Meğerse Babacan, Bilderberg'e katılmak için gelmiş

Bu yazı biraz gecikti ama en azından daha önce yazdıklarımın kontrolü ve devamı oldu. Bu satırları ABD’yi ziyaret eden Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın basın toplantısı ardından yazdım. Babacan temasları konusunda bilgi verdikten sonra ilk soruyu ben sordum. Kendisinin parti kapatılması durumunda yeni kurulacak oluşumun başına geçmek amacıyla Washington’da temaslar yaptığı şeklinde bazı haberler olduğunu ve ABD Başkentine bu yeni iş olanağı konusunda mülakatlara katılmak için mi geldiğini sordum.
Babacan bu soruma önce kızardı ama sonra verdiği yanıtta, bu tür iddiaları “parti içinde fitne fesat çıkarma amaçlı olduğunu ve parti kapatma konusunu Washington’da kendilerinin değil görüştüğü muhataplarının açtığını ve konuyu yakından izlediklerini belli ettiklerini” söyledi. Babacan’ın sözünü ettiği gibi ABD Başkan Yardımcısı Cheney hariç, her gittiği yerde Kongre’de ve konuşma yaptığı toplantılarda kendisine bu soru yöneltildi. Babacan basın toplantısında türbanla ilgili Anayasa mahkemesi kararı sorusu üzerinde, karar metnini görmediğini ileri sürerek konuşmak istemedi.
Aslında kapatma konusuna ABD’de duyulan ilgi Babacan’ın belirttiği gibi meraktan olabileceği gibi, destek veya ne tür bir önlem alınıyor sorusundan da kaynaklanabilir. Şurası bir gerçek ki, ABD Başkentinden bundan birkaç ay evveline kadar Erdoğan ve hükümetine yönelik olumsuz havada, nedendir bilinmez bir dönüş var. Elin gâvuru, Tayyip beyi ve partisini çok sevdiği veya sempati duyduğu için bu dönüşü yapmaz. Altında gene önemli bir al gülüm, ver gülüm meselesi olduğuna inanıyoruz.
Gelelim Babacan’ın ortada bir konu yokken neden Washington’a geldiği sorusunun ardında yatan gerçeğe. Herkesin olduğu gibi benim de kafamı kurcalayan bu sorunun yanıtı aslında meğer çok basitmiş. Babacan ünlü Bilderberg toplantılarına beşinci kez çağrılmış onun ABD’ye gelmiş. İyi de bizim bildiğimiz, bu toplantıların katılımcıları bu toplantılara eşleri ile gitmezler. Ama nedense Babacan eşi ile gitti. Şimdi basına kapalı bu toplantıların amacının ne olduğunu, kimlerin davet edildiğini birazcık açıklayalım.
Amerikan basınındaki yazılara göre 1950’li yıllarda Amerikan Merkezi istihbarat teşkilatı CIA’nin önerisi ve parası ile bu organizasyon Avrupalılara yaptırılmış. Amaç, soğuk savaş döneminde NATO ülkelerini ve bu ülkelerdeki liderleri ileriye hazırlamak. Toplantılar soğuk savaşın sona ermesi ardından dünyaya ekonomik ve siyasi yön verme amacı taşımış. Şimdi Babacan da bu toplantıların değişmez taşlarından biri oldu. Varın gerisini siz düşünün. Bu toplantılara katılanlar mutlaka birkaç sene içinde bir şey olur. İnanmıyorsanız girin internete ve Türkiye’den katılan kişileri bir bir inceleyin. Aynı Mason locası gibi bir şey.
Gelelim, Amerikan seçimlerine. Washington’dan ABD’nin seçim mücadelesini izlerken, neden bir ülkenin entel-dantel takımının halkını anlamadan onlar için gelecek çizme kavgası verdiğini anlamaya çalışıyorum. Aslında Amerikan siyasi mücadelesinin Türkiye’deki siyasi dağılıma benzeyen ve ayrılan yanları da var. Etnik azınlıklar konusu gibi.
Benzer yanları, Amerikan siyasetinde bir etnik grup siyahlar kendi adaylarını seçtirmek için mobilize oldu ve bunda da başarılı oldular. Bu işin en büyük tehlikesi ise beyaz Amerikalıların şimdilik uyuyor sayılır. Zira siyahlardan hızlı büyüyen Latinolar, yani Güney Amerika ülkelerinden gelen kaçak ve yasal İspanyolca konuşan göçmenlerin ABD’nin en büyük etnik grubu haline gelmesi an meselesi. Resmi dili İngilizce olan bir ülkenin en büyük kentlerinde Miami’deki bazı otellerde İngilizce konuşulur tabelası asılmış durumda düşünün durumu.
Gelelim ayrılan taraflara. ABD’de her iki partinin adaylarını halk belirlemiş gibi görünmesine rağmen aslında büyük şirketler ve çıkar grupları her iki partiden adayları belirler ve Amerikalı seçmen de ikisinden birine seçtiği zaman kendisinin çok büyük bir demokrasi sürecine katıldığını sanır. İşte bu oyunun farkına varan büyük sayıdaki seçmen de oy verme işlemine katılmaz. ABD’deki seçimler dünya üzerinde katılımı en düşük seçimler olarak tanımlanır.
Bu anlattığımız etnik kavganın ayak sesleri duyulmaya başladı bile. Bakın konvoya CHP de katıldı. Kürtçülüğe, Arapçılığa sempati duyup propaganda yapanlar ne hikmetse Türk milliyetçiliğine yüklemedikleri suç bırakmazlar.

Yazarın Diğer Yazıları