Meydanların beklentisi
Yıkıcıların hedefi Cumhuriyet’in100. yılını göstermemek. Hal böyle olunca cumhuriyetin kazanımlarıyla yaşayan insanlarımız endişeli. 90. yılını kutlarken 91 ve sonrasını görebilecek miyiz endişesini yüzlerinden okuyabildim. Belki de bu yüzden cumhuriyetin değerlerine sımsıkı bağlanıyor insanımız. AKP iktidarı öncesi rutin hale dönüşen resmi kutlamaların ötesine bir türlü taşmayan cumhuriyet etkinliklerinin büyük şehirlerden, ilçelere, beldelere, mahallelere yayılmasının altında bu fazilet yatıyor. Tabi ki, Gazi’nin “cumhuriyet fazilettir” öz deyişinden dem vurmaya çalışıyorum. Evet, Cumhuriyet tüm kazanımlarıyla hem toplumsal hem de bireysel anlamda fazilettir. Bu değerleri erozyona uğratmaya, ortadan kaldırmaya kalkışanlara karşı ortak mücadele ve tavır da vatandaşlık görevimizdir. Bu görevi yerine getirmeye çalışan insanlarımıza siyasilerimizin önderlik yapma, yol göstermesi de o siyasilerin asli vazifesidir. Lakin Ankara’da, Tandoğan Meydanı’nda bunu izlerini ne yazık ki göremedim. Olağanüstü heyecan ile çoluk çocuğunu, eşini, sevgilisini alıp o meydanda buluşmaya gelen yüz binlere, siyasi sorumlular gereken mesajı veremediler. Veremedikleri gibi tıpkı yıllar önce yapılan Cumhuriyet Mitingleri gibi insanımızın biriken enerjisini paratoner misali toprağa gömerek yeni bulut hareketlilikleriyle şimşeklerin çakmasına bırakıldı. Oysa başkentte geçtiğimiz gün bütün yollar Tandoğan Meydanı’na çıkmıştı. Bütün Türkiye de Cumhuriyet Meydanlarında kesişmişti yollarımız. “Horozu çok olan köyün sabahı erken olurmuş” misali organizasyon komitesinde 40’tan fazla kuruluş olunca korodan tek ses beklemek mümkün olmuyor .TGB’li gençlerin çabalarına rağmen organizasyon komitesi çok kötü bir sınav verdi. CHP’nin onca milletvekili ve yöneticisi bir taraftan iktidara, belediyelere talip iken bu mitingi başarı ile sonuçlandırmayı dahi beceremedi. Beni en çok üzen ise yaş ortalamasının yüksekliğiydi. Gençlerimizi o meydanlara getirebilmek için cazibe merkezi oluşturamadığımızı itiraf etmeliyim. Hayal kırıklığım ise CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun meydanda toplanan 300 binden fazla topluluğu konuşması esnasında tutamayışıdır. Kemal Bey, izleyiciye heyecan veremeyince CHP örgütleri dahil önemli bir bölüm 3-4 saatlik yorgunluğu bahane edip alanı terk etti. Dost acı söyler bugünkü muhalefetin liderleri tabanlarına güven veremediği gibi heyecan da veremiyor. Toplumun kabullendiği iyi bir sanatçı, konseri esnasında saatlerce hayranlarını coşturabiliyor. Ama siyasilerimiz henüz bunun formülünü uygulamaya koyabilmiş değil. Yıllar önce Zülfü Livaneli Ankara Hipodromu’nda yaklaşık 500 bin dinleyicisini öylesine coşturmuştu ki henüz bu rekora erişilemedi.
Miting alanının her bölümünü gezdim. Televizyon ekranlarından tanıyanların yoğun ilgisi yanında insanlarımız “Ne yapacağız?” sorusunu yönelttiler. Bu ve benzeri soruların muhatabı elbette biz gazeteciler değildir. Olsa olsa elçilik görevini yerine getirebiliriz. Başta sayın Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli olmak üzere siyasi liderlerden beklenenlerin en başında cumhuriyetimizin kazanımlarından asla vazgeçmemeleri var. Gerek Kılıçdaroğlu gerekse Bahçeli siyasi nezaketleri icabı sertleşmiyorlar. Ancak AKP, gerginlik ve sertleşmeyi her daim sürdürüyor. Her şeyden önce vatandaşımız, “Çalınan çırpılan, yok edilen değerlerimizin hesaplarının fitil fitil burunlarından getirilmesini istiyor. Türk ordusunu kör bıçakla gırtlaklayanların teker teker yakalanıp yargılanmasını” arzu ediyor. Seçimlerin aynı zamanda hesaplaşma meydanı olduğunun hatırlanmasını istiyor. Hesap sorulmasını isteyenlerin oranı birliktelik sağlandığı takdirde, o dirayet gösterilip belagatle yansıtılırsa yüzde 70’lerin üzerine çıkacağından şüphemiz yok.