Milli Kültürden Milli Birliğe
Kitabın yazılma amacı ve iddiası, ilk sayfaya aldığı özdeyişlerden belli oluyor. Özellikle Talat Halman’ın şu sözü, kitabın amacının da ötesine taşarak ulusal bir ülkünün ışıklı yolu olarak açılıyor önümüze: “Türkiye’nin yeni bir uyanmaya, yeni bir aydınlanmaya ihtiyacı var. Kendimize özgü bir kültür, toplumumuzun tarihi ve sosyal gerçeklerine uygun bir doktrin, dışarıdan gelme ideolojiler yerine bir TÜRK İDEOLOJİSİ geliştiremezsek yıllar yılı bocalamaya, sönük kalmaya, saçma sapan politik kargaşalıklarla ve yıpratıcı ihtilallerle uğraşmaya, dünya kültür haritasında silik kalmaya mahkum olacağız”
Şimdi olan da bu, yani bir Türk İdeolojisi geliştirmeye çalışmak yerine, ABD ve AB’den esen rüzgârlara kapılıp savruluyoruz özümüzden
ötelere.
Ahmet Vehbi Ecer, bu duruma dur demek isteyen bir değerli aydın. Son kitabının adı “Milli Kültürden Milli Birliğe”. Milli kültürden milli birliğe giden sürecin abc’sinden başlıyor işe Ecer, milletin ve kültürün çeşitli tanımlarını aktarıyor, bunları yorumlayarak sonuçlar çıkarıyor. Sonra kültürün ve millet olmanın olmazsa olmazı olan dil’in önemine ve işlevine vurgular yapıyor. Bilgeler ve bilim adamlarının dil’e değin dediklerinin her biri bir milli rehber, hangisinin arkasına takılsanız, özünüze varırsınız. Sözgelimi Oktay Sinanoğlu “Milletler topla, tüfekle, kılıçla tarihten silinmemiştir... Milletler dillerinin yok edilip gönüllerini taşıyan gemilerinin batırılmasıyla yok edilmişlerdir” derken, Samet Ağaoğlu “Ebedilik kokusu dil’den geliyor” savını dillendiriyor.
Ve din... Kültürün en büyük bileşenlerinden biri... İlahiyatçı Ahmet Vehbi Ecer, daha önce yazdığı kitap ve yazılarındaki görüşlerini, bu kez de, milli kültür bağlamında yineliyor. Neydi onlar? Bir hatırlayalım: Türk’ün din anlayışı ve algılayışı; Ahmet Yesevi, Ebu Hanife ve Maturidi’nin görüş, içtihat ve uygulamalarında aranmalıdır.
Aranmalıdır ya, Türk toplumu bugün arayış değil, arayışa karşı koyuş pozisyonunda. Kur’an’ın anlamını, İslâm Tarihinin önemini bilmiyor halkımız, aydınımız, hatta kimi din adamlarımız. Tarihten bağımsız olarak yapılan tefsirlerse yüzeysel ve afakî oluyor.
Tarih ve milli şuur bağı sağlam olmalı ve kalmalı. Ecer, Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın görüşlerine yaslanıyor bu bağlamda. Togan, “Cahil cemiyetlerce tarih hiçtir” dedikten sonra, tarihe önem vermenin milletler için bir gelişmişlik ölçütü olduğunu belirtiyor.
Bu kitapta son derece can alıcı sorular var, yanıtları da doyurucu bir biçimde veriliyor. Soruları yazayım ben, yanıtlarını siz kitabı alarak sindire sindire okuyun uzun uzadıya.
-Hem Müslüman, hem milliyetçi olunur mu?
-Hem Müslüman, hem laik olunur mu?
-Laik bir hukuk devleti olunca din’den mi döndük?
-Mehmet Âkif tarikatçı mıydı?
Bu değerli eser Yesevi Yayıncılık tarafından yayımlandı. Mutlaka okuyunuz. Ancak iki ayıbı var ki, onları demezsem ben ayıp ederim. Birincisi, kitabın sayfalarında karışıklıklar var, bu özensizlik hemen düzeltilsin. İkincisi, Abdullah Gül’ün laiklik ve İslâm’a değin bir sözü alınmış 268. sayfaya. Bence alınmamalıydı, Gül’ün başka öyle sözleri ve işleri var ki, bırakın laikliği, tam bağımsızlıktan yana gerçek Türk Milliyetçileri, O’nun “Allah” demesini bile samimi bulmamaktadır.