Milli bayramlar
Bilindiği gibi bir süre önce bölücü terörist saldırılar gerekçe gösterilerek Başbakanlık genelgesiyle bu yıla mahsus olmak üzere, Cumhuriyet Bayramı tören geçişleri ile okullardaki kutlamaların yapılmaması kararı alınmıştı.
Milli Eğitim Bakanlığı bu defa 19 Mayıs törenlerinde, değişik renk ve nitelikte gösteri ve fon çalışmalarına yer verilmemesi ve kutlamaların Ankara dışında sadece okullarda yapılması türünden bir genelge yayınlıyor.
Açılan tartışmalara bakılınca, acaba ülkeyi yöneten iktidarın uğraşacağı başka sorun kalmadı mı diye düşünüyor insan. Ancak biraz konu derinleştirildiğinde durumun sanıldığı kadar basit olmadığı da görülüyor. Zira simgeler, ritüeller, seremoniler ve gelenekler üzerinden yapılan tartışmalar özünde birer hesaplaşma barındırıyor. Türkiye yaklaşık otuz yıldır bir insan hakkı olan baş örtüsü ya da türban sorunu etrafında tartıştı, durdu. Bugün gelinen yer, başlangıçtaki yerdir. Kesin inançlı hale gelmiş taraflar birbirlerine kılık/kıyafet ve etek boyu üzerinden yüklenmeye devam ediyor.
19 Mayıs törenleriyle ilgili tartışmalar daha önce toplumu kutuplaştıran tartışmaların devamı niteliğindedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın almış olduğu bu karar masum ve iyi niyetli değildir. Bir süre önce iktidara yakın gazeteci, aydın ve siyasetçi kesiminin başlattığı bir kampanyanın sonucudur.
Hatırlanacağı üzere Mümtaz’er Türköne, tam bir yıl önce 19 Mayıs törenleri için “Mayıs ayını başından sonuna eğitim ve öğretim amaçları dışına çıkartan garip bir ritüel.../...19 Mayıs kutlamaları 1932’nin faşist İtalya’sından alınma. Neden değiştirmek aklımızdan bile geçmiyor” diye yazmıştı.
Abdurrahman Dilipak ise işi çok daha ileri götürerek şu değerlendirmede bulunuyor: “Niye 19 Mayıs? Kurtuluş savaşı Hatay Dörtyol’da sıkılan ilk kurşunla başlar” diyerek Kurtuluş Savaşının başlangıç tarihini tartışmaya açıyor. İlave ediyor “...Bunlar Faşist İtalya’dan, Faşist Almanya’dan, Rusya’dan kopyalama şeyler” . Türköne ile koordineli bir eleştiriyi getiriyor. Andımız vb. törensel uygulamaların da bu anlamda değerlendirilmesi gerektiğini belirten Abdurrahman Dilipak, şu kehanette de bulunuyor: “Bunların hepsine sıra gelecek. Andımız, o resim, büst, köşe. Bunlar çağdaşlık değil ilkellik. Resmi ideoloji ve resmi tarih dayatması. Geç bile kalındı” diyor.
Diğer yandan konu TBMM Sporda Şiddet ve Şike Komisyonu’nda tartışılmış AKP Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz, her yıl aynı hareketlerin yapıldığını savunarak “Törenlere ilgi kalmadı. Cazibesi yok” demiş. AKP İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci de “Bu gösteriler Demirperde ülkelerinden alındı” şeklinde görüş belirtmiş.
Tartışmaların odağında Atatürk, Devlet, Cumhuriyet ve Türkiye Cumhuriyeti tarihi vardır. Türkiye’de bir takım odaklar, bütün kötülüklerin kaynağı olarak devleti görmekte ve suçlamaktadır. Cumhuriyetin “yanlış cumhuriyet” olduğunu iddia etmektedirler. Türkiye Cumhuriyeti tarihine “Dersim” üzerinden “katil” sıfatı yükleyenlerin amacı da budur. Muhtelif olayları bahane ederek Kurtuluş Savaşı kahramanlarının itibarlarının infaz edilmeye çalışılması da bu amaç için yapılmaktadır. Ülkenin sınırları ve bütünlüğü ile sorunları olanlarla ülkenin sistemiyle sorunu olanlar el ele vermiş haldedirler.
19 Mayıs törenlerinin yapılma biçimiyle ilgili tartışmalar buz dağının görünen yanıdır. Altında derin bir hesaplaşma vardır.