Meyhaneye giden AKP'liler...

İster siyasi olsun ister olmasın kişilerin özel hayatları ve özel tercihleri mahremleridir. İnancımız gereği de bunların didiklenmesini ve faş edilmesini doğru bulmam. Fakat, toplumu yöneten siyasilerin, attığı her adımda millete ve devletine karşı hassas sorumlukları olan insanların da pervasız olmamaları gerekir. Özellikle devlet yöneticilerinin topluma örnek insan olmaları ve göründükleri gibi yaşamaları da şarttır.
Parçalamalı eğitim yasası, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülürken AKP Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar’ın, twitter hesabına “4+4+4 okulları değil meyhaneleri vurdu. CHP’li vekiller tam kadro Meclis’te” diye yazınca ortalık birbirine girmişti. Hatta bazı CHP’li vekiller de soluğu mahkemede aldı.
Şamil Tayyar, bu hareketi meyhaneye gitmenin kötü olduğuna inandığı için yaptığını düşünmüyorum ve de bundan  eminim. Ne yazık ki Tayyar da AKP’nin küçük çaplı kirli siyaset anlayışına çabuk uyum sağlamış.
Emin olduğum bir husus daha var ki; Şamil Tayyar’a CHP’den çok  fazla sayıda AKP milletvekili kızmıştır.
Kimsenin inançlarını veya özel yaşantı tarzını sorgulamaya niyetimiz yok. Ama, Şamil Tayyar ve onun gibiler bu tarz siyasetle muhaliflerini toplumun gözünden düşürmek istiyorlarsa, bilinmeli ki AKP de sütten çıkmış ak kaşık değil!..
Şu anda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanı başında meyhane muhabbetlerini ve de kulislerini çok seven birçok Bakan ve Genel Başkan Yardımcısı var. Bu isimlerden bazılarının Ramazan günlerinde bile zuladan barlarda kadeh salladıklarını ve hatta orada o günlerde  bazı gazetecilere haber servisleri yaptıklarını da  bilirim. Kimsenin inancına da diyeceğim bir şey olamaz. Ramazan da bile içer içmez, beni hiç ilgilendirmez. Ama başkasına bol keseden sallarken dikkatli olacaksın!...
Dahası da var.
Ankara gazetecilerinin çoğu, başkentin barlarında, pavyonlarında ve meyhanelerinde dolaşan AKP’lileri (üst düzey danışmanları dahil) iyi bilirler. Çoğu zaman bunların ya hesap yüzünden veya iyice kafayı bulduktan sonra çıkardıkları marazaları duyarız. Kimi mekan sahipleri korkudan ses çıkarmaz. Bazıları da adamlar o kadar ileri gittiklerinden dolayı  ar edip bir güzel sopa atar.
Bakanları dahil nice AKP’lilerin de çarpık hayat ilişkileri konuşulur da konuşulur, siyaset kulislerinde.
Bizim işimiz AKP’nin siyaset tarzı ile ilgili. Sağı solu eleştirip milletin her daim inançlarını sömürmeyi meslek edinenlerin unutmaması gereken bir husus daha var;
Milli Görüş gömleğini giydiği yıllarda Tayyip Erdoğan kapatılan Refah Partisinin  yerel seçimlerde iktidara geldiği  dönem öncesinde ekibiyle İstanbul’da bar, pavyon, meyhane ve hatta genelevleri dolaşıp oy istemişti. Hatta bunu da parti argümanı olarak devamlı dile getirmişlerdi.
Ne oldu şimdi?
“Demokrasi amaç değil, araçtır?”
Öyle mi?!..



Belgelerle İngiliz-Kürt oyunu
Bugünü daha iyi anlayabilmek adına bazen sizlere tarih ve belgelerinden alıntılar yapıyorum. Yusuf Koç ile Ali Koç’un kaleme aldığı BAŞBUĞ ATATÜRK kitabından:
“İstanbul’da İngiliz Genel Karargahından (General Harington’dan) İngiltere Askeri İstihbarat Başkanlığına. Şifre Tel.Yıldırım. no.i.E.357.
(Türkiye’deki İngiliz casus örgütü ’black jumbo’nun ele geçirdiği gizli Türk şifresi): Mustafa Kemal Paşa’dan Londra’da Bekir Sami Beye gönderilen 1 Mart 1921 günlü şifre telgraf:
1- Ekonomik ve mali sorunlarla ilgili noktalar değişmez.
2- KÜRDİSTAN DİYE BİR SORUN YOKTUR.
......

12- Londra konferansından yaralanmaya çalışırken, aynı zamanda İngiliz onurunu gözetmek gibi gerekçelerle aldatılmaya kesinlikle dikkat etmeniz gerekir. Çünkü barışı sağlamak için İngilizlere görünüşde bazı zahiri ayrıcalıklar tanımak yolundaki görüşünüzü uygun bulmuyoruz. Zahiri bile olsa İngiliz’e ayrıcalık tanımak, milli davamızın ruhu olan bağımsızlığımızı yok etmeye yetecektir. Yetkiniz milli misakla
sınırlıdır.”
11 Mayıs 1921
 “İstanbul’da İngiliz Yüksek Komiseri Sir H.Rumbold’dan İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’yazı.No 476. Gizli.
Mustafa Kemal’e karşı Kürtleri ayaklandırma sorunu
1- Kemalistleri silahla dize getirmek için hazırlanan bir planda, Kürtlerin de Mustafa Kemal’e karşı kullanılmalarının düşünüldüğü, şimdi Yunanlıların böyle bir olanak araştırdıkları.
2-Ancak toplu bir Kürt hareketinin gerçekleştirilmesinin kuşkulu olduğu.
3-Yunanlıların ilişki kurdukları bildirilen Kürt Mustafa Paşa’nın Damat Ferit Paşa zamanında İstanbul’da sıkıyönetim Mahkemesi Başkanlığı yaptığı, pek ketum bir kimse olmadığı, iyi idare edilirse işe yarayabileceği, ancak Kürtleri Yunanlılarla işbirliğine sürükleyemeyeceği. Irak’a gönderilmesi için bir süre önce İngiliz Yüksek Komiserliğince Kürt Mustafa Paşaya izin çıkarıldığı.
4- Yunanlıların kullanmak istedikleri ikinci kişi olan Kürt Hakkı beyin ise komiteci tipinde maceracı bir kimse olduğu, onun da bir süre önce Bağdat’a gitmek için İngiliz Yüksek Komiserliğine başvurduğu. Karar için Londra’dan talimat beklendiği.
5- Sivas’ın doğusunda bir süre önce patlak verdiği bildirilen Kemalist aleyhtarı hareket hakkında kesin bilgi alınamadığı.”
İnşallah, bu belgelerin 2000’li yıllara  ait versiyonlarını acılar içinde çocuklarımıza ve torunlarımıza okutmayız!..

Yazarın Diğer Yazıları