Mısır, Erdoğan’a uyarı mı?
AKP ve onu yönetenler sanki vals yapıyor. Darda kalınca, derhal dön baba dönelim. Hemen konu değiştiriliyor. Örnek mi?.. Son olarak Gezi olaylarının ardından, Beşir Atalay’ın Yahudi diasporasını suçlayıp sonra dönmesi. Ne yapsın adamcağız partisinin lideri her üç günde bir söylediklerinde vals yapar gibi dönerse o da liderlerini takip etmiş.
Sizleri Mısır’daki olaylar konusunda uyarmıştım. Başbakan’ın kankaları Müslüman Kardeşler anlaşılan tersine dönüşüm içinde. Mursi’nin yurt dışına çıkışı falan yasaklanmış. Asker laiklik karşıtı şeriatı getirmek isteyen Mursi’ye yeni bir şans daha vermiş ama yasalara uymak kaydıyla. Mursi de direnecekmiş. İşin ilgi çeken tarafı ABD Başkanı Obama’nın Mursi’yi, Erdoğan’ı uyardığı gibi uyarmış olması. Şimdi aklınıza askeri darbelere destek verdiğim gibi bir fikir gelebilir. Ben de size, asker ve sivil diktatörlükler arasında fark görüp görmediğiniz veya sivil diktatörleri destekleyip desteklemediğiniz sorusunu yöneltirim.
Geçmiş deneyimlerde, eleştirip, yargıladığımız asker, darbelerden bir kaç sene sonra, kışlasına çekilip, yerini her seferinde sivillere bırakmıştı. Peki sivil diktatörler neler yaptı. Oturduğu koltuktan kalkmamak için her türlü cambazlık onların işi değil mi? Başbakanın diline pelesenk ettiği ve kendisine örnek aldığını söylediği, Demokrat Parti iktidarı, diktatörlüğe heveslenip seçimle devrilemeyeceği anlaşılınca 1960 darbesi olmadı mı? Aşırı dinci ülkelerde yapılan seçimlere, seçim demek kabil mi? Halkın seçtikleri değil, mollaların adayları seçime girmiyor mu? Onları devirmeniz mümkün mü? Tabii ki hayır.
Ben Mısır olaylarının en azından Tayyip Bey’e bir uyarı olduğu kanısındayım. Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyetin tüm temel taşlarına basarak iktidar olan, sonra o taşları söken AKP iktidarının, kendisine siyaset yolunu açan, anayasa ve yasaları nasıl askıya aldığına tanık olduysak, bir gün o yasalara sığınmak zorunda kalabileceklerini de hatırlatmak isterim. Hem de 4 Temmuz ABD’nin Bağımsızlık Günü davetiyesinde Erdoğan’dan değil, Mustafa Kemal’den bazı cümlelere yer verilmesi de anlamlı değil mi?
Bir başka konu var aylardır yazmamakta direniyorum. Konudan söz ettiğim bir iki arkadaşım yazma tepki toplarsın demişti. Benim tepki toplamam o kadar önemli değil. Bir yanlış anlama, bir ucuz sonuca varma var, onu düzeltmek istiyorum. Tüm bana gelen yazılara, mektuplara bakıyorum, Amerika suçlanıyor. Kızmakta haklısınız ama biraz bu konuda yanlış hedefe kızıyorsunuz gibi geliyor bana. Aslında Amerika’nın avukatı falan değilim, ama işin aslı da bu kadar basit değil.
Amerikan halkının yüzde 80’i ülkelerinin dış politikası ile ilgilenmez. Bırakın dış politikayı yüzde 50’si iç politikayla da ilgilenmez. Sade Amerikalı, sade bir Türk vatandaşı gibi, geçim derdine düşmüş, çocuklarının iyi eğitim almasından, emekliliğinde kimseye muhtaç olmamaktan fazla bir şey düşünmez. Amerikalı özetle, kimseye ne dost ne de düşmandır.
Amerika’yı büyük sermayeler yönetir. Kongre’ye seçilecek milletvekili ve senatörleri paraca destekler, yönlendirir ve siyasi meclislerinden halkın değil onların istediği yasalar çıkar. İlaç sanayisi ve lobisi aleyhine bir yasa Kongre’den nasıl geçmezse silah şirketlerinin aleyhine bir yasa da bu yasama organlarında kabul edilemez. Sistem, paranın halkı yönetmesi üzerine kurulmuştur. Tam ve ideolojik açıklamayla, kapitalist sistem hükmünü sürer.
Sizler ise o sermaye gruplarına sövüp sayacağınıza bugünün Türkiye’sinde sizin durumunuzda olan bir halka kızar durursunuz. Oysa size kazığı atan sermayenin telefonunu satın alır, internet sayfalarına üye olur, teknolojisine para harcar ve gene o para ağalarından giyinirsiniz. Giydiğiniz blucin, koşa koşa alış veriş ettiğiniz dükkânlar kimin malı sanıyorsunuz. Altınızdaki arabalar da onların malıdır. Artık sermaye iç içe girmiştir. Siz, sizi hırpalayan, haklarınızı elinizden alan ve başınıza şambabalarını getiren şirketleri besleyip şikâyet ede durun. Çocuklarınızı da okusun diye koştura koştura bu sistemin okullarına göndermiyor musunuz?
Bence, başımıza gelen her şeyden, kendimiz sorumluyuz. Ama kendi yaptığımız hataların bedelini, başkalarına ödetmek gibi önemli bir meziyetimiz var.