Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

"Meclis'te linç olmaz"

MHP’nin “Terörde dokunulmazlık kalksın” teklifine AKP’li Dengir Mir Fırat “Hukuk devletinde Meclis linç aracı olamaz” diyerek karşı çıkmış. Terörist ya da terörizme destek veren insanların bu eylemlerinden dolayı dokunulmazlıklarının kaldırılmasının linçle bir ilgisi olmamalıdır. Zaten MHP önerisinde de linçten bahsedilmiyor, teröristlerden ve onlara destek verenlerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasından bahsediyor. Dengir Mir Fırat ise teröristlerin meclise girmeleri halinde onlara dokunmayı linç sayıyor.
Aslında linç insanlığın barbarlık ve ilkellik dönemlerine ait bir olgudur. Linç yalnız Mecliste değil hukuk devletinin olduğu hiçbir yerde olmaz ve olmamalıdır.
Söz buraya gelmişken hemen soralım “Pekiyi, Mecliste devletin varlığı ya da Milletin bütünlüğü linçe tabi tutulur mu?” Elbette bu soruyu da birileri “olmaz” diye cevaplandıracaklardır. O zaman da şu soruyu tekrar sormak gerekir “Pekiyi yapılan onca yemin hilafına böyle bir linç bir siyasi parti tarafından Meclis çatısı altında yapılırken bu durumu görmezlikten gelmek linçe iştirak değil midir?”
Türkiye’de neoliberaller ile bölücüler “Şiddete başvurmamak kaydıyla” her türlü hakaret hatta kışkırtma ve aşağılamayı ifade özgürlüğü içinde görmektedir. Onlara göre bölücülüğün yalnız silahlı olanı engellenmeli diğer kışkırtma, koruma, kollama ve tahrikler kovuşturma konusu olmamalıdır.
Ancak bu kesim kışkırtma, tahrik ve meydan okuma özgürlüğünü de herkese istememektedir. Bu özgürlükler DTP’liler ve konuşmalarına “Kürt sorunu” diyerek başlayanlar için geçerlidir. Yoksa emekli askerlerin ya da İsmail Türüt’ün türküleri için özgürlük söz konusu değildir.
Irkçılık/etnikçilik/bölücülük konusunda da durum aynıdır. Bunu DTP’liler yapınca sineye çekilmesi gerektiği söyleniyor. Hatta ırkçılığa düşman olduğunu söyleyen birçok kişi, konu Kürt ırkçılığı/etnikçiliği/bölücülüğü/faşizmi olduğunda bunu masum göstermeye çalışan programlarla halkı resmen yönlendirmeye çalışmaktadır.
Sonuçta bağımsız yargı bölücülük, bölgecilik, ayrımcılık fitnesine el koymak zorunda kalıyor. DTP’nin kapatılma davası bu çerçevede gündeme düştü.
Elbette siyasi partiler demokratik sistemin vazgeçilmez unsurlarıdır. Partiler seçmenlerine ve ülkeye hizmet için faaliyet gösterirler. Halkı birbirine düşürmek, cinayet örgütüne destek vermek, ülkeyi bölmek için faaliyet göstermezler. Siyasi partiler kapatılmak için de kurulmazlar. Bu nedenle siyasi partilerin kapatılması üzücüdür. Ancak hiçbir siyasi parti veya başka bir kuruluşa da yasaları çiğneme imtiyazı verilemez.
Başbakan “Kapatırsanız dağa çıkarlar” diyor. “Kapatma radikallerin işine yarar”. Onların dağa çıkma ihtimali var diye bu ülkenin bütünlüğü, birliği ve varlığı aleyhine faaliyetler serbest mi bırakılsın?
Siyasi partiler; siyasi partiler yasasına tabidir. Faaliyetlerini anayasal zeminde sürdürmek durumundadırlar. “Dağa çıkarlar” diye birilerine yasalara uymama hakkı tanınabilir mi? Partiler yasal çerçeve içinde faaliyet göstermemesi halinde yasal süreçle karşı karşıya gelirler. Dünyanın her yerinde bu böyledir.
PKK sözüm ona DTP’yi kapattırarak yasa dışı zeminini genişletmek istiyormuş. PKK’nın amacına DTP’yi kapatmak katkı sağlayacakmış! Bunlar masa başı entel senaryolarıdır. Bir defa DTP her fırsatta PKK çizgisinde olduğunu söylemektedir. Yani DTP, kendisiyle PKK arasına hiçbir zaman mesafe koymamıştır. Aksine “Öcalan’ın Partisiyiz”, “Abdullah Öcalan Kürt Halk Önderi” söylemleriyle kendisini PKK ile özdeşleştirmiştir. Bu olguyu birileri anlamayabilir. Ama Yargıtay Başsavcısı “DTP teröristbaşı Öcalan’ın kurduğu, yönettiği bir partidir. Bölücü eylemlerin odağıdır” diyerek hazırladığı iddianamede durumu özetlemiştir.
Türkiye de bütünlüğünü, birliğini ve varlığını DTP’lilere ya da İmralı’daki caniye borçlu değildir. DTP/PKK ikilisi mümkün olan her aracı kullanarak bölücülük yapmaktadır. Bölücülüğün mümkün olan her türünü denemektedir. Gariplerin ellerinden ancak bu kadar bölücülük gelmektedir.
Medyada “Parti Kapatmak Yanlıştır” diyerek ahkâm kesenler doğrunun ne olduğunu da göstermek zorundadır. DTP’ye defalarca “ya silah ya siyaset” diyenler oldu. DTP hiçbir zaman sağduyunun sesini duymadı. DTP özellikle kendisi hakkında dava açılmasını sağlayacak söylem ve eylemlerin altına imza atarak “en bölücü biziz” mesajını bir yerlere vermiştir. Sonucuna da katlanacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları