Mehmet Gül'ün ardında kalanlar...
Güzel insanlar iyi atlara binip gittiklerinde geride öyle izler bırakır ki yıllar değil asırlar izleri silemez. Sağlığında kıymeti bilinmeyenlerin vefatları üzerinden yıllar geçtikten sonra kıymetlerinin anlaşılması insanlık tarihinde en önemli zaaf olarak bilinse de bu zaaf Türk Milletinde daha çok görülür. Yaşarken buna tanık olanlar için bu acıyı tarif etmek neredeyse imkansız.
Mehmet Ağabeyimin aziz naşına omuz verdiğim günden bu yana kendime gelebilmiş değilim. Sevgili Servet Kabaklı ve İsrafil Kumbasar, Gül’ün cenazesinde Türk Milliyetçilerinin bir araya geldiklerini yazarken, Önkibar da O’na yapılan haksızlığı dile getirdi. Bu konuyla ilgili yazdıkları her satırın altına imza atacağım olayların daha derinine, daha trajiklerine bizzat tanık olduğum için Fatih Camii avlusunda değişik duygular içindeydim.
Zincirlikuyu Mezarlığında üzerine toprak atarken had safhaya çıkan isyanımı, O’nun ebediyete intikal eden ruhunu incitmemek için susmayı tercih ettim. Ancak benimle aynı isyanı paylaşan dostlarımın bireysel tepkileri onbinlerce kişilik cemaatin arasında yankı bulmadı. Suskunluk sarmalını bir metod olarak uygulayanların susmamakta kararlı kitlelerin arasına girme cesaretini de kutlamak istiyorum. Kimilerine göre “pişkinlik” kimilerine göre “yüzsüzlük” olarak nitelendirdikleri davranışın affının sadece cenazeye gölge düşürmek, Türk Milliyetçilerinin birliği ve bütünlüğünü sağlama umudundan kaynaklandığını ifade etmeliyim.
Gündemdeki suni konular yüzünden Mehmet Gül’ün tarihi cenazesi basında yeteri kadar yer almadı. O’na son yolculuğunda görevlerini yapmaya gelen onbinler arasında hareketimizin önemli isimleriyle beraber derin izler bırakan şahsiyetler vardı. Çeşitli sebepler yüzünden siyasette bir araya gelemeyen bu güzide kadroların arasında Türkiye’yi yönetecek binlerce bakanlar kurulu, dünyaya nizam verecek yüzlerce karargah çıkardı.
Ömrü boyunca ülkücü gibi yaşayıp, ülkücü gibi uçmağa varan Mehmet Gül’ü birkaç yazıda anlatmak imkansız. O’nu ve O’nunla beraber her daim ateş çemberinden geçen “müthiş kuşak”ın bugüne kadar ne yazık ki romanları yazılmadığı gibi sinema filmleri, TV dizileri de çekilemedi. Bu görev Gül’ün arkasından saf tutanların görevi olmalı.
O’nun cenazesinde bir araya getirdiği camianın bütünlüğünü sağlama gayretlerini unutmam mümkün değil.
Ameliyatından sonra kendisine randevu vermeyenlere inat Türk Milliyetçilerini bir araya getirme umudunu hiç yitirmedi. Ukrayna’ya giderken“Cumartesi döneceğim. Gelince kolları yine sıvayacağız” sözü vermişti. Sözünde de durdu. Cumartesi Ukrayna’dan tabutu döndü. Ve Pazar günü yıllarca bir araya gelemeyenleri musallada yatarken karşısına topladı.
Düğünde bir araya gelemeyenlerin cenazede bir araya gelişlerine dair şikayetlerime devam edeceğim.