Masum bir hata mı korkunç bir tezgah mı?
‘Sehven’ yapılan yanlışlıklar yüzünden 28 aydır Hasdal Askeri Cezaevi’nde yatmakta olan Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi bu sütunlarda defalarca yazdım. Eli öpülesi ananın doğurduğu arslan parçası kendisinin şahsında Türk ordusuna atılan pusuyu ortaya çıkardı. Bir taraftan sol düşünceli karargâh evleri, diğer taraftan Hizbuttahrir örgütüyle suçlanmakta olan Çelebi, tezgah dediği olayı belgeleriyle ortaya çıkardı. Silivri’de devam etmekte olan davalarda emniyetin sehven yani yanlışlıkla eklediği sözde belgeler duruşma salonundan pek dışarı çıkarılmadı. Yandaş medya bu zulmü özellikle görmezden gelirken bazıları için de haber değeri olmadı. Bir kısmının AKP iktidarından korktuğu için sindiklerini zaten biliyoruz. Ama lâfa gelince demokrasiden, insan haklarından bahseden entel dantel tayfa “günahtır!” bile dememek için kulağının üzerine yatıyor.
Yanlışlıkla ekleme yüzünden halen cezaevinde olan Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde bir dakika 23 saniye içinde 139 telefonu ekleyen personelin kim olduğu sır gibi saklanıyor. Bu polisler hâlâ orada görev yapıyor. Yarın öbür gün gözaltına alınan bir başka insandan alınarak emanete teslim edilen cep telefonuna aynı yöntemle yükleme yapılmayacağını kim garanti edebilir? Kaldı ki Silivri’deki avukatlar yıllardır iddianamenin savcılar tarafından değil, emniyetteki polisler tarafından yazıldığını cümle âleme anlatmaya çalışıyorlar, yasal olarak suç işlendiğini ilan ediyorlardı ama AKP’nin umurunda olmadığı gibi yüzde 58 de bu sesi duymadı, bu pusuyu fark etmedi.
Gelelim tezgahın ayrıntılarına. Teğmen Çelebi’nin telefonuna yüklenen bilgilerin asıl sahibi soruşturma kapsamındaki Mahmut Oğuz Kazancı. Kazancı ile Çelebi’nin birbirleriyle hiç irtibatı olmadığı halde Kazancı’nın sim kartından yükleme yaparak suç işleyen görevliler serbest. Hizbuttahrir örgütü üyesi Kazancı serbest geziyor. İddianamede Süleyman Solmaz ile yoğun irtibattan dem vuruluyor. Teğmen Çelebi 28 aydır cezaevinde. Süleyman Çelebi ise özgür. Aynı örgütün üç elemanından ikisi hangi hukuki gerekçe ile serbest bırakılıyor da Çelebi tutuklanıyor anlamak mümkün değil.
Her duruşmada ders veren Çelebi yine kendi tabiri ile uslanmamış. Uslanmaya da niyeti yok. Koca koca adamlar sus pus oturup merhamet dilenirken 1984 doğumlu gencecik teğmen haykırmaya devam ediyor. Cuma günü bakın neler demiş:
“Vatanıma ihanetten yargılanıyorum. Bir şüphe kırıntısı dahi akıllarda yer ederse eğer, milletimden talebimdir:
Çıkarın o şanlı üniformamı üzerimden.
Yeter olsun! Mübarek vatan havasını ciğerlerime sokmayın.
Lekelenmişse eğer topraklara sürtün alnımı.
Daha fazla değdirmeyin vatan topraklarına ayaklarımı.
Dağ doruklarına bırakın bu bedeni; kuşlar etimi çeke çeke parçalasınlar beni. Bütün varlığımı ovalara saçsınlar ki ibret olsun âleme...
Aklın almayacağı iftira ve isnatlarla bu “tezgâh”ı kuranlar, beni iki sene zindanda tutmakla başarılı olmuşlardır. Ancak ben onların bu küçük zaferine izin verecek kadar güçlüyüm. Bugün beni burada tutarak başları göğe erenler, yarın adaletin saf ışığı karşısında başlarını yerden kaldıramayacaklardır.
Zaman ve hadiseler her türlü hakikati ispat eder, fakat bazen böyle helak eden darbeler indirerek. Aldatmacaların son bulacağı ve kötülüklerin yenileceği gün gelecektir. Varsın o gün benim zindanımın üzerine doğsun, ne önemi var? O mutlu gün 2 yıldır bulunduğum, zulmün tesis ettiği sabit ikametgâhım Hasdal’da beni bulacaktır!
O zaman zulüm adaletin buyruğuna girecek, tarih hakikati yine göndere çekecek, o sancak yine dalgalanacak ve dosta düşmana o ulvi düşünceyi haykıracaktır:
“HARBİYELİ ALDANMAZ! “
Yolları kapattılar, açacağız.
Ufku kararttılar, ağartacağız.
Yurdumuz virandır, şenleteceğiz.
Yüce Heyeti Saygıyla Selamlarım!
Mehmet Ali Çelebi
Tutuklu Kr. Plt. Tğm.”