Madenler ve emperyalizm

Yalnızca türbanı ve kurbanı konuşuyoruz bugünlerde, desek, abartmış olmayız.
Kurbanın fiyatı üzerinde duruyor gafil Müslümanlarımız, “gâvurun angusuna” bizi muhtaç eden angutlardan hesap sormak akıllarından bile geçmiyor.
Türban, dinin kesin emriymiş de ön şartı değilmiş. Böyle buyurdu Bardakzade. Önce peşin peşin diyeyim de, birileri gene imanımı sorgulamaya kalkışmasınlar. Ben üç büyük bilim adamımız Zekeriya Beyaz, Yaşar Nuri Öztürk ve Şahin Filiz’in görüş ve yorumlarına yüzde yüz katılıyorum, türban bence dini bir gereklilik değil. Gelgelelim, üniversite öğrencisiyken özgürlüğü çok savunup bu uğurda çok asilikler ettiğimden dolayı, türbanın, yüksek öğretim kurumlarında koşulsuz serbest, kamusal alan ve ortaöğretimde ise kesinlikle yasak olmasını savunanlardanım.
“Karısının başı örtülü diye adamı cumhurbaşkanı seçtirmiyorlar” istismarı ancak böyle önlenir. Yoksa bundan hep yararlanırlar, AYM ve HSYK’ya, “kavm-i nur” ve “taraf-ül liberaleyn” suratlı ve suretliler otururlar işte böyle.
Uyanık olalım da, Kılıçdaroğlu gibi bulanık olmayalım ha!
Türban, kurban, maden... En çok madeni konuşmamız gerekir ya, yukarıdaki nedenlerden dolayı öyle olmuyor işte.
Oysa madenler üstüne kurgulanmış nice emperyalist oyunlar var.
Kaan Turhan işte bu oyun ve bağlantıyı araştırmış enine boyuna, Asya-Şafak Yayınları da kitap olarak yayımlamış. Özenli çalışma ve yoğun emeğin ürünü olan bu eserden önemli başlıklar vereyim:
-Bergama’daki altın madenlerinde uluslararası oyunlar dönüyor, Almanya ve yerli işbirlikçilerinin bu bağlamdaki oyunlarını yazan Necip Hablemitoğlu’nun katledilmesi son derece manidar.
-Hidroelektrik santrallere yapılan yeşilci ve çevreci çaba ve gösterilerin ardında da emperyalizm var. Yusufeli Barajı’na karşı çıkanlar, Gürcü yurttaşlarımızda Gürcücülük bilinci uyandırma gayretindeler. PKK’lı yazarlar Atatürk Barajı düşmanlığı yapıyor, Ilısu barajının yapılmaması için her çareye başvuruyorlar. Yabancılar, bu baraj göllerinin altında kalabilecek antik kentlere neden bu kadar ilgi gösteriyorlar? “Barajlar yapılırsa Kürdistan’ın tarihi yok olur” diyenler kimler?
-Toryum ve Bor’da rezervimiz ne kadardır? Bu rezervi değerlendirebilirsek, dünyadaki yerimiz ne olur?
Yerüstü kaynaklarımızı, bir yeraltı kaynağı olan madenlerle birlikte ele almaş Kaan Turhan, bu kitaba yöneltilebilecek tek olumsuz eleştiri budur bence.

Ses, Çorba ve Taze Ekmek
“Kaçacak sözü yok kilitli harflerin/kelimelerle tünel kazmalı/firari bir boşlukta/dudaktan arşa”
İmge dolusuna tutuluyor insan, Hakan Sürsal’ın “Ses, Çorba ve Taze Ekmek” adlı kitabındaki şiirleri okurken (Sone Yayınları).
Çetin çözülür bir şiiri yeğliyor Hakan. Bu yeğleme, sıkmıyor şiirden anlayan okuru. Çetinlik ve çetrefilliklere kafa yormak, bir ermişlik, bir zevkli keşif... Bu dediklerime bakarak soyutta geziniyor sanmayın Sürsal’ı, “Putlar demokrat bugün”, “harlanmışsın har ellerde/hükmümüzde lümpenler sol” gibi dizelerle somuttan sonuçlar çıkarıyor o, umutlar arıyor.
“Kalıba sığmanın zor olduğu günlerdeydik/eridi destan/hadde potalarında/bizdik/kendimizi kaybettiğimiz altın varaklı izdik/kim girer çıra yüreğiyle yanan odalara”
Neler nelere, nasıl dönüştürülüyor, Şair’den al haberi...

Yazarın Diğer Yazıları