Yani anlayacağınız konu Müslümanlara özgürlük ve demokrasi değil, Hıristiyanlara baskı gibi görünüyor.
Bu işte Kahire’ye verilen mesaj da, Ankara’ya verilene çok benziyor. Bu konuda deneyimli olan Erdoğan, tüm kiliselerin kapısını çalıp, tüm papazların elini sıkarak, on yılı doldurdu. Bizimki de başka yerde hata yaptı. İleride, bir yerde iki baş iş yapamaz felsefesi ışığında, APO özgür kaldıkça ötekinin yetkileri kısıtlanacak. Batılıların tabiri ile Erdoğan aslında ayağına ateş ediyor.
Biz Türklerin de Mısır gelişmelerinden ders çıkarması da yanlış. Ben daha çok dünya kamuoyunda artık Tayyip Erdoğan denince akla ne geldiğine bakarım. En son Cumhuriyetçi senatör McCain bile Erdoğan’ı terk etti. Sıra Türk halkına ne zaman gelecek, bakalım.

Yazarın Diğer Yazıları