MHP'den beklentiler...
Herkesin samimi olması lâzım.
Burada öncelikle AKP'nin "sistem krizini" gidermek gibi bir probleminin olmadığını görmek lâzım. AKP'nin ve AKP'lilerin meselesi Erdoğan'ı "Başkan" yapmak. AKP'lilerin bu tavrını kendi içinde tutarlı buluyorum.
Bir zamanlar Ülkücülere takılıp, sosyal medyada "Türkeş de bunu istiyordu" geyikleri ile Başkanlık sistemine karşı Ülkücülerin kalbini "yumuşatmak" isteyenleri de anlıyorum. "Olur ya bu tavrımız takdir toplar, bize de bir şeyler düşer!" diye düşünüyor olabilirler.
Peki bizim amacımız ne?
AKP'lilerin Erdoğan'ı başkan yapma ihtirasını görmezden gelip "sistem krizi var, bunu giderelim" diye başlamak yanlış bir başlangıç. Geçen hafta da yazmıştım "referandumda hayır çıkarsa Erdoğan hukuki sınırlarına çekilecek mi?".
"Çekilecek" diyen bir babayiğit varsa şapka çıkartmaya hazırım. Diyemiyorsak biz bu işi neden yapıyoruz?
7 Haziran sonrası yürütülen "koalisyon" görüşmelerine benzer bir "taktik" anlayışla Başkanlık sistemi tartışmalarına son verebileceğimizi sanıyorsak aldanıyoruz.
Devlet Bey bir konuda haklı. MHP'nin ne yapmak istediğini, ne söylediğini kimse anlamıyor.
Herkes MHP'de beklentisini görüyor, görmek istediğini görüyor. AKP'liler MHP'nin Başkanlık teklifini en azından Meclis'ten geçireceğine inanıyor. Bu inancı veya en azından "güçlü beklenti"yi, yazarından vekiline, Bakanından Başbakanı'na zikretmekte beis görmüyor.
MHP tabanının büyük kısmı partisinin bu tasarıyı Meclis'ten geçirmeyeceğine inanıyor. Tasarı Meclis'e geldiği zaman partisinin Başkanlık sevdalılarına tokat vurmasını bekliyor.
MHP'li yetkililer ise hâlâ "mistik" mesajlarla, atasözleri ile kendilerini ifade ettiklerini zannederek milletin "stratejilerini" anlamasını bekliyor.
Bu bir strateji ise sonu tehlikeli...
Felaket senaryosu ise tasarının MHP oyları ile Meclis'ten geçirildikten sonra MHP'nin sahada taslağa "hayır" demesi.
"Meclis'ten geçirdiğiniz taslağa neden hayır diyorsunuz?" sorularına tatmin edici cevaplar bulmak zor olacak.
Bu durumda Başkanlık sisteminin referandumda kabul edileceğini söylemek kehanet değil.
O taslak 330'u bulursa fatura MHP'ye kesilir. "Gizli oylama, nereden biliyorsunuz bizim verdiğimizi" nevinden şimdiden başlayan açıklamalarla durumu kurtaramazsınız.
Böyle bir tabloda MHP, seçmenini elinde tutamaz.
Zaten süreç yönetimi gibi bir yeteneği olmayan MHP yönetimi, bırakın kendi dışındaki seçmeni kendi seçmenini bile ikna edemez.
Neticede siyasi başarıyı tutarlılık ve güven besler.
Hakikat budur.
Gerisi boş laftır.
Sahi ne oldu?...
Daha dün gibi...
Elif Çakır şunları söylüyordu Bahçeli'ye: 'Paraleller partimi ele geçirmeye çalışıyor' sesine ses veren olmadı. Neden? Paralel yapının dört bir yandan 'devlete, kurumlarına, hükümete' saldırdığı o günlerde, 17:25'e ayarladığı saatiyle bunun dalgasını geçiyordu da ondan!"
Ne oldu da Elif Çakır yukarıdaki çizgiden aşağıdaki çizgiye geldi:
"Vallahi bravo Devlet Bey... Lütfen Devlet Bey her zaman bekleriz. Ben şahsen her salı çayımı, kahvemi alıp sizi dinlemek üzere ekran başında olacağımı buradan ilan ediyorum."
Sahi ne oldu, nasıl oldu?
Daha düne kadar koltuklarından şekilden şekle girerek Bahçeli'yi dinleyen AKP'li kalemşorlar kendilerinden geçmeye başladılar?
**
Sahi ne oldu da yandaş yazar Mehmet Ocaktan'a aşağıdaki satırlar ilham oldu:
"MHP lideri Devlet Bahçeli'nin parlamento aritmetiği açısından 330 garantisi vermesinden sonra başkanlık referandumunun kapısı sonuna kadar açılmış bulunuyor."
Yanımdaki arkadaşa "gazeteci dedikodusu bunlar Arif, dikkate alma. Bu arkadaşlar düne kadar bize hakaret ederek prim alırdı" derken önüme Nurettin Canikli'nin şu açıklamasını "dayadı":
"MHP, teklifi Meclis'e gelmeden önce görecek. Vatandaşa götürmek için destek verecek. Anayasa değişikliği metnini görmek istiyor MHP. MHP ile görüşme olacak."
Yoksa biz Halep, Kerkük ve Musul'daki Türkmenlere konsantre olmuşken birileri Başkanlığı "vatandaşa götürme" sözü verdi de haberimiz mi olmadı?
Bunlara bu ümidi veren şey nasıl bir şey?
Sorular, sorular, sorular...
Cevaplar mı?...
Geçtik "kara tahta" karşısına bekliyoruz...