Makamsever operasyon

CHP kulisinden sızan iddia kurultay öncesi tüm dengeleri değiştirebilir: Önder Sav gücünü korumak için Baykal’a desteğin önünü kesti, il başkanlarını kandırdı, tasfiye operasyonuna ortak oldu
“Ne olur bu oynanan oyunu yazın” diyordu telefondaki ses;
“Tek vatansever sizsiniz...”
Siz derken elbette şahsımı değil Yeniçağ’ı kastediyordu. Onu böyle düşündüren, yıllarca emek verdiği partisinin bir “medya operasyonu”yla dönüştürülüyor olduğuna dikkat çekmiş, gerçeğin üzerindeki perdeyi kaldırma görevini yerine getirmiş / getirmeye çalışmış olmamızdı.
Durumdan vazife çıkaran biri değil, CHP’nin en etkin isimlerindendi konuştuğum. Duruşu ile partisinin son dönem politikaları özdeşleşmişti. Deniz Baykal’ın en yakınındakilerden biriydi. Ve ister “vefa” deyin, ister “ilkeli - ahlaklı siyaset”; şu son sınavdan yüzünün akıyla çıkan, adına pazarlık, operasyon, menfaat gölgesi düşürmeyen az sayıdaki CHP’li milletvekilinden bir tanesiydi.
İsmini vermiyorum çünkü o hala CHP’nin bu süreçten, bölünmeye sürüklenmeden çıkmasına çalışıyor.
Partiyi altı oktan
uzaklaştırma projesi
Telefonu açar açmaz şöyle dedi:
“CHP’nin başından bir vatansever tasfiye edildi.”
Belli ki dertliydi...
Dertleştik biz de.
Salt Baykal’ı değil de “Baykal’lı CHP”yi hedef alan bir operasyona maruz kaldıklarını düşünüyordu. Bunun temelinde de partisinin ulus-devleti korumaya dönük politikalarının bulunduğuna inanıyordu. Tezi şöyleydi:
“CHP’nin oyunu bizi açılım politikalarına karşı savunma mekanizması olarak görenler arttırıyordu. Batı bölgeleri dışında, Orta Anadolu’dan ciddi oy almaya başlamıştık. Sağdan oy gelmeye başlamıştı. Son anketlerde yüzde 28’lere dayanmıştık. AKP’nin gidici olduğu öngörülüyordu. Ama başında Deniz Baykal olduğu müddetçe ulusalcı çizgiden asla taviz vermeyeceği bilinen CHP’nin iktidarına da izin verilemezdi. Onun için Baykal’ın uzaklaştırılması, CHP’nin de değiştirilip dönüştürülmesi lazımdı.”
Başlarına gelen şeyin adını “CHP’den ulusalcıları tasfiye operasyonu” koymuş parti yöneticileri.
Başka bir ifade biçimleri daha var:
“CHP’yi altı ok hedeflerinden uzaklaştırıp, bir başka parti haline getirme projesi.”
Tasfiye etmeseler
tasfiye edileceklerdi

Kemal Kılıçdaroğlu’na estirilen rüzgarı CHP yönetimi de kaygıyla izliyor. Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak öne çıkarılan bütün ’değer’lerin özgeçmişine ve ‘kimliğine’ dayanmasına dikkat çekiyor telefondaki tecrübeli siyasetçi:
”Bir; Kürt-Alevi dedikleri kimliği. İki; dedesinin eşkıyalığı. Üç; Dersim’le ilgili Onur Öymen’e yönelik tavrı. Ki Öymen’in söylediği sözlerde CHP’nin ideolojisine ters olan bir şey yoktu. Medyadaki Kemal Kılıçdaroğlu profili bu. Oysa Baykal uzun yıllardır partide bu zihniyetle mücadele etti. Etnik kimliğini öne çıkaran, mezhep kimliğini öne çıkaran insanları etkisiz hale getirmenin mücadelesini verdi. Başbakanı devamlı olarak eleştirdiği noktayı hatırlayın. ’Neden Türk milleti demiyorsun?’ diyordu. Alt kimlik yaklaşımındaki yanlışı ifade ediyordu. Bu şekilde davranan insanları da, büyük ölçüde CHP’den tasfiye etmişti. Ama demek ki pusuda duranlar varmış. Hep saklamışlar kendilerini. Şimdi maskeleri düşüyor.”
Bu operasyonun iç yüzünü anlamak isteyenlerin “Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’da, AKP’nin, İmralı’nın taleplerini karşılayan ‘Kürt Açılımı’na destek veren söylemine” bakması gerektiğini söyleyen CHP’li yönetici, “o söylem”in Kılıçdaroğlu gerçeğini ortaya çıkardığı kanaatinde.
Bu noktada Baykal’ın hem istifa konuşmasında, hem de sonrasındaki bütün mesajlarda bu kaygıyı görmenin mümkün olduğunu savunuyor:
“Genel Başkan, ‘Parti çizgisinden sapma olmaması halinde desteklerim’ derken, doğabilecek bu tür sonuçlara dikkat çekiyordu. ‘Tanzim’ sözünü boş yere söylemedi. CHP’nin başkalaştırılması kaygımızı Baykal da paylaşıyor.”
Bu yönüyle de CHP’deki tasfiyenin, “tasfiye edilecek kişilerce” yapıldığını iddia ediyor.
Politbüroyu korumak
için işbirliği yaptılar

