Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Milli yıkım değil Milli Eğitim!

“Hitabesi” tartışılan, “Andı” yargılanan, kimliğinden mutluluk duyması engellenen, milli bayramları önemsizleştirilen ve amacı değiştirilen sisteme ancak nihilist bir insan yetiştirme düzeni diyebiliriz. Böyle bir eğitim sistemi müsait, edilgen, pasif ve nesne düzeyine indirgenmiş yumuşak başlı insanlar yetiştirir. Yar ile ağyar, milli ile gayri milli arasında tercihsiz insan, küresel sistemin istediği insandır. Bugünkü milli eğitim bürokrasisi tamamen bu amaca tahsis edilmiş bulunmaktadır.
Birey milletiyle, kültürüyle, vatanıyla, tarihiyle ve kimliğiyle eğitim vasıtasıyla buluşturulur. İnsanın kimliğini bu manada da bir millete, kültüre, tarihe ve onun değerlerine sahip olma şuuru oluşturur. Eğitimin bu hedefi esas almayan uygulamaları boşa, hatta ihanete varan sonuçlar üretir. İnsan demek, bir anlamda belirli bir açıdan dünyaya, tarihe, topluma bakış şuuru olan varlık demektir. Kendini tanımlayamayan, tarihi ile kavgalı, inanç ve kimlik değerlerinden habersiz bir varlık, insani niteliklerden yoksundur.
Kendisiyle kavgalı, kafası yabana tahsisli, varlığını yokluğuna bağlayan, köksüzlüğü politika olarak benimseyen insan yetiştirmek, milli eğitimin amacı olamaz.
Milli kültürü üreterek geliştirecek, geliştirerek de üretecek olan milli eğitimdir. Böylesine hayati bir sürecin kötü ve tehlikeli ellere verilmesi bir toplumu geri bıraktırmak ya da mahvetmek için yeterlidir.
Kendinden başlamayan, yakınını esas almayan, somut gerçekliği devre dışı bırakmış bakış açısıyla milli değil, küresel ihtiyaçlara hizmet edilmiş olur. Küreselleşmenin temel ihtiyacı ise, insanlarla iyi geçinen, düşüncesi genel kabul gören değer ve normlardan farklı olmayan uyumlu insanı yaratmaktır. Milli eğitim bu ideali aşılamak için can atıyor, bu durum gözde eğitimci olmanın da ölçüsü haline getiriyor.
Ancak burada bir sorun var; o da küresel amaçlara hizmet eden eğitim sistemlerinin yetiştirdiği insanlar dünyanın hiçbir yerinde yaratıcılıklarını ortaya koyabilme imkânına sahip olamıyorlar. Onlar ancak kötü birer taklitçi ve iyi bir tüketici oluyorlar.
Küresel reklam kampanyalarının kitlelerin bilinçaltını sürekli olarak üretme tüket, imal etme taklit et, ihraç etme ithal et, tasarruf yapma harca, yarın değil hemen şimdi duygusuyla doldurması sebepsiz değildir.
İnsan yetiştirme düzeni, insanların kendilerini özne ya da nesne yerine koymalarını, etkin ya da edilgen, bugüne ya da yarına yönelik düşünmelerini sağlar.
Küresel eğitim sisteminin amacı, büyükler en iyisini bilir, onlar kararlaştırır ve planlarlar; bize düşen düşünmeden itaat etmek; yap denileni yapmak, yapma denileni de yapmamak düşüncesinde olan insanı yetiştirmektir. Bu insanlar kendilerini kimin yönettiğiyle değil nasıl yönelttiğiyle ilgilenirler.
Bu yüzden toplumların geleceği için eğitim, bir varlık/yokluk sorunudur. İnsanların ekmekten sonra en çok ihtiyaç duydukları şeyin eğitim olduğunu söyleyenler, gerçeğin kendisini ifade etmektedirler. Hem birey hem de ülke için hayati öneme sahip eğitim sürecini tesadüflere bırakmak; milletin geleceğini riske atmak demektir.
Eğitimde uygulanacak politikalar toplumun dününü bugününü ve yarınını ortak paydada buluşturarak garanti altına alan bir millete has hedefler olmalıdır.
Ortak geçmişi üzerinde ortak bir bilince sahip olmayan toplumların gelecekleri de olamaz. Tarihlerinin sürekliliğini kaybedenler; uzun vadede her şeylerini kaybetmeye mahkûmdurlar. İnsanları yaşatan hava, su ve toprak ise, milletleri yaşatan da milli kültürü, milli eğitimi ve milli hedefleridir.
Milli Eğitim Sistemi’ni “anlatım hastalığına tutulmuş hasta” olmaktan kurtarmak, öğretmeni anlatan bir ’özne’, öğrencileri ise sabırla dinleyen ’nesne’ olmaktan çıkarmak esas olmalıdır. Başarı, milli eğitimi, milliyi yıkım olarak algılayan bugünkü bakanlık zihniyetini değiştirmekten geçmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları