Med Yeghern
Bu yıl da aynı yalanı, özellikle yalaka basın “Obama soykırımı demedi, Ermenice Med Yeghern, yani büyük felaket dedi” diye yutturdu. Oysa hepsinin elinde bilgisayar ve hepsinin internet ulaşımı var. Üşenmeyin girin Google’a, kelimeyi yani Med Yeghern yazın ve İngilizce “Armenian meaning” ya da Ermenice manasını yazın yanına bakalım ne cevap geliyor. Açıklamanın İngilizce, Genocide of Armenian yani Ermenilerin soykırımı olduğunu göreceksiniz.
Son yıllarda öylesine satılmış ki basın, bunu bile yazabilecek yürekleri yok. Yâ da yukarıdan birileri onları uyarıyor, aman ha yazmayın, Başbakan sonra ABD’ye gidip Obama ile halvet olamaz diye. Zira Başbakan 16 Mayıs’ta Beyaz Saray’a gidip orada son talimatları alacak.
Belki Obama da onun zedelenen kamu desteğini kurtarmak için “Türkiye’nin stratejik ortak, BOP eşbaşkanı falan olduğunu, PKK ile uzlaşmanın veya terör örgütüne koca ülkeyi teslim etmenin ne kadar yararlı olacağını, toplumsal barış” palavralarını sıkacak. Ve hatta Suriye’de başlattığı tehlikeli mezhep kavgasının bile, ne kadar yararlı olduğunu söyleyebilir.
Ama tüm bunların içinde herkesin gözünden kaçan önemli nokta, Obama’nın artık fütursuzca ve Erdoğan’ın tepki göstermesinden korkmadan konuşabilmesi! Düşünün ABD’de bit kadar kalan Ermeni lobisi ve ekonomik krizin tüm darbelerini yiyerek debelenen Ermenistan, koca Amerika Başkanını bile istekleri yönünde hareket ettirebiliyor. Düşünün Musevi lobisin neler yapabileceğini.
Hele bunlardan biri, dün kendisini haber kanalı ilan eden ve uluslararası bir kanalın Türkçesi olmakla övünen kanalda yapılan değerlendirmeler beni gene çıldırttı. ABD’de yeni bir soykırımı tasarısı olmayacakmış. Bayılıyorum, üç günlüğüne Amerika’ya gidip de Amerika’yı çözen başarılı sarı basın kartlı tiplere. Ben herhalde geri zekâlıyım, 33 sene bu ülkede gazetecilik yapmama rağmen hâlâ bilmediklerim var diyebiliyorum.
Bir başka gaz veren haber de Erdoğan’ın ABD ziyaretinde, Beyaz Saray’ın karşısındaki konuk evi olan Blair House’da kalması için ricada bulunmuşlarmış. Bunu bile itibar sayabilecek kadar küçüldüler. E, bu itibar ise orada ziyaretini uzatmasına rağmen, ABD Başkanı Clinton’a Büyükelçi Nüzhet Kandemir aracılığıyla söyletip, kalışını uzatan Tansu Çiller, aralarındaki en itibarlısıydı diyebiliriz.
Ama itiraf etmek gerekir ki gerçek itibarı, Irak savaşı öncesi Birleşmiş Milletler kararını falan beklemeden boru hatlarını kapatan ve Maryland eyaletindeki Başkanlık dinlenme tesisi Camp David’de ABD Başkanı baba Bush’un konuğu olarak kalan Turgut Özal kazanmıştı. Demek Tayyip Bey bu mertebeye hâlâ erişememiş.
Gelelim Türkiye’deki güncel konuya. Muzaffer terörist çetesi PKK silah bırakacakmış. Aslında onlar silah falan bırakmaz ama neyin karşılığı sorusunun cevabı, onlar için çok açık olmalı. Mesela muzaffer bir taraf, karşı tarafla, ancak kendi tüm talepleri, yani çarpışma hedefleri olunca ya da karşılanınca cepheden çekilir. Bunun dışında bir anlaşma beklemek saftoriklikten başka bir şey değildir.
PKK ne istiyor derseniz. Bugüne kadar açıkça Türk topraklarında bağımsız Kürdistan kurmak için çarpışmıyorlar mıydı? Demek ki şimdi oynanan oyunun, onları bağımsız Kürdistan projelerine götüreceğinden eminler ki oyunbozanlık etmiyorlar. Yakışır. Zira zorla çökertilen bir ordu ve komuta kademesi, bir yalancı çobanın kavalına takılmış giden ve dinledikleri yalanı kendileri de dillendiren bir tercüman takımı.
Sevgili okurum, sizlere temin ederim Gazze konusu önümüzdeki günlerde bir başka sorun olacak. Ama bu sorun Obama ne zaman fırça atmak istese gündeme getirilecektir. Belki Washington ziyareti sonrası Gazze’ye gidebilir Erdoğan. Ama inanın oraya kendi mesajını değil Obama’nın mesajını taşıyacaktır. Bazı hikâyeler vardır, insanı acı acı güldürür. İşte bu hikâye de dünyayı bize acı acı güldüren bir konu.