CHP’nin teşkilat yapısını iyi bilen bu önemli siyasetçiye göre “değişim” vurgusu da göz boyamadan ibaret. Çünkü operasyonun parti içindeki yapısal boyutu, tamamen “politbüroyu korumaya dönük!”
Deniz Baykal’ın 53 yıllık arkadaşı Önder Sav’ın tavrı da sanıldığı kadar şaşkınlık yaratmamış parti içinde. CHP Tüzük Kurultayı’ndan bugüne işleyen bir sürecin beklenen finalini yapmış Sav.
Sav’ın Genel Sekreterlik makamının teşkilata hakim olma gücünü sınırlayan, hatta tamamen engelleyen yeni tüzüğe muhalefet ettiği biliniyordu. CHP üst yönetimi, belki de daha o gün su yüzüne çıkacak olan bu çatlağı önlemek, bir anlamda Sav’ı idare etmek için, yeni tüzüğün ne zamandan itibaren uygulanacağının kararını Parti Meclisi’ne bırakmıştı. Sav’ın hakimiyetindeki Parti Meclisi de, “Tüzük olağan kurultaydan itibaren uygulansın” kararı almıştı. Yani süreç normal işleseydi, Önder Sav hafta sonunda yapılacak CHP kurultayında partideki bütün gücünü kaybetmiş olacaktı. Çünkü CHP 20 kişilik MYK’nın da feshini öngören ve Genel Başkan Yardımcılarına “bağımsız” çalışma ortamı yaratan yeni tüzüğüyle “yeniden yapılandırma”ya gidiyordu. Değişiyordu yani! Yani şimdi “değişim” diye yola çıkanlar aslında değişimin ta kendisine karşı çıkıyor ve “statüko”nun korunmasını istiyordu. Değerlendirmelerine kulak verdiğimiz CHP yöneticisi şöyle özetliyor bu durumu:
“Politbürolarını koruyabilmek uğruna emperyalistlerle işbirliği yaptılar. İçten ve dıştan vurulduk anlayacağınız! Vurulduk ey halkım diyebiliyoruz ancak!”
Ve bu “vurgun”un ahde vefaya önem veren Baykal üzerindeki etkisi “kaset olayı”ndan kat kat fazla olmuş: “Genel Başkan, bu darbeyi hiç ummadı. Kaset şokundan, onun verdiği yaradan çok daha büyük ve asla kapanmaz bir yara açtılar Baykal’da...”
İl başkanları ve kurultay delegelerinin kandırıldığına dair de ciddi iddialar var CHP’de.
“Kaset dedikodusu yaparak, ’seçmene ne cevap veririz’ deyip il başkanlarını etki altına alanlar, Genel Başkan’ın komplo konusunda kendinden ne kadar emin olduğunu ve aklanacağı raporun kurultaya yetişeceğini gayet iyi biliyorlardı” deniyor.
Baykal’a destek
olmamız engellendi

Anlattıklarına bakılırsa “Bu operasyonun bu kadar hızlı ve planlı yürütülmesi” boşuna değil. “Politbüro”, CHP’nin Deniz Baykal’a sahip çıkmasını sistemli biçimde engellemiş. Örneğin istifanın hemen ertesi günü yapılan kapalı grup toplantısı ve Parti Meclisi toplantılarında, milletvekilleri ve parti yöneticileri “destek deklarasyonu” yayınlanmasını beklerken, Genel Sekreter Önder Sav’ın “Ne burada, ne de dışarıda hiç kimse konuşmayacak, biz gereğini yapacağız” çıkışıyla karşılaşmışlar. Bununla kalsa iyi, engellenmişler!
İl başkanları toplantısının bir hafta ertelenmesi de “baskı” amaçlıymış. Baykal’ın ‘arkasından iş çevrildiğini’ doğruluyor konuştuğumuz CHP’li yönetici.
“İl başkanları toplantısında ”Genel Başkan’ın asla dönme ihtimali yok, başka aday da yok hadi Kılıçdaroğlu’na destek verin“ dediler. Oysa Baykal’ın mesajı kesinlikle öyle değildi. Suçu olmadığı ispatlanmış bir Genel Başkanı, bu kurultay gıyabında seçerdi. Çünkü il başkanlarının o toplantıya girene kadarki tutumu ”Genel Başkanımızın arkasındayız. Bu iktidara onu yedirtmeyeceğiz. Biz ona rağmen Genel Başkanımızı seçeceğiz“ biçimindeydi. Örgüt bunu yapacaktı da. Ama sadece Parti Grubu, Parti Meclisi, MYK uyutulmadı, dedikodu ile il başkanları da kandırıldı. Çünkü kriz yönetimini yürüten kişi, bu krizden çıkar uman kişiydi.”
Parti içinde de operasyonun en çok tartışılan ayağı medya:
“Daha on gün önce CHP’nin oyu yüzde 28’dir diyenler onlar değil miydi? Şimdi Kılıçdaroğlu partinin oyunu yüzde 32’ye çıkarsa bile, bu nasıl ’14 puanlık artış’ oluyor? Nasıl utanmadan bunu yazabiliyorlar? Biz iktidara yürüyen çok Genel Başkan gördük. Cem Boyner, İsmail Cem.. Sonunda sandığa gömüldüler. Korkarım, Cumhuriyet değerlerinden koparılmış bir CHP’nin kaderi de barajın altında kalmak olacaktır. Umarım delegelerin vicdanları sızlar ve ’iktidar oluyoruz’ heyecanıyla partiyi bir yanlışa sürüklemezler. Çünkü dün itibariyle Genel Başkan’a haksızlık yapıldığı anlaşıldı. Ve CHP, Baykal’la zaten iktidara gidiyordu. Bunu engellemek içindi bütün operasyon!.”

***

Hem yandaş,
hem paydaş medya

“Nasıl gazetecilersiniz” demiyorum, onu çoktan geçtik, siz nasıl insanlarsınız? Sizin mi hafızanız yok, bizim mi? Siyasetçi halinizi görmeyecek kadar kör, bilemeyecek kadar cahil, size teslim olacak kadar miskin, bu iğrençliğe balıklama yazılacak kadar pişkin mi? Şimdi o Gandi, hepiniz birer Hint fakiri! Hadi sizde utanma yok, Gandi’de hiç mi muhakeme yok? İnsan, başı dönse, “kasetle gelen bayram”ı fırsat bilse bile, halk adamı ve dürüst ya, hiç olmazsa evde torun severken bir düşünmez mi: Yahu yine aynı herifler, bu sefer benim arkama geçtiler!
Neyime demez mi
Cümleyi amiyane almayın; yakın tarihi hatırlayın. Seçim, kongre, lider, delege, koalisyon imali uğruna, demokrasiye de gazeteciliğe de ede ede, şimdi “Gandi” ye dönmüş “medya topaçları” na sorun: DYP’liydiniz hani; hani ANAP’lıydınız? Hani Ecevitçi, MHP’li olmuştunuz... Hani Dervişçi, Özkancı, Bayarcı idiniz... Hani Baykalcıydınız be! Kocaman “Neden”le sorun. Nasıl böyle hızlı kaydıklarını sorun. Sağda mı solda mı, liberal mi sosyal demokrat mı olduklarını; hepsini peş peşe nasıl olabildiklerini sorun. Servetleri, ihtirasları, dümenleri, ihaleleri, arazileriyle “halk adamları”nın arkasına nasıl geçebildiklerini, “dev aynası”na dayanamayan Gandileri anında rehin alırken hiç mi sıkılmadıklarını sorun. Gandi de sorsun kendine: Halkın ruhunu, zihnini, kaderini sömürgeleştirenlerle kanka olacaksam; savaşı, düşmanlığı körüklemişlerle müttefik çıkacaksam, Hintli suretinde bir İngiliz kalacaksam, Gandilik benim neyime!
Rehin düşmez mi
Hiç tartışmam, bu iktidarın “göbekten yandaş medya”sı var elbet! İster ideolojik, manevi; ister duygusal, maddi! Muhaliflikleri iktidarı hep teğet geçen bağımsızlar var! Ama “ötekiler” de hep “yandaş” oldu; hükümetleri, başbakanları, liderleri, Sezarları ve Brutusları kendilerine “paydaş” kıldılar. Bugünkü yandaşlar gibi iktidara tapınmakla kalmadılar; hükümetleri, siyasetçileri, ailelerini, haysiyetlerini rehin aldılar, esir tuttular.
l Umur Talu / Habertürk

***

Gandi CHP’nin Tayyip Erdoğan’ı
Hürriyet, Milliyet ve Vatan gazetelerinin internet sayfalarında yayınlandı... Haber şöyle:
“Kemal Kılıçdaroğlu, maden ocağında meydana gelen patlama nedeniyle yarın sabah Zonguldak’a gidecek.”
Haberin altına iniyoruz...
Okur yorumları şöyle:
“Yolun açık olsun.”
“Adam gibi adam.”
“Bravo.”
“Çok şükür Türkiye’me.”
“Tertemiz bir insan.”
“Süper adam, süper.”
“Güler yüzlü, doğasında var.”
“Aradığımız vizyon işte bu.”
“Gurur duydum.”
“Yiğidim.”
“Hayırlı olsun.”
“Başarılar diliyorum.”
“İktidara yürüyoruz.”
“Desteklemeyen ölsün.”
“Sinerji işte bu.”
“Helal olsun.”
“Dürüst insan.”
“Allah’ını seveyim.”
“Harikasınız :)”
“Kıskananlar çatlasın.”
30 gariban mezarda...
Adam taziyeye gidiyor.
Kimi şükrediyor, kimi alkışlıyor.
Çünkü...
Nereye gittiğinin, ne diyeceğinin falan hiçbir önemi yok artık.
Zaten vazgeçti sonra, gitmedi.
Adım gibi eminim ki, “Kılıçdaroğlu Zonguldak’a gitmiyor” diye haber yapılsa, altına aynı yorumlar gelir, “adam gibi adam, bravo, vizyon işte bu, harikasınız” filan.
Yani? Üzüm üzüme baka baka kararır.
Kimi Gandi’ye benzetiyor, kimi Ecevit’e ama, yanılıyorlar, adını biz koyalım...
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li seçmenin Tayyip Erdoğan’ıdır.
l Yılmaz Özdil / Hürriyet

***

Peki ya Kemalizm(!)
Medyada Kemal Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye bugüne dek görülmemiş bir destek gösteriliyor. Kılıçdaroğlu da toplumunun nabzını tutacak popüler demeçler veriyor; havuzlu villalarda oturmayacağını, çocuklarının zenginleşmeyeceğini açıklıyor. CHP, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na açılsa hisse senetleri tavanı delip gökyüzüne çıkacak! Kılıçdaroğlu henüz genel başkanlık koltuğuna oturmamış olsa da başbakan olmuş gibi muamele görüyor ve Deniz Baykal’a da cumhurbaşkanlığı uygun görülüyor! Bütün bunlar yani medyanın desteği ve dolayısıyla kamuoyunda yaratılan beklenti bir siyasi parti için güzel şeyler. Her ne kadar bugüne dek medyanın desteğini alan bir partinin iktidara geldiği görülmemişse de reklamın ve propagandanın iyisi kötüsü olmaz!
Fakat... Medyadaki bu destek aynı zamanda büyük bir tehlikenin de habercisi olsa gerek.
Medyanın eline düşmek... Medyaya mavi boncuk dağıtmaktan medyaya teslim olmak, popüler olmak adına siyasi çizgiyi bozmak. Örneğin, CHP’den ayrılanlar partiye dönüş mesajları verirken ikinci cumhuriyetçi olanlara, bölücülere destek verenlere de kucak açılacak mı belli değil.
Gandi’nin pasif direniş felsefesini Kılıçdaroğlu’nun sabrını biliyoruz ama Kemalizm’in devrimci niteliği ne olacak bilmiyoruz!
l Deniz Som / Cumhuriyet

***

MİNİ YORUM
Lobi krizi yolda

Kemal Kılıçdaroğlu-Gürsel Tekin ittifakıyla ilgili Kars’tan ilginç bir değerlendirme geldi. CHP’nin ’Ermeni açılımı’konusundaki tutumunun özellikle bölgedeki Azeri nüfusun takdirini topladığını belirten okuyucumuz, Tekin’in bu dengeyi tersine çevirebileceğini iddia ediyor. Söylediğine göre Tekin, partisinin bugüne kadar savunduğuyla tezat biçimde, ’Sınır açılsın’lobisiyle birlikte hareket ediyormuş!

Yazarın Diğer Yazıları