Masal gibi...
Plevne, 1877-1878...
Osmanlı-Rus Savaşı sürmektedir... Osmanlı devleti, Avrupa gazetelerine, orduda görevlendirilmek üzere doktor aradığını bildiren ilanlar verir.
Charles Royan Tıp Fakültesini İngiltere’de henüz bitirmiştir. İş aramaktadır. Biraz çalıştıktan sonra memleketi olan Avustralya’ya dönecektir. İlanı İtalya’da okur ve Tuna yoluyla İstanbul’a gelir. Osmanlı Harbiye Nazırlığı onu, Plevne’de Osman Paşa’nın ordusuna tayin eder.
Doktor Royan Osmanlı üniforması altında, Plevne’de Ruslara karşı savaşır; çadırlarda, yerine göre ateş hattında yaralı Türk askerine hizmet verir. Türklerin yüksek kişiliğine, o akıl almaz kahramanlıklarına tanık olur. Osmanlı askeri Avustralyalı doktor Charles Royan, daha sonra Erzurum cephesinde de hizmetini sürdürür... Osmanlı Devleti bu çalışkan ve sadık ‘askerine’ Şeref Madalyası verir. Dr. Royan, savaş bitince Türklerden binbir güçlükle ayrılır; memleketi Avustralya’ya gider...
Aradan yıllar geçer. Yeni bir yüzyıl başlar... Gerçekte ‘Osmanlı’yı paylaşım savaşı’olan 1. Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürmektedir... Emperyalistler 18 Mart 1915 sabahı girdikleri Çanakkale Boğazı’ndan, akşam üzeri ummadıkları bir yenilgiyi tadarak ayrılırlar. Ama İngilizler ısrarlıdır. Bu kez, 25 Nisan 1915’te karadan, Gelibolu Yarımadası’ndan saldırıya geçme niyetindedirler. Üstelik Mısır’da eğittikleri sömürge askerlerinden oluşan ayrı bir orduları da vardır. Özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda kuvvetlerinin toplamı bir Kolordu halindedir. (İliştiri: Bu kolorduya, Australian and New Zeland Army Corp sözcüklerinin baş harflerinden yapılan kısaltmayla ANZAC-ANZAK adı verilmişti.)
Limni Limanı, 24 Nisan 1915, akşam saatleri...
ANZAK Kolordusu Komutanı, tüm üst rütbeli subayları gemisine çağırmış, son hazırlıklar hakkında bilgi alacaktır. Çünkü sabaha karşı Gelibolu Yarımadası’na çıkmak için ilk saldırıyı onlar yapacaklardır...
Tüm subaylar gelir. 1. Avustralya Tümeni’nin Baştabibi Doktor General Charles Royan da gelenler arasındadır. Fakat tüm generaller ve diğer üst subaylar General Charles Royan’ın göğsüne hayretle bakmaktadırlar. Bakmaktadırlar; çünkü Dr. General’in göğsünde kocaman bir Osmanlı madalyası takılıdır! Generalin arkadaşları “Düşman madalyasını göğsünde taşımanın doğru olmadığını, yarın onlarla savaşacaklarını, o madalyayı çıkartmasını” söylerler. Bu söz üzerine Dr. Royan karşısındakilere: “Ben bu madalyayı, o ünlü Plevne Savunmasında Osman Paşa’nın emrinde ve kahraman Türk askerleriyle omuz omuza savaşarak kazandım. Aradan geçen kırk yıla yakın bir zaman sonra bugün onlara karşı savaşmaya gidiyorsam, bu, Plevne’de silah arkadaşlığı yapmaktan daima iftihar duyduğum Türklere karşı bir düşmanlık nedeniyle değil, sadece bir asker olarak aldığım emrin gereğini yerine getirmek içindir” der.
Çanakkale Kara Savaşları sürerken, tarafların yaralı ve ölülerini toplaması için ateşkesler sağlandığında, 40 yıl öncesinin Osmanlı askeri Dr. General Charles Royan göğsünde Osmanlı madalyasıyla Türk siperlerine koşar, Türklerle sohbet eder; onları gönülden kucaklar...
Evet... İnanılması güç değil mi?
Yaşamım boyunca, Türk milletine gönülden dost yabancılara karşı çok derin saygı duydum. Charles Royan’ın da benim dünyamda özel bir yeri vardır. Bir başka yazımda onun anılarını Kültür Bakanlığı’na yayımlatmak için 2000 yılında nasıl uğraştığımı ve neden başaramadığımı da (2005’te İş Bankası yayımladı) anlatırım.
Sevgili okurlarım; Elazığ’da 20. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’nı izliyorum. Bu görkemli etkinlikten gelecek hafta söz edeceğim.