MHP’nin hedefi
Türkiye’de siyasetin gündemi özellikle hükûmetin PKK ile yaptığı müzakereler ve devamında yaşanan süreçten dolayı bir hayli ısınırken, yaklaşan yerel seçim ve hemen arkasından yapılacak olan genel seçim, mevcut harareti daha da artıracağa benziyor. Türkiye’nin siyaset gündemi bu kadar ısınmışken MHP’lilerin arasında en çok konuşulan konulardan biri de MHP’nin önümüzdeki seçimlerde sergileyeceği performans.
Evvela bütün MHP’lilerin üzerinde hem fikir olduğu konuların başında, MHP’nin hangi şart ve durumda olursa olsun, bu seçimlerden en kötü ihtimalle hükûmet ortağı olacak bir denklemin parçası olarak çıkma arzusu geliyor.
MHP’nin 1999 genel seçimlerinde aldığı yüzde 18’lik oy oranını, geride bıraktığı 14 seneden beri bırakın geçmeyi o orana dahi yaklaşamamış olması bütün MHP’lileri haklı olarak üzüyor. MHP’nin 57. Hükûmet döneminde yaşadığı talihsizliklerden dolayı sonraki bir ya da iki dönem beklenen başarıyı sağlayamaması kabul edilebilir bir durum. Fakat AKP’nin icraatları ile yaşanan siyasi konjonktüre rağmen sonraki seçimlerde başarılı olamamasının hiçbir MHP’li tarafından kabul edilebilir tarafı maalesef bulunmuyor. Düşünün bir kere, Türkiye uluslararası güçlerin planları dahilinde AKP’nin taşeronluğu ile dönüştürülüp, devletin millî yapısı hızla aşındırılırken bu sürece en yüksek sesle itiraz edecek yegâne siyasi yapı MHP. Buna rağmen, MHP gerek seçmen algısının partinin tavandaki yüzleri ile ilgili negatif önyargısını aşamaması ve gerekse de parti tabanının hoşnutsuzluklarının giderilememesinden kaynaklanan motivasyon kaybından dolayı, 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerden itibaren bir türlü tabanın beklentisini karşılayamıyor.
Benim uzun bir süreden beri MHP’nin mevcut Genel Merkez yönetimine muhalif olduğumu ülkücü camianın içinde bulunan hemen hemen herkes çok iyi bilir. Aslına bakarsanız Genel Merkez’e ilişkin kanaatim değişmişte değil. Fakat Türkiye’nin fiilen ve resmen bölünmenin eşiğine geldiği bu noktada, mevcut Genel Merkez yönetiminin bütün handikaplarına rağmen MHP’nin önümüzdeki seçimlerde başarılı olmasını sadece MHP açısından değil, memleketin selameti adına çok önemli bir sonuç olarak görüyor ve bunun gerçekleşmesini canı gönülden istiyorum.
Türk tarihinin belki de en kötü dönemlerinden birini yaşıyoruz... 30 seneden beri kadın, çocuk, yaşlı demeden binlerce sivili katleden ve binlerce güvenlik mensubumuzu şehit eden terör örgütü, maalesef devletle yapılan pazarlığın aktif bir aktörü olarak masanın diğer tarafında oldukça saygın bir muameleye tabi tutularak oturtuluyor.
Gelinen bu nokta; devletin resmen iflası, fiilen ortadan kalkmasıdır.
Bu kritik aşamada MHP’den başka hiçbir siyasi yapı, yaşadığımız bu zorlu ve vahim süreci tersine çevirmeye ne güç yetirebilir ne de yaşananları tamir etme yolunda irade sergileyebilir.
Bütün bunlardan dolayı, MHP’nin önümüzdeki seçimlerde en kötü ihtimalle hükûmet ortağı olacak bir şekilde seçimlerden çıkması âdeta bir mecburiyet haline gelmiştir. Eğer önümüzdeki seçimlerde de öncekilere benzer bir seçim performansı yaşanırsa, bu konuda sadece MHP’nin kurumsal yapısı değil memleketin istikbali büyük bir tehlike ile karşı karşıya gelecektir.
MHP yöneticileri acilen halkın tamamını kucaklayacak bir strateji geliştirmek ve daha önceki seçimlerde başarısızlığa neden olan hataları tespit etmek sureti ile seçmenin algısını olumlu olarak etkileyecek politikaları ortaya koymak mecburiyetindedir.
MHP, sadece laf olsun kabilinden partililere çekilen nutkun dolgu malzemesi ya da onları heyecanlandırmak için ortaya iktidar hedefi koymamalı, bu hedefe başta kendisi samimiyetle inanarak hem partilileri hem de bütün seçmeni inandırmalı.
Bu saatten sonra iktidar olmanın dışında alınacak her türlü netice büyük bir başarısızlık olacaktır. Ve işin daha da kötü tarafı, MHP’nin başarısızlığının faturasını sadece MHP’ye gönül verenler değil bütün Türk milleti ödeyecektir.
Şu andan itibaren, başta şahsım olmak üzere, Türk Milletinin istikbali adına hassasiyet duyan herkes, MHP’nin başarısı için kolları sıvamalı ve bunun için her türlü fedakârlığı yapmalıdır. MHP’nin iktidarı için mücadele etmek, bizim için bir tercih değil mecburiyettir.