Mısır olayları Türk siyasiler için uyarı
Mısır ve İslam dünyasındaki haberleri bizimkiler alenen çarpıtıyor. Onlara göre Mısır ve Hüsnü Mübarek çökerse ampul takımı ve Tayyip Erdoğan’ın yıldızı parlayacak. Yesinler mantığınızı. O uzman kalemler İslam dünyası ve Arap âlemini tanımadıklarını, cehaletlerini kanıtladılar.
Araplar, aynı bizimkiler gibi sokakta ne kadar yaşa varol deseler bile kemiklerine kadar Osmanlı’ya duydukları nefret dolular ve Türkleri de sevmezler. Çıkarları için yaşa varol derler ama öyle kandırdılar bugüne kadar ampul takımını.
Bu yüzden Erdoğan’ın İslam dünyasının parlayan yıldızı olması, Arapların onu kabullendikleri anlamına gelmez. Ama Mısır olayı aslında Amerika’ya yaltaklananlara ders olması lazım gelen bir dizi gerçekleri yansıtır. Hem Tunus hem de Mısır lideri, ABD’nin uzun süreli hizmetkârlarıydı. Yaklaşık ikisi de 30 yıl hizmet ettiler efendilerine. Hatırlarsanız ABD, bir dizi işlerini bu iki ülke üzerinden yürütmüştü. Bu liderlerin yolsuzluklara bulaşmış olması, herkese dürüstlük dersi veren ABD’yi bugüne kadar hiç rahatsız etmedi.
Ne zaman ki bu liderler bir süredir işine yaramadı işte o zaman bunları değiştirip yerlerine yeni adamların getirilmesi kararlaştırıldı.
Bu hazırlanan yeni liderlerin koyu dinci veya dinsiz olması, halkını ezmesi veya soyması Washington’un hiç de umurunda değil, ABD’ye ne kadar biat edecekleri verilen emirleri ne kadar uygulamaya koyacakları önemli. Hatırlarsanız Afganistan’ın başına Bush aile şirketinde çalışan Karzai getirilmişti. Adamı devlet başkanı yaptılar. Irak’ta da Saddam’ı devirir devirmez geçici yönetimin başına getirdikleri Ahmet Çelebi, o da Bush aile şirketinin bir memuruydu.
Tüm gelişmeler, İslam âleminde bizimki gibi liderleri olan ülkelerle ABD’nin mıncık mıncık oynaması. Şimdiden Mısır’ın başına kimin geçeceği belli gibi. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın başında kullandıkları adamları Baradei’yi bu işe hazırladıkları söyleniyor. Adam zaten Mısır’a gitti bile.
Obama’nın Erdoğan’ı aramasına gelince. Dikkatinizi çekerim Tunus olayları başladığında Obama, Hüsnü Mübarek’i de aramış ve “Aman ha sakın endişelenme” demiş. Mısır basını da aynı bizimkiler gibi, iki liderin gelişen olayları gözden geçirdiklerini yazmıştı. Yerseniz.
Günün ikinci konusu da bu gelişmelerle ilgili. Ankara’ya atanan yeni Amerikan Büyükelçisi Riccardione’nin biyografisini okudum. Amerikalı Büyükelçi Mısır’dan 2008 yılında ayrılmış. Savurduğu tohumların yeşermesi 2 yıl sürmüş. Şimdilerde eğer Kongre’ye ABD Başkanı Obama tarafından yeniden daha uzun süre görev yapması için onay talebinde bulunulmazsa, başkanlık kararnamesi ile Ankara’da yapacağı görevin süresi bu yılın sonunda bitiyor. Yani Riccardione bir gelişme olmazsa 2011 Aralık sonunda Washington’a dönecek.
Şimdi gelelim olayın matematik yorumlamasına. Riccardione ayrıldıktan iki yıl sonra hükümet çöküyorsa, demek ki Erdoğan 2011 Haziran’ında seçimi kazansa da 2013 yılında başına Mısır olayları gibi bir şeyler gelecek. Yani emekli olup torun torba yetiştirme keyfine eremeyebilir. Hani Mübarek’in oğlunu yerine hazırlaması gibi bizimki de kızını hazırlıyor ya, bu iş de yaş demektir. İşte sonuç bu.
Evet, Türkiye demokratik sulardan faşist sulara doğru seyrediyor. Meclis komisyonlarındaki gelişmeler buradan da dikkatle izleniyor. Erdoğan ve şürekâsının demokrasi palavraları burada fıkra olarak anlatılıyor. Zaten bu yılın sonuna kadar Ankara veya Brüksel’in Türkiye ile AB’nin yollarını ayırdığı açıklamasını bekliyoruz.
Adaleti adil olmayan, siyasetçisi doğru konuşmayan, halkı yoksulluktan kıvranan, bir avuç yandaşın paraya para demediği bir ülkeyi kimse istemez.
Son olarak; Tayyip Bey ve taifesi seçimden yüzde 40 üzerinde oyla çıkacağını iddia ediyor. O zaman sorum, neden yüzde 10 barajını kaldırmıyorsunuz? Korkacak bir şeyiniz yoksa neden bu barajı koruyorsunuz ağalar.