Milli Cumhuriyet ve İkinci Cumhuriyet!
Dışarıdan kimlik dahil aklına gelen her şeyi ithal etmekte bir sakınca görmeyenler, cumhuriyetin de ithal edileceğini düşünmektedirler. Milli iradeye dayanan cumhuriyet yerine, evrensel iradeye dayanan ikinci cumhuriyet teklifleri bu bağlamda müşteri bulmaktadır.
Türkiye’nin demokratik süreçte yaşadığı tıkanmaları Fransa/Batı özentisi içinde ele alanlar, ikinci cumhuriyet kurarak sorunların aşılacağını savunmaktadır. Böylece onlar, cumhuriyetin Türkiye’nin kendisine özgü olan sosyal, ekonomik, coğrafi, tarihi ve siyasi zemin ve şartlarının ürünü olduğunu göz ardı etmektedirler. Türkiye’nin ol deyince olan, öl deyince ölen bir ülke olduğunu sanmaktadırlar. Onlar, bu ülke üzerinde herkesin her dilediği tasarrufu yapabilecek bir kadavra olmadığının bile farkında değiller. Türkiye’de her önüne gelenin Türk milletine bir kimlik, inanç, tarih, coğrafya, din ve yaşam önermesi bu zihniyetin ürünüdür. Arzulanan demokratik tutum ya da anlayışın cumhuriyet; değiştirmekle yerleşeceğini iddia etmek de bu tür bir anlayıştır.
“İkinci Cumhuriyet” ve ardından başlayan ikinci cumhuriyet anayasası tartışmaları, gerçekte Atatürk ve kurucu irade ile hesaplaşma tartışmalarıdır. Tartışmalara da yalnızca ikinci cumhuriyetçi neoliberallerin yönlendirdiği AKP’liler değil AB süreci başlı başına büyük bir ivme kazandırmıştır. AB’li yetkililerin bir Atatürk sorunu vardır. Bunu her fırsatta da dile getirmektedirler. Onların açtığı bu yolu takip eden yerlilerin sayısı da her geçen gün artmaktadır. Son zamanlarda Atatürk karşıtı söylemlerin giderek artmasının nedeni de budur. Aşağıda verilen birkaç örnek bile, olgunun ne denli yaygınlaştığını gösterir niteliktedir.
Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkan Yardımcısı İngiliz Liberal Demokrat Partili Andrew Duff “Türkiye bir şekilde Kemalizm tanımını reforme etmeli ve devlet dairelerinin duvarlarından Kemal Atatürk’ün fotoğraflarını indirmeli.../...Atatürk bugün yaşasaydı Türkiye’nin AB üyeliğine evet demezdi. Türkiye’de hâlâ Kemalizm milliyetçiliğini değiştirmek istemeyenler var. Egemenliği paylaşmak AB üyeliğinin bir kuralıdır”.
Bir Türk profesör de Duff’in görüşlerine benzer ifadelerle şöyle destek vermektedir: “Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder. Kemalizm medeniyeti çözücü bir süreçtir. AB sürecinde artık bizlere ‘Neden her yerde bu adamın (Atatürk) heykelleri, fotoğrafları var?’ diye sorarlar diyor. 10. İstanbul Bienali’nin küratörü Hou Hanru, bienal kataloguna şunları yazmış: “Kemalist proje tarafından savunulan modernleşme modelinin yine de sisteme dahil bazı çözülemez çelişkiler ve ikilemlerle dolu ‘tepeden inme bir dayatma’ olması.../...demokrasi ilkesine aykırıydı.../... toplumsal bir elit önderliğindeki ekonomik ilerleme, toplumsal bölünme üretti”.
Yine bir Batılı allame (!) “Türk milleti diye bir millet yoktur. Türk milleti paşa fermanıyla kurulmuş uyduruk bir millettir” diyor. Onun gibi düşünen Karen’ler de “Türk tarihinin ve Türk Devletinin hakkından” gelmekten söz etmektedir. 2. Cumhuriyet ve bu bağlamda gelişen “sivil anayasa” tartışmaları süreç içerisinde “Kemalizm” ve Atatürkçülüğü yargılama platformuna dönüşmüştür.
Türkiye’deki ikinci cumhuriyet tartışmaları bu anlamda Atatürk ve kurucu iradeden ayrılma arzusuna yönelik tartışmalardır. Türkiye Cumhuriyetini kuran iradenin sorgulanmasıdır. Milli kimlik ve milli devlete yönelik tartışmalardır. Bu tartışmalar yapılmalı mıdır? Elbette yapılabilir. Ancak anlamlı olabilmesi için sağlıklı zeminde, yapıcı, soğukkanlı ve iyi niyetli olarak yapılması gerekir.
Bu anlamda hukukun evrensel ilkelerinin AB ve ABD’nin tasallutu altında nasıl gerçekleştirileceğini iyi düşünmek gerekir. Milli devlet, bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğünü esas alan kurucu iradenin yerine, ne olduğu, her anlamda tartışmalı olan bir evrensellik kavramının nasıl bir çözüm getireceğini iyi düşünmek gerekir. Bu dünyanın evrensellik enayisinin yalnızca Türkiye olmadığını artık birileri iyice öğrenmelidir. Evrensel hukuk ilkelerinin İngiliz, İsrail ve ABD çıkarları söz konusu olunca hangi hale dönüştüğünü görenlerin hâlâ bu çıkmaz sokakta ısrar etmeleri, niyetleri konusunda kuşku yaratmaktadır. Kürenin her yerindeki gelişmeler ve gerçekler insanın gözlerine batar hale gelmişken Türkiye’ye milli devletinden vazgeç, bağımsızlığını, kurucu iradeni, ilkelerini gözden geçir demek akli bir tutum değildir.