Mağdurum mağdur
Türkiye’de siyasi parti liderlerinin açıklamaları, karakter, kültür ve eğitim düzeylerini ortaya koyuyor. Bunlar arasında Başbakan Erdoğan’ın konuşmaları ayrı özel bir yere sahip.
Sondan başa gelirsek, ne dedi RTE, “Amerikan Büyükelçisi Türkiye’yi tanımaz, bilmez, ne nedir? Hangi yasa var? Hiç haberi olmaz orada hemen bir tuzağa, tezgaha gelir, kalkar açıklama yapar. Dur ya önce bir araştır, sor nedir yargı burada ne yapacak? Hangi neticeye varacak bunu bir öğren, işte buna acemi elçilik denir.”
Daha önce de yazdım. Büyükelçi eline tutuşturulan ve ABD Dışişleri Bakanlığının konuyla ilgili açıklamasını yaptı. Nereden belli derseniz, bir kere ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü 24 saat içinde aynı sözleri Washington’da söyledi. Sözcü elindeki yazılı “guidence”dan okudu açıklamayı. Videosu Türk televizyonlarında oynadı, görmediniz mi? Yani bu fikirler büyükelçinin şahsi fikri ve görüşü değil, Washington’da ABD Dışişleri Bakanlığı’nın resmi açıklamasıydı.
Ha bu durumu Erdoğan bilmiyor mu? Tabii bal gibi biliyor. Ona eğer Türk Dışişleri açıklamadıysa Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Erdoğan’ın altını oyuyor demektir. Bırakın Dışişleri Bakanlığı’nı ABD Dışişleri Bakanlığı’nda bir dönem tercüman ve konuk rehberi olarak çalışan Bakanı Egemen Bağış da durumu iyi bilir. O da mı söylemedi patronu Başbakan’a. Demek ki Erdoğan’ın etrafı doğruyu söylemeyenlerle dolu.
Ancak gene de söylüyorum, bu bir danışıklı dövüş. Hele hele bir dönem devrimci, şimdilerde gerici gerçekte ABD ajanı olduğu söylenen Cengiz Çandar’ın Büyükelçi Ricardione toplantısında hükümeti korur çıkış yapması ve meslektaşlarına karşı tutumu benim bu konudaki kuşkularımın haklı olduğunu gösterdi. Erdoğan aynı İsrail olayı ile ortamı tırmandırması gibi seçim öncesi ABD ile ilişkileri de göstermelik tırmandırıyor. AKP’nin İsrail ile el altından uzlaşmak için nasıl temas kurduklarını bilmeyen yok Washington’da. ABD ile oynanan bu oyun tuzağına ben düşmem, bunu bilin.
Erdoğan diyor ki seçime gideceğiz, seçimde ikinci parti çıkarsak ben bırakır Anadolu yollarına düşerim. Düşmez, düşmez. Düşse düşse Amerika veya Almanya yollarına düşer. Zaten AKP’nin son seçimlerindeki oyları konusunda büyük tartışma var ama bunu korkmadan tartışacak basın yok. Daha önce de anlattım, yıllarca TRT’de seçimleri izledim. Seçim sonuçlarını verdik. Sonuçlar ancak sabaha karşı belirmeye başlardı. Sebep köylerden ve uzak yerlerden gelen seçim sonuçlarının merkezlere ulaşmasıydı.
Hadi diyelim teknoloji gelişti her şey çok çabuk toparlanıyor cep telefonu ile haber veriliyor. İyi de 2007 yılında sandıkların kapanmasından iki saat sonra seçim sonuçlarının kesinleşmesine inanmadım. Bu durumu arkadaşım Arslan Bulut matematiksel olarak gayet güzel kaç defa açıkladı. Ama dinleyene. Hüsnü Mübarek de biliyorsunuz 2006 seçimlerinde yani AKP’nin 2007 seçimlerinden bir yıl önce hem de yüzde 86 ile seçim kazanmıştı.
Erdoğan, basın özgür diyor. Doğru, Türk basını aynı Mısır basını, Libya basını kadar özgür. Mısır basınında da aynı bizdeki gibi hükümet yanlısı yani yandaş basın özgür. Ama muhalefet sesini çıkardı mı vur tepesine balyozu, yolla bilgisayarlarına virüsü. At içeri, kıssın sesini. Bizdekine demokrasi denmez, başka bir şey... Ama bakın bakalım Orta Doğu’da diktatörler iktidardan indirildi mi nereye gidiyor. İyi belleyin, bizimkilerin Anadolu’su da orası olacak.
Servet konusundaki açıklamaların hemen üstü örtüldü. Belki de yeri belli oldu diye banka değiştirildi. Başbakan o kadar korkusuzsa, hakkındaki yolsuzluk soruşturmaları için dokunulmazlıkları kaldırır. Yiğitsen kaldır dokunulmazlığı, benim gibi sen de hukuk karşısında eşit ol. Başkanlık sistemine geçmek istemesindeki bir başka neden de başkanların icraatları için yargılanamayacak olmaları. Görürsünüz bu sisteme geçerken bu madde de eklenecektir. O zaman külhanı değil aynı “Yahşi Cazibe” de olduğu gibi “mağdurum mağdur, mağdurum mağdur”u oynayacaktır.