Medya ve iktidar ilişkileri üzerine sorular?
Medya başından beri aynı medyaydı. Yıllardır AKP’nin iktidara gelmesi ve orada kalması için bu şanlı medyanın yapmadığı kampanya, düzenlemediği anket ve vermediği destek kalmamıştı. Muhalefetin sesinin kısılmasında, AKP’nin tek ve en büyük şans olarak pazarlanmasında bugün Sayın Başbakanın eleştirdiği medyanın o günlerde yaptıklarını bir hatırlayın! Hele hele 301. Maddenin değiştirilmesi, Vakıflar Yasası, Ruhban Okulunun açılması, Annan Planına gözü kapalı destek verilmesi, Özelleştirme, Yabancılara toprak satışı, “Türkiyeli” söylemler, kimlik tartışmaları vb. konularında iktidar tarafından bugünlerde yerden yere vurulan medyanın o günlerde verdiği inanılmaz desteği bir düşünün! Hatta bu medyanın imparatorları, iktidarla olan iyi ilişkileri zarar görmesin diye yılların köşe yazarlarının ve televizyon yapımcılarının işine dahi son verdiklerini bir hatırlayınız. Bu malum medya her türlü desteği vermesine rağmen iktidara bir türlü yaranamamıştır. Kuşkusuz bunun tersi doğrudur. İktidarın da ihaleler konusunda, özelleştirmeler, vergi affı vb. onca konuda malum medyanın lehine olan onca tartışılır kararların altına imza atmasına rağmen o da bu malum medyaya yaranamamıştır. Çünkü iktidarlar ve medya karşılıklı olarak dünyanın her yerinde paranoyaktır!
Şimdilerde Başbakan, inanılmaz bir öfkeyle medyaya yüklenmektedir. Medyaya ilk kez “çırılçıplak kadın resmi” basıyorsunuz, hiç birisine müdahale edilmiyor diyor. “Gazetelerinizi toptan biz mi satın alacağız?” diye soruyor.
Sonuçta uzun zamandır AKP’nin arka bahçesi gibi yayın yapan medyanın bir kısmıyla Başbakanın arası iyiden iyiye açıldı. Gerilimi kontrolsüz bir biçimde yükselten ise Başbakan’ın bizzat kendisi oldu. Başbakan “bedel ödemekten” söz ediyor. “Derdiniz başka” diyerek medyada mevcut durumu eleştirenlerin kaygılarının “laiklik” ten değil “çıkarların bozulmasından” kaynaklandığını iddia ediyor. Atılan manşetlerin çıkarların örtülmesi için “maske” olarak atıldığını söylüyor.
Başbakan, medyanın bugünkü tavrının “çıkar” kaygısından kaynaklandığına inanıyorsa, bir zamanlar AKP’yi övmekte saray soytarılarını dahi geride bırakan aynı medyanın dünkü tavrını nasıl değerlendireceğini de kamuoyu merak ediyor! Yoksa Başbakan’ın deyimiyle; çıkarları bozulan bu medyaya dünlerde birileri, kamu oyunun bilmediği bazı çıkarlar sağlayarak mı AKP’yi seçim zamanlarında yücelten manşetler attırmıştır!
Kaldı ki, iktidarın her icraatını her şart altında cansiperane bir hırsla savunan güçlü bir medyayı da iktidarın bizzat kendisi inşa etmiştir. O zaman aynı mantığı kullanarak iktidar yanlısı olan medyanın hangi çıkarını ya da çıkar birliğini geliştirmek için iktidarın icraatlarını yücelten manşet attığının da sorgulanması gerekmez mi?
Sorumluluk mevkiinde bulunanların iddia, ima, itham ve isnatlarla kamunun kafasını karıştırmak gibi bir hakları yoktur. Gereğini yapmak gibi bir görevleri vardır. Kimin hangi çıkar kaygısı vardır? Birileri her hangi bir çıkarı iktidardan talep etmiş midir? Bazı ihalelerin bugünlerde Başbakan’ın deyimiyle “çıkar kaygısı” içinde olan medya grubuna verilmesinde iktidarın “çıkar kaygısı” rol oynamış mıdır? Yasaya uygun ceza indirimlerinde iktidar çıkar kaygısı gütmüş müdür?
Acaba iktidar şimdiye kadar hiçbir partinin başaramadığı medya operasyonunu gerçekleştirerek, kendisini her şart altında destekleyen güçlü bir medya imparatorluğu inşa ettikten sonra, eski “yol arkadaşı” olan medyayla ilişkilerini gözden mi geçirmektedir?
Bütün ihtimaller ve sorular masanın üzerinde durmaktadır. Ancak Türkiye, bütün bu çelişkilerden ve çekişmelerden büyük zarar görmektedir. Eleştiriye tahammülü olmayan bir iktidar ile yüceltmekle yerin dibine batırmak arasında gidip gelen bir sarkaç politikası izleyen bir medyayla Türkiye karşı karşıyadır. Her ikisinin tavrı da demokrasiye katkı sağlayacak tavır değil; gerilime ve bunalıma neden olacak tavırlardır